Kalbimi Kır

120 5 0
                                    

Buradaydım,evimde. Tamam yani evimde değildim. Daha sadece havaalanından gelmiştim ve tekrar oraya ev diyebilir miydim bilmiyorum. Çekinsem de elimde bavullarımla taksiden indim. Kapının önünde elimdekileri bırakıp zili çaldım. Çok geçmeden kapı açıldı. Karşımda Joe'yu gördüğüm için sevinmiştim aslında, Nick'i görsem ne yapardım bilmiyorum. Ben ne olduğunu anlamadan Joe beni kucakladı.
"Seni çok özledim!" Dedi beni sıkarken.
"Joe?" Dedim göğsüne doğru.
"Evet?"
"Nefes alamıyorum." Joe kollarını açtı. Gülüyordu.
"Özür dilerim. Tanrım,bir yıl oldu. O kadar uzun kalacak ne vardı ki?"
"Babamı buldum. Bana olanları anlattı. Bir senedir oradaydım."
"Olivia,üzgünüm. Ne olduğunu ben de pek bilmiyordum. Sadece..."
"Joe, uzun bir yoldan geldim ve bunlar çok uzun meseleler. Biliyorum konuşmadık, ama biraz dinlendikten sonra olur mu?" Joe başını tamam anlamında salladı.
"Eski odan hala aynı duruyor. Ne? Seni evden atacak kadar düşüncesiz miyiz?"
"Ben öyle söylemedim." Dedim gülerek. O da güldü.
"Şey Nick odasında mı?"
"Evet ama bunun..." Lafın devamını dinlemeden içeri koşturdum. Odanın kapısını tıklatmaya ihtiyaç duymadan odaya daldım. Nick gömleğini çıkarıyordu. Onu baştan aşağı süzdüm. Vücut çalıştığını biliyordum ama böyle çalıştığını bilmiyordum.
"Ben geldim Nicky." Dedim. Yüzüme baktı ama bir şey söylemeden tişörtünü üstüne geçirdi.
"Odamdan çık."
"Sana ben geldim diyorum!" Dedim kolunu tutup sarsarak. Çevik bir hareketle beni çok da yumuşak olmayan bir şekilde duvara itti.
"Giderken de bana söylemiş miydin!" Öfke dolu sesi yüzüme çarparken bir daha dokunsa ağlayacak gibi hissediyordum.
"Ben sadece..." Titriyordum. Evet bu doğal bir şey miydi bilmiyorum.
"Çık odamdan." Ağlayarak odadan kaçtım. Nick'e neler olmuştu böyle? Karıncayı bile incitmeyen insan beni duvara itip bağırıyordu. Hiç de onluk hareketler değildi bunlar. Odama yürüyüp kapıyı kapattım. Yatağa üstümdekileri bile çıkarmadan uzandım. Yani geri dönüşteki ilk günüm hiç de güzel geçmemişti.
Uyandım. Hala berbat hissediyordum. Ama böyle olmayacaktım. Kendi kendime içimi umutla doldurmaya başladım. Elbet bir gün aramız düzelecekti. Hem ben de ona kızgındım. Tek hata yapan ben miydim yani?
Aşağı indim. Joe ve Nick'in haricinde Kev ve Dani'nin de geldiğini gördüm. Koşup onlara sarılırken arkadan Nick'e dil çıkardım. Kafasını başka tarafa çevirdi.
"Bir kez bile aramadın! Ne yaptın?" Dedi Dani. Sitem ediyordu ama Nick gibi değildi.
"Babamı buldum. Onunla vakit geçirdik. Biraz iş yaptım. Öyle işte." Kevin gülümsedi.
"Detaylara inecek misin?" Başımı iki yana salladım.
"Bu odada konuşmamı istemeyenler var." Dedim sır verirmiş gibi yaparak. Ama sesim oldukça duyulurdu.
"Ama o konuşmanı istemeyenler ve sen bu akşam yemeğe çıkıyoruz. Orada konuşacağız." Nick'e baktım. Bu sefer o bana dil çıkardı. Güldüm. Bir an için o da gülümseyip tekrar ciddileşti.
"Geliyorsun di mi?" Evet anlamında başımı salladım.
"Tamam o zaman. Dani ve benim yapacak işlerimiz var. Akşam görüşürüz." Ve yine Nick, Joe ve ben kalmıştık. Joe da işleri olduğu gerekçesiyle evden çıkınca bu sefer Nick ve ben kaldık.
"Nick?"
"Olivia,bana bir şey söylemek zorunda hissetme. Hepsi gittiğin gün bitti."
"Biten şey ne?"
"Her şey." Diyip merdivenlere yöneldi.
"Ah senden nefret ediyorum!" Dedim yastıklardan birini fırlatıp.
"Ben de!" Dedi yukarıdan. Ne yapsam ne etsem bulamıyordum. Benimle konuşmak zorundaydı. Ona ihtiyacım vardı. Nick ve Olivia,92'den beri ayrılmaz ikiliydi. Bunu bozamazdık. Onunla konuşmayınca böyle gün geçmiyordu. Bütün gün evde saçma şeyler yapıp durdum. Zaman geçmiyordu. Ama en sonunda akşam olmuştu ve hazırlandım. Bilerek çok şık olmaya çalıştım. Nick'in ilgisini çekerdi belki. Aşağı indiğimde o da iniyordu.
"Joe nerede?" Dedim.
"İşi varmış." Derken beni süzdüğünü fark ettim.
"Beni sen götürebilir misin?" Dedim gülümseyerek. Hala bana bakıyordu.
"Olur." Dedi gözlerini ayırmadan. Güldüm. Kaşlarını çattı.
"Niye gülüyorsun?"
"Hiç. Gidelim mi artık?" Başını sallayıp önden yürümeye başladı. Kendi koltuğuna oturdu. Kapıyı açmadığı için ona baktım.
"Teşekkürler Nicholas. Çok incesin." Dedim. Suratıma ters ters baktıktan sonra arabayı çalıştırdı.
"Kendime bir süre önce sana karşı kibar olmamam gerektiğini söyledim." Gözlerimi devirdim.
"Bu sen değilsin Nick. Seni,gerçek seni göremiyorum. Nereye gittin?"
"İtalya'ya olabilir mi?" Tek elimi alnıma koydum.
"Şu mesele demek."
"Bütün mesele bu zaten."
"Tabi ki gidecektim Nick. Senin bir fırsatın olsaydı bunu değerlendirmez miydin?"
"Elbette ama bana haber bile vermedin!" Bana sesini yükselttiğinde ben de aynı şekilde yaptım.
"Nereye gidiyorsan git demiştin!" Nick'in suratı düzleşti. Ben de devam ettim.
"Yaptığın şeyi sindirememiştim. Bu yüzden sana kızgındım. Yirmi yaşındayız Nick,inanabiliyor musun? Yirmi senedir bir aradayız ve ben bu insandan bu gerçeği öğrenmemişim. Kalbim kırıldı."
"Bu beni bırakıp gitmen konusunu haklı çıkarmıyor!" Bana yine bağırınca ben de sinirlenmiştim.
"Sanki sadece seni bıraktım!" Gideceğimiz yere gelmiştik ve Kevin'la Danielle'ı orada görmüştüm. Nick arabayı durdurunca arabadan indim. Hemen arkamdan da o indi.
"Hatalı olduğunu kabul et Olivia! Özür dilemesi gereken sensin!"
"Öyle mi? Sen çok masumsun yani!" Nick'in koluna vurdum o da beni omuzlarımdan tuttu. Eski günlerdeki gibi,iki çocuk gibi didişiyorduk. Danielle beni Kevin da Nick'i tutup birbirimizden ayırdı.
"Delirdiniz mi siz! Sokak ortasında iki çocuk gibi kavga ediyorsunuz! Derdiniz ne sizin!" İkimiz de ağzımızı açtık ama ikisi de ağzımızı kapadı.
"Zaten biliyoruz. O seni terk etti,o senden sır sakladı. Asıl sorununuz ne biliyor musunuz? Birbirinizi o kadar çok seviyorsunuz ki bu yaptıklarınızdan dolayı eğer birlikte olsaydınız da bunları yapar mıydınız diye korkuyorsunuz. Bütün sorun bu." İkimiz de sessizleşmiştik. Sessizliği bozan Nick oldu.
"Ben gidiyorum." Kevin Nick'in göğsüne elini dayadı.
"Kimse bir yere gitmiyor. Hepimiz bizim eve gidiyoruz."
"Kevin,bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum." Dedim saçlarımı arkaya elimle tarayarak.
"Ona katılacağımı düşünmemiştim ama bence de." Dedi Nick.
"Hayır bize gidiyoruz konu kapandı!" Dedi Kevin. Bazen reddedilmesi oldukça zor oluyordu. Belki bu bizim hala çocukça davranmamızdan ve onun da yakında baba olacağı için olgun davranmasındandı. Nick'in arabasının koluna elimi uzatmıştım ki gürültüyle sıçradım.
"Hayır benimle gelmiyorsun!"
"Ama eşyalarım..." Dedim kekeleyerek. Bu tavrı korkutucu buluyordum.
"Ben getiririm. Sen git." Dedi ses tonu yumuşayarak. Ona kırılmış gibi bakmaya çalışarak diğer arabaya gittim. Çünkü bu cidden kırıcıydı. Kırılıyordum. Üstelik en sevdiğim insan tarafından yapılıyordu bu. Düşünebiliyor musunuz? Ben düşünemiyorum. Ama bunlar şaka mı? Değil. Sonuna kadar en sevdiğim insan tarafından kırılmam gerçekti.
"Olivia? Uyumak ister misin tatlım?" Dani koltukta uyukladığım için uyandırmıştı beni. Başımı sallayarak kalktım.
"Yukarıda,sana kıyafet de koydum."
"Teşekkürler,iyi geceler Dani." Odaya girdiğimde Nick'i karşımda buldum. Panikle dışarı çıkmaya çalışıyordum.
"Pardon,yanlış odaya girmişim."
"Hayır. Bu senin odan. Seninle konuşmam gerek." Kaşlarımı çattım. Kapıyı kapattım.
"Tamam,tabi. Nick ben.." Elini kaldırdı.
"Bak Olivia,senin gidişini veya onun gibi bir şeyi konuşmak için burada değilim. Sana söyleyeceğim tek bir şey var. Bak birbirimizin yüzünü görmeye mecbur olacağız o yüzden,şu kavga işini bir kenara bırakmalıyız. Sana konuşalım demiyorum hayır,ama saygısızlık etmeyelim." Durup derin bir nefes aldım.
"Saygısızlık eden ben değildim. Sendin. Sen beni duvara iten kişiydin."
"Biliyorum." Kaşlarımı kaldırdım.
"Bu söyleyeceğin tek şey mi? Woaw! Bu hiç sen gibi gelmiyor Nick. Bunu yapacak kadar ne yaşattım sana?"
"Yine konuyu açıyorsun."
"Ah git odamdan. Cehennemin dibine git mümkünse." Gözümdeki yaşları engelleyememiştim. Nick arkasını dönmekte acele etmedi. Bana baktı. Belki bana yaklaşmak,dokunmak istedi.
"Dışarı çık,lütfen."
"Yağmur yağıyor." Cama baktı.
"Biliyorum." Dedim arkamı dönüp yatağa doğru yürüdüm.
"Ne zamandan beri?"
"Nick eğer böyle uzak kalmaya devam edeceksek bana böyle davranmaya kalkma olur mu? Kalbimi kır daha iyi. Zaten acı çekiyorum,bir tanesi daha eklense ne olacak?" Çaresiz kaldığında attığı bakışlardan birini gördüm gözlerinde. Ama bir şey yapmıyordu. Gelip bana sarılmıyordu mesela. O odadan çıkar çıkmaz hıçkırmaya başladım. Bunu hak ediyor muydum acaba? Bu çekmem gereken bir şey miydi?

InseparableHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin