Anlaştık

99 6 3
                                    

Diğer Nick Jonas'lı hikayemi okumak isteyen varsa GÖĞE KADAR SEVMEK adlı hikayeye beklerim :) İyi okumalar :)

NICK

"Lanet olsun Nick,artık önüne dönsene." Demi gülerek yüzümü tutup çevirdi.
"Özür dilerim. Ben sadece.."
"Başka birini mi bekliyordun? Ah Olivia mı gelecek?" Güldü.
"Hayır. Yani gelmesini beklemiştim ama. Beni şaşırttı." Kaşlarını çattı.
"Siz çocuklar iyi misiniz? Bir şey mi oldu?"
"Olivia,biraz güven sorunu yaşıyor." Dedim iç geçirerek.
"Hangimiz yaşamıyoruz ki?" Dedi gözlerini devirerek.
"Yani aramızda olanlardan sonra hep birbirimizden ayrılınca falan. Beni tatmin edemeyip benim başka kızlara gideceğimi düşünüyor. Demi,onu çok seviyorum bunu belki de en iyi bilen sensin ama o kahrolası zorlukta biri. Onun için her şeyi düzeltmek istiyorum. Keşke durum böyle olmasaydı."
"Hepimizin böyle değiştiremediği durumlar var Nick. Hepimizin yaraları var. Siz ikiniz ayrı dünyalardasınız ama bir aradayken bambaşkasınız. En azından sen anlattığında böyle anlıyorum."
"Yani bana ne öneriyorsun?" Dudaklarımı büktüm.
"Onun güven sorunu yaşaması doğal. Ama üstüne gitme. Belli ki onu şu an beni kullanarak bir çeşit teste tabi tutuyorsun. Ama bak gelmedi bile." Güldüm. Sonra dışarı baktım.
"Ah kahretsin yağmur yağıyor." Demi kahkaha attı.
"Niye yoksa dışarıda çamaşırların mı kalmıştı?" Ben de sırıttım.
"Uzun bir hikaye. Sonra anlatırım. Özür dilerim. Görüşürüz." Ona sarılıp öptükten sonra arabaya atladığım gibi evin yolunu tuttum.
Geldiğimde Olivia uyuyordu. Saate baktım. Çok geç değildi aslında. Sonra ona baktım. İç çamaşırlarıyla uyuyordu. Kendini hasta mı etmek istiyordu, ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Yorganı onun üstüne çekip sardım. Tebessüm etti. Uykusunda tebessüm ettiğini daha önce görmemiştim. Ağladığını gördüm ama bunu görmedim. Ben de tebessüm ederek onun yanağına hafifçe bir öpücük kondurup yattım.

OLIVIA

Kalktığımda Nick yanımda yoktu ki bu endişelenmeme sebep olsa da kalkıp salona indim. Onu koltukta otururken gördüğümde ikimiz de birbirimize gülümsedik. Yanına oturup başımı  göğsüne koydum.
"Günaydın tatlım." Dedim. Nick çoktan saçlarımı okşamaya başlamıştı.
"Yağmur yağmaya başlayınca eve geldim. Korkup beni arayacağını düşünmüştüm." Güldü.
"Bak söylemem gerek,aslında yağmurdan korkmuyordum. Başta annemle uyumak için başladı,sonra da o yok diye korkuyordum. Ama sonra büyüdükçe geçti ve seninle uyumak için bir bahaneye dönüştü. Ve bence oldukça güzeldi."
"Ah sen inanılmazsın. Ben de seni merak ettiğim için erken kalktım. Hem uyumayacağını ve beni bekleyeceğini düşünmüştüm." Dudakları kıvrıldı. Aklında nasıl sinsi fikirler yatıyordu bilemiyorum. Gayet doğal ve rahat bir tavır takındım.
"Her zaman seni bekleyemem ya. Beklememi mi isterdin?"
"Merak edeceğini düşünmüştüm." Kaşlarımı kaldırdım.
"Uzun yola gitmiyordun ya Nick. Arkadaşınla yemeğe gidiyordun bunda endişelenecek bir şey yok. Kız olsa bile." Nick işaret parmağını anında bana doğrulttu.
"İşte! Merak ettin. Demiştim. Güven meselesi diye bunu diyorum işte bebeğim." Koltuktan hızla kalkıp başımı ellerimin arasına aldım.
"Lanet olsun artık şu güven meselesi hakkında konuşmaktan vazgeç! Beni hasta ediyor."
"Olivia..."
"Bir şey söyleme lütfen. Çabuk bir kahvaltı edip ilaçlarımı alacağım ve sanırım bütün gün yataktan çıkmayacağım." Mutfağa doğru yürürken Nick'in koltuğu tekmelemesini aynadan gördüm. Dediğim şeyleri yapıp mutfaktan odaya geçtim. Beş dakika bile dinlenemeden Nick odaya geldi.
"İyi değil misin? Ne ilacı?"
"Önemli değil. Boşver."
"Bilmem gerek. Ters giden bir şeyler var ve bana hiç söylemedin. Ben gittiğimde bir şeyler oldu ve kimse bana bunu anlatmıyor. Sana bir şey mi oldu?"
"Niye bilmen gerek? Sen de bana güvenemez misin?" Gözlerini devirdi.
"Sen benim her şeyimsin. Sen benim geçmişim,şu anım ve geleceğimsin. Sence ne olduğunu bilmeye hakkım yok mu?" Derin bir nefes alıp verdim.
"Peki. Otur." Yatağın kenarında oturdu ve o yokken yaşadığım sıkıntılardan bahsettim.
"Doktora gitmek ister misin? Götürebilirim çünkü." Nick'in gözlerindeki ifadeye baktım. Bu endişeydi,sevdiğine karşı.
"Hayır. Her şey yolunda sadece üstüme gelmen iyi hissettirmiyor. Ben zaten kendimi aşmak konusunda yardım alıyorum." Dedim sakince. Beni yanlış anlamasını istemiyorum.
"Haklısın haklısın. Dün Demi'yle konuştuk ve o da üstüne gitmememi söyledi ama ben çenemi tutamayıp seni üzdüm. Özür dilerim bitanem." Tek eli yanağımı kavradı. Dudaklarım hafifçe kıvrıldı. 
"Mükemmel olmak istemiyorum. Biz böyleyiz Nick. Sen ve ben farklıyız. Ama ortak bir özelliğimiz var sanırım."
"İkimiz de birbirimizi çok seviyoruz." Dedi Nick beni öpmeden önce. İkimiz de birbirimiz için deli oluyorduk. Nick de yanıma kıvrıldı. Ellerini okşadım.
"Bir fikrim var." Dedi aniden. Başımı çevirip ona baktım.
"Evet?" Gülümsedi.
"Benimle New York'a taşınır mısın?"
"Neden hep senin istediğin yere taşınmak zorundayız?" Dedim. Ama kızmıyordum. Gülüyordum.
"Yani bu hayır demek mi?" Ama Nick şaka olduğunu anlamamıştı.
"Sen nereye ben oraya. Yani işim olmadığı sürece." Dedim gülerek. Elini iki elim arasında sıktım.
"Sahi iş... Yeni bir menajer konusunu hallettin mi?"
"Sayılır. Yarın ajansta bir-iki kişiyle görüşeceğim." Başını salladı.
"Bekle... Matt de orada olacak."
"Bilmiyorum Nick. Belki. Bu senin için sorun olur mu?" Kaşlarımı çatarak anlamaya çalışıyordum.
"Ee.. Evet." İşte bir şey bulmuştum bunun üstünden ilerleyebilirdim.
"Bana sana güvenmemi söylüyorsun. Ama sen bana güvenmiyorsun öyle değil mi?" Kafasını hızlıca iki yana salladı.
"Hayır hayır. Benim sana güvenim sonsuz. Ben ona güvenmiyorum. Seninle gelebilirim. Olası bir duruma karşı. Hem menajer seçiminde de yardımcı olurum." Elimi yüzüme kapattım.
"Ah tamam gel hadi başımın belası." Hemen bana gelip sırnaştı.
"Evet ben senin başının belasıyım. Sen de benim tatlı cadımsın." Burnunu burnuma değdirdi.
"Tekrar söyle." Dedim neredeyse fısıltıya dönmüş bir sesle.
"Tatlı cadım." Kıkırdadım. Dudaklarına doğru yakınlaştım. Dudaklarını uzattı. Geri çekildim.
"Evet bu kadar yakınlaşma yeter sana." Dedim gülerek. Elini başının tepesinden yüzüne doğru yavaşça kaydırdı ve kendi de yatakta kaydı.
"İşte böyle,beni öldürüyorsun."
"Sen de beni öldürüyorsun. Geçen haftadan beri. Hatırladın mı?" Nick'in hafif sinirli ifadesi yerini muzur bir gülümsemeye bıraktı.
"Eveet." Dedi kelimeyi uzatarak.
"Peki. Hadi ateşkes yapalım." Dedi bana elini uzattıktan sonra. Tek kaşımı kaldırdım.
"Ne öneriyorsun?" Dedim ve kollarımı önümde kavuşturdum. Nick çevik bir hamleyle beni yatırıp üstüme eğildi. Dudaklarıma upuzun süren bir öpücük kondurduktan sonra kulağıma eğildi.
"Bunu." Dedi. Kıkırdadım.
"Anlaştık."

InseparableHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin