Klipten Gelen Sürpriz

79 4 2
                                    

OLIVIA

"Ah kimbilir daha ne kadar burada olacağız?" Dedim Nick'e iyice sokularak. Burada, İtalya'da bir fotoğraf çekimimiz vardı ve soğukta birbirimize sokularak bitmesi için dayanmaya çalışıyorduk.
"Ben şikayet etmiyorum. Birlikte,yakınız. Çok güzel." Montunun iki yakasını açıp beni kendine çekti.
"Evet belki bu hoşuma gidiyor olabilir." Belime sardığı elini tuttum. Bu sırada da doğal fotoğraflarımız çekiliyordu. Yavaş yavaş dudaklarıma uzandı ve öptü.
"Ama bir an evvel otele gidip yatmak istiyorum." Nick'in suratında anlam veremediğim bir değişiklik oldu.
"Hayır. Başka planlarım var. Lütfen."
"Güzel bir yemek varsa varım. Çünkü bütün gün bir şey yiyemedim ve açlıktan ölmek üzereyim." Birden beni kucağına alıp kaldırdı. Kıkırdayarak ona sarıldım. Doğal olması çok hoşuma gidiyordu.
"Teşekkürler çocuklar! Güzel çalışmaydı. İşimiz bitti." Nick beni yere indirdi.
"Evet! Hadi gidelim." Dedim elini tutup ve hemen koşmaya başladım.
"Önce otele gidip üstümüzü değiştiririz diye düşündüm." Başımı salladım ve otele gittik. Hazırlandıktan sonra Nick'le yemek yemeye gittik.
"Kadeh kaldırmaya fırsat bile bırakmadan yemeğe başladın birtanem." Güldüm. Nick kadehini kaldırınca ben de kaldırdım.
"Bize... İki sene oldu ama aramızdaki bu güzel dostluk kendimizi bildiğimizden beri vardı. Belki kimi zaman zorlu oldu ama ben buna razıyım. Nice yıldönümlerine."
"Sana aşığım. Sana hayal edemeyeceğin bir şekilde aşığım." Dedim. Nick de gülümsedi ben de.
"Biliyorum. Hayal de edebiliyorum. Ben de öyleyim. Zamanında kimseyi bu kadar çok seveceğimi düşünmemiştim. Yani seni arkadaşım ve kardeşim gibi görüyordum. Nereden bilebilirdim ki her şeyim olacağını?"
"Sen çok mükemmelsin. Ah çok tatlısın sen. Bilmiyorum sana bayılıyorum ben." Boynuna kollarımı sarıp iki-üç kere onu öptüm. Elinin tersiyle yüzümü okşadı. Ama yorgunluktan ölüyordum ve çok oturmadan yıldönümü yemeğimizi bitirdik. Zaten birlikte olduğumuz sürece de önemli değildi. Daha çok yıllarımız olacaktı ve çok kutlama yapabilirdik. Kimbilir belki evlenirdik ve onu kutlardık. Bilmiyorum,tabi ki de evlenecektik herhalde. Onu seviyordum,o da beni seviyordu. Evlenip bunu farklı bir seviyeye taşımak istiyordum ve belki bir gün çocuklarımız olurdu. Anne olmak ister miydim emin değildim. Annesi olmayan ve anneliği hiç anlamayan biri nasıl anne olabilirdi ki?
"Birtanem?" Kafam bunlarla dolmuşken Nick'i unutmuştum.
"Efendim canım?"
"Klibimde oynar mısın? Yeni bir single var ve benimle oynamanı çok isterim."
"Tamam. Ne zaman olduğunu Z'yle konuşuruz." Başını salladı. Ben de tekrar kafamı yastığa koyup uykuya daldım.
Tekrar New York'a döndüğümüzde Nick'in dediği gün çekimlere başladık. Çok zor bir şey değildi. Birlikte olduğumuz doğal bir klipti. Sonunda Nick bir yerde bana gitarıyla şarkı söylüyor olacaktı. Mikrofonun başına geçti. Ben de gülümsüyordum.
"Olivia, seni seviyorum. Seni yıllardır çok seviyorum. Sen benim yirmi dört senelik geçmişim ve bugünümsün. Beni benim seni tanıdığımdan çok daha iyi tanıyorsun. Yüzüme baktığında anlıyorsun,üzgünsem gelip benimle üzülüyorsun. Mutluysam sevincime ortak oluyorsun. Kızgınsam benden önce küfretmeye başlıyorsun." Gülümsedim. Nick'in herkesin ortasında neden bana bunları söylediğini bilmiyordum.
"Senin nasıl biri olduğunu biliyorum Olivia ve inan bana kişiliğine hayranım. Nasıl iyi biri olduğunu biliyorum. Hayata bakış açına,yaşam dolu olmana aşığım. İnsanlara bir gülümsenle umut ışığı olmana... Bugüne kadar nelere karşı geldiğini,nelerle mücadele ettiğini ve hep galip geldiğini biliyorum. Belki mutlu olmak için bana bile ihtiyacın yok ama benim var Olivia. Seni çok seviyorum, seni her zaman seveceğim ve asla yüzüstü bırakmayacağım. Benimle evlenir misin Olivia?" Aman tanrım! Ellerimi yüzüme kapadım ve ağlamaya başladım. Yani nasıl ağlamayabilirdim ki? Her zaman evlilik hayali kurmuştum ama bu hiç onlar gibi hissettirmiyordu. Çok çok daha güzel ve bambaşkaydı.
"E.. Evet!" Nick sırıtarak yüzüğü parmağıma taktı. İki eliyle yüzümü tutup beni uzun uzun öptü. Bütün kamera ekibi bizi alkışlıyordu. Onun omzuna yatıp ağladım.
"Ah lütfen,ağlama."
"Çok güzeldi. Seni seviyorum. Duydun mu beni? Seni çok seviyorum." Sırtımı sıvazladı. Sonra bana bütün olanların aslında bunun için kurulduğunu söyledi ve görünüşe göre tek haberi olmayan bendim,doğal olarak. Ama Nick yine de bunu bir klip haline dönüştüreceğini söyledi. İnsanlar çıldıracaktı. Ama umrumda değil.

Telefonum çalınca Nick'in göğsünden kalktım.
"Ah evlenince şu yatak odasında telefon olmaması kuralını koymalıyız." Diye mırıldandı. Güldüm.
"Z arıyor tatlım. Açmalıyım. Alo?"
"Neden nefes nefesesin? Bir dakika bekle,duymak isteyeceğim bir şey mi?"
"Imm duruma göre değişir. David'le aranız nasıl?"
"Uuu tamamen anladım. Bu 'evlenme teklifimi kabul ettiğin için teşekkürler' seremonisi falan mı acaba?" Gülüşünü buradan bile hissediyordum. Nick'e baktım. Z'nin söylediklerini duymadığı için mutluydum.
"Sayılır. Demek sen de biliyordun."
"Evet programını kim boşalttı sanıyorsun?" Dedi gülerek.
"Sağol." Dedim sırıtarak.
"Senin mutluluğun için hiçbir şey tatlım. Sizi seviyorum çocuklar ve mutlu olmanız benim için de önemli."
"Ah teşekkürler Zoey. Biz de seni seviyoruz. Değil mi Nicky?"
"Evet,seni seviyoruz Z!" Diye telefona bağırdı.
"Onu duydun." Dedim.
"Evet. Şimdi muhtemelen sizi yine başbaşa bırakmalıyım. Imm umarım güvendesinizdir. Ne demek istediğimi anlıyorsan tabi." Telefonu kapattım. Z en yakın,en çılgın ve en utanmaz arkadaşımdı.
"Ne diyor?" Dedi Nick. Yüzümdeki değişmeyi görmüş olmalıydı.
"Korunmak hakkında bir şey." Dediğimde Nick de güldü.
"Aslında sorun değil. Zaten evleniyoruz."
"Evet ama şu an bir çocuğun olmasını istediğini sanmıyorum. Kariyerinin zirvesindesin. Şarkıların listeleri altüst ediyor. Yeni projelere ve dizilere başlıyorsun. Haksız mıyım?"
"Evet haklısın. Zaten sen de bunu istemezsin herhalde. Bunlar senin için de mükemmel yıllar."
"Altın çağımız." Dedim gülerek.
"Evet. Ve yanımda senden başkası olacağını düşünemezdim bile. Bütün her şeyde yanımdasın. Ve bu mükemmel."
"Sanırım. Şimdi her şey çok güzel ama birkaç sene sonra ne olacağını düşünüyor musun hiç? Ben çok merak ediyorum ve arada hayalini kuruyor olabilirim." Yatakta doğrulup sırtını duvara yasladı.
"Ne gibi? Anlatsana biraz." Ellerimi tuttu. Karşısına,bacaklarının üstüne oturdum.
"Teksas'taki o evi hatırlıyor musun? En son annemlere gittiğimizde sana gösterdiğim." Başını evet anlamında salladı.
"O benim hayallerimdeki ev. Kocaman ve tam büyük bir aile için yaratılmış. Büyük bir arka bahçesi var. Aile yemekleri,piknikler... Mükemmel olmaz mıydı?"
"Büyük bir aile olmamızı mı istiyorsun? Yani senin çocuk bile istediğinden emin değilim." Yüzündeki endişeyi görür gibiydim ve üzülüyordum. Neden bilmiyordum ama üzgündüm işte.
"Bunu sana hiç açmadım di mi?"
"Bunu hala bana açmadın."
"Hala biraz erken. Bunu seninle şimdi konuşmak istemiyorum sanırım."
"Neden Olivia? Neden gizemli kızı oynamak istiyorsun?"
"Hazır hissetmiyorum çünkü. Hayatımızın çocuk yapmaya hazır olduğun döneminde bunu konuşuruz oldu mu?" Elini yüzünden aşağı kaydırdı. Gözlerimi yüzünden ayırmadım. Başını aşağı yukarı salladı. Dudağına bir öpücük kondurup hemen geri çekildim. Her şey sırayla olmalıydı değil mi? Önce evlenecektik.

InseparableHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin