En sonunda düğün günümüz gelip çatmıştı. Belki hiçbir şeyi anlamıyordunuz ama o gün geldiğinde kesinlikle her şeyi anlamaya başlıyordunuz. Sabah yataktan mutlu bir şekilde kalktım ama sonra aklıma çarpan bir şey olduğu için bir süreyi delirerek geçirdim.
"Nick? Çiçekler mekana getirmemişler. Onlarla konuşmamış mıydın?" Dedim. Balkona çıkıp dışarı düğünün yapılacağı yere bakıyordum. Otelde kalıyorduk.
"Senin arayacağını sanmıştım." Dedi gayet sakin bir tavırla. Bense delirmek üzereydim.
"Hayır. Sana söylemiştim ve sen de kafa sallamıştın."
"Birçok şeye kafa sallıyorum ben." Dedi. Gözlerimi belirginleştirerek ona baktım.
"Hallederiz." Onun bu lafına sinir oluyordum. Her şeye hallederiz diyordu. Cidden mi? Neyi halledeceksin,nasıl? Gerçekten halledecek misin?
"Bana hallederiz deme!" Odanın içinde bağırınca oradan geçen Joe'yu merak içinde bırakmış oldum ve kahvaltıya gitmek için giyinmiş bir haldeyken zavallı Joseph başına geleceklerden habersizdi. Odaya daldı.
"Olivia bağırdığını duydum. Siz çocuklar iyi misiniz?"
"İyiyiz." Dedi Nick ellerini cebine sokarak. Ben iki elimle saçlarımı yukarı atıp bıraktım.
"Hayır değiliz! Sevgili kardeşin masalara konacak çiçekleri halletmeyi unutmuş! Ve şimdi çiçeğimiz yok!" Joe başını salladı.
"Çiçek gerçekten o kadar önemli mi?"
"Bu benim düğün günüm ve her şeyin mükemmel olmasını istiyorum."
"Joe,bana bir iyilik yapıp masalara uygun çiçekler bulur musun? Papatyalar güzel olabilir mesela. Evet bize papatyalar lazım. Çok fazla papatya."
"Papatya olmaz." Dedim araya girerek. Nick gözlerini devirip bana baktı.
"Senin favorin ve annenin de öyleydi. 'Düğünün' için mükemmel olan bu." Benim yaptığım hatayı bana söylüyordu. Yumuşama zamanıydı.
"Bu bizim düğünümüz." Dedim ona sarılıp.
"Sonunda." Dedi. Sarıldık. Joe bize gülümseyerek bakıyordu.
"Hadi Joe hadi!" Dedim. Bana bakınca telaşlı bir ifadeyle odadan hızlıca çıktı. Nick'le güldük ve kahvaltıya indik. Sonra ben hazırlanmaya gittim. Bu o şovlar,davetler için yaptıklarımızdan farklı değildi. Makyaj ve saç... Ama o kadar değişik ve heyecan verici hissettiriyordu ki. Gelinliğimi giydiğimde de hazırdım ve teyzem daha doğrusu annem yanıma gelmişti.
"Ah her zamankinden çok daha güzelsin. Seni gelinlikle görüyorum çünkü. Ah canım benim. Sen benim hiç sahip olmadığım kızımsın,bana Sophia'nın emanetisin. Keşke o da burada olup seni görebilseydi. Ama burada olsa sana ağlamamanı söylerdi,benim şu an yaptığım gibi."
"Anne,lütfen beni ağlatma. Beni biliyorsun,bunu yapabilirim. Şu an ağlayamam olmaz." Dişlerimi sıkıp yukarı baktım.
"Seni çok seviyorum." Dedikten sonra kendimi zor da olsa toplamıştım.
"Nick sahilde bekliyor. Fotoğrafçı ikinizin karşılaşma anının orada güzel olacağını düşünmüş. Arkası dönük olacak ve seni görecek. Hadi bakalım." Bunu görmek güzel olacaktı. Bir süredir Nick'i görmemiştim ve şimdiden özlemiştim. Sahile kadar gitmek ölüm gibi gelecekti ki aslında uzun bir yol bile değildi. Annemin dediği gibi Nick orada arkası dönük bekliyordu. Arkasından ona sarıldım. Gülüşünün sesini duyunca bile işler yoluna girmişti. Önüne dönünce ben beni iyice görmesi için bir adım geri çekildim. Gördüğüm şey anında gözyaşlarına boğulan Nick'ti. Hayal bile edilemeyecek kadar güzel. Ellerini yüzüne kapattı. Ellerini yüzünden çektim.
"Hadi ama yüzünü göreyim." Dedim gülümseyerek. Nick gözlerini sildi.
"Kevin'ın niye ağladığını anlıyorum. Onunla dalga geçtiğim güne lanet okudum şu an." Güldüm. Sonra ona sarıldım.
"Bu güzellik için beklediğimi söyleselerdi daha iyi olurdu. İyi ki gelinliğini görmedim. Böyle daha heyecanlı ve güzel oldu."
"Bence de. Yüzünün aldığı hali görmeyi hiçbir şeye değişemem." Sırıttı. Bu güzel günde sırıtamadan edemiyordunuz. Güzel bir çekimdi. Yine bütün çekimlerimizden en güzeliydi,en tatlısı. Bittikten sonra Nick'le kısa bir süreliğine yine ayrı düşmek zorunda kalmıştık. Ben gelin odasında bekliyordum. Joe odaya girdi.
"Gelini görebilir miyim?" Gözlerimi evet anlamında kırptım. Gülümseyerek içeri girdi,tek elimi tutup beni inceledi.
"Çok güzel olmuşsun. Ah iki kardeşim de evleniyor. İkinizin de büyüdüğünü gördüm. İnanılmaz geliyor. Ama siz ikiniz de birbirinize aittiniz. Onca yıl size söylediğimde inkar ettiniz. Daha çocukken bile size söylüyordum." Güldüm.
"Siz ikiniz evleneceksiniz ben de sizin karşınıza geçip dans edeceğim demiştin. Nick ve ben nereye bakacağımızı şaşırıp kıpkırmızı olmuştuk. Ve şimdi buradayız. Dans edecek misin?"
"Tabi ki. Bu sizin düğün gününüz ya!" Sırıttım. Kapı açılınca ikimiz de o tarafa baktık. Babam gelmişti.
"Gelini mihraba götürmem söylendi." Joe başını sallayıp odadan çıktı. Babamın kolunda yürüdüm. Ellerim titriyordu ve babamın kolunu sıkı sıkıya tutmuştum.
"Seni seviyorum canım benim." Dedi babam beni bırakmadan önce. Titreyen sesimle ona karşılık verdim.
"Ben de seni seviyorum." Ve yine titreyen elimi kolundan çektim.
"Ona iyi bak." Diye Nick'e fısıldamasını duydum. Sonra Nick'in gözleriyle gözlerim buluşunca bana rahatlamamı söylüyordu. Ellerimi de güven verici bir şekilde tutunca titremem geçmeye başlamıştı. Papaz birkaç söz söyledikten sonra sıra kendi yazdığımız yeminlere gelmişti. Berbat bir yazar olduğumu söyleyebilirim ama sadece düşündüklerimi söylesem yeterli olacak zaten.
"Seni doğduğun günden beri tanıyorum. Biz birlikte büyüdük,birlikte ilk adımlarımızı attık. Annem gittiğinde ve babam yanımda olamadığında bile yanımda oldun. Beni senden daha iyi tanıyan biri yok belki bu dünyada. Sana seni ne kadar sevdiğimi söylemeyeceğim. Bunu biliyorsun. Bunu herkes biliyor. Bu yüzden sana hayatımda olmanın ne kadar önemli olduğunu anlatacağım. Ben korkuyorken bile bana sevmenin ve sevilmenin nasıl bir şey olduğunu gösterdin. Aramız kısa bir süreliğine kötü olduğunda,ağlayarak seni düşündüğümde bile beni gülümsettin. Beni asla yüzüstü bırakmadın ve ben sana bunun için ne kadar teşekkür etsem az. Ama ben de sana yemin ediyorum ki seni asla bırakmayacağım. Sen istesen bile bu olmayacak. Ah olsun işte seni seviyorum ben. Ve sonsuza kadar da seveceğim." Nick ellerimi sıktı.
"Olivia... Küçükken seninle evleneceğimi söyleselerdi muhtemelen itiraz ederdim. Ama bu gerçek,evleniyoruz. Birkaç sene önce ikimiz de kendimizi iyi hissetmiyorduk. Hatırlıyor musun bilmiyorum ama ikimiz de gelecekte özel yaşamımız hakkında ne olur bilmiyorduk. Bunun hakkında üzülüyordum. Çünkü beni görmüyordun ve ben de sana söyleyemiyordum ama bak neredeyiz. Her zaman en yakın arkadaşlar gibiydik. Ama bu hep biraz farklı oldu. Korkup yanıma kıvrılıp uyuman falan dün gibi aklımda. Sen benim en yakın arkadaşım,dünya güzelim ve tatlı belamsın. İyi ki hayatımdasın. Seni bu kelimelerin tarif edemeyeceği kadar çok seviyorum." İçimden gelen şu ağlama isteğini düğün gününde durdurmak çok ama çok zor oluyordu.
"Yüzükler." Dedi papaz. Nick de ben de yüzüğü birbirimizin sol el,yüzük parmağına taktık.
"Olivia, Nick'i iyi günde,kötü günde,hastalıkta ve sağlıkta,ölüm sizi ayırıncaya dek kocan olarak kabul ediyor musun?" Nick bana bakıp gülümsedi. Sırıttım.
"Evet." Dedim. Nick derin bir nefes aldı. Güldüm.
"Nick, Olivia'yı iyi günde,kötü günde,hastalıkta ve sağlıkta,ölüm sizi ayırıncaya dek karın olarak kabul ediyor musun?"
"Evet evet evet!" Sırıtarak ellerini sıktım.
"Ben de sizi karı-koca ilan ediyorum. Gelini öpebilirsin." Nick gülümseyerek tek elini belime koydu ve ben de onun yüzünü tuttum ve öpüştük. İşte,artık Bay ve Bayan Jonas'tık. Olivia Culpo Jonas...
"Pekala Nick,yeterli. Onu ömrünün sonuna kadar görüyor olacaksın. Şimdi kardeşimle biraz dans etmeliyim." Nick'le dans ederken Joe araya girmişti.
"Peki,onu alabilirsin. Ben de annemle dans ederim." Dedi gülerek. Joe tek elini belime koyup benimle dans etmeye başladı.
"Joe,seni seviyorum. Ne olursa olsun benim hep abim olacaksın di mi?"
"O ne biçim söz öyle? Tabi ki ben senin abinim ve hep öyle olacak. Ama yiğenlerim bana amca diyor olacak di mi? Dayı değil."
"Evet bir gün olursa eğer."
"Nick çalışmalara başlayacağını söyledi." Dedi kulağıma eğilip.
"Bunu ben niye bilmiyorum acaba?" Kıkırdadı.
"Bilmem." Nick'e baktım. Alena kucağındaydı ve onunla dans etmeye çalışıyordu. Sonra Dani ve Kevin'ın kızlarına bakışlarına baktım. Çok güzeldi. Ama niye ben de çocuklara karşı aynı anne olma içgüdüsü ile bakamıyordum?
"Hey tatlım? Biraz oturmak ister misin?"
"Evet olur." Dedim.
"Çok eğlenceli oldu di mi?"
"Evet bayıldım!" Dedim ona sarılarak.
"Ama balayını daha çok istiyorum. Yapacağımız şeyler falan."
"Çok şey yapmadan dinleneceğiz sanıyordum." Nick sırıttı.
"Çok şey yapmayacağız belki ama ah anladın işte."
"Evet anladım. Belki bir daha çocuk yaparken bana da sorarsın he Nick?"
"Joe sana söylemiş." Dedi gülerek.
"Ne bekliyordun?"
"Peki. Bunu sonra konuşalım mı? Bahamalar'da mesela." Başımı evet anlamında salladım çünkü oldukça yorulmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Inseparable
FanfictionÜç erkek kardeş ve bir kız... Jonas kardeşler ve Olivia kendilerini bildiklerinden beri arkadaşlardır. Olivia'nın hayatta kalan tek yakını olan annesi de ölünce Olivia, Jonas ailesinin yeni kız çocuğu olur. Genç kız ve küçük kardeş Nick'in arasında...