Babamı bulduğum için mutluydum. Bu kesindi. Hem o hem de ailesi beni benimsemişti. Onlar da beni gördükleri için mutlulardı. Aramızda mesafe vardı evet ben Amerika'dayken o İtalya'daydı ama olsun. Bu aramızdaki duygusal bağa bir zarar veremez. En azından bundan sonra.
"Olivia,napıyorsun?" Kaldığım odadaydım. Burada kalalı bir sene kadar olmuştu. Kolay mıydı? Birbirimizi 17 sene görmemiştik. Bir sene bile az geliyordu.
"Hiçbir şey baba." Laptopun kapağını hızlıca indirip gözlerimi o görmeden silmeye çalıştım. Babam yanıma gelip laptopun kapağını açtı.
"Yine çocukların konser videolarını izliyorsun." Bana baktı. Bakışlarımı aşağı indirdim.
"Öyle mi?" Diye mırıldandım. Babam bana sarıldı.
"Onları özlediğini biliyorum,niye dönmekte direniyorsun?" Ona dönmek istiyorum demek istememiştim. Çünkü onları seviyordum. Lucas'la oynamak hoşuma gidiyordu. Emily'yle takılmak,konuşmak,dertleşmek beni rahatlatıyordu. Babamla uzun yıllar yapamadıklarımız yapmak hoşuma gidiyordu. Bu yüzdendi işte.
"Yemek yiyoruz,istersen gel." Aşağı indim. Üçü de aşağıda oturuyordu.
"Livy!" Lucas bana böyle sesleniyordu. Eğilip onu öptüm. Gülümseyerek elimle hafifçe saçlarını karıştırdım.
"İyi misin?" Dedi Emily. Başımı evet anlamında salladım. Babam onun kulağına eğildi.
"Yine çocukların konser videolarını izliyordu."
"Seni duyabiliyorum baba." Dedim. Lucas kıkırdadı.
"Duyabiliyor." Diyince ona bakıp güldüm. O da bana güldü.
"Pekala Olivia..." Emily söze girecekken Lucas lafını böldü.
"Livy." Dedi. Emily güldü.
"Peki Livy. Bak sana git demek içimden gelmiyor. Sen bana burada bir arkadaş,kız kardeş ve bir kız çocuğu gibi oldun. Seneler sonra Peter seni buldu ve o benden de çok mutlu hissediyor bunu biliyorum. İyi ki seninle tanıştık ve hep burada bizimle yaşamanı istesem de gidip onlarla yüzleşmen gerek. Bu yüzden sana bu bileti aldık." Bana uçak biletini uzattı. Üç gün sonrası içindi. Kalkıp onlara sarıldım. İkisi de bana sıkıca sarılıp beni öptüler.
"Hem bir şeyler ters giderse buraya dönebilirsin." Dedi babam gülerek. Ben de güldüm. Emily gözlerini devirdi.
"Ah Pete! Oraya gidip oğlanlarla arasındakileri çözecek,belki Nick'le olanları da. Sonra Amerika'nın yeni modeli olacak." Emily ile burada bana iş çıkarsa birlikte gidiyorduk. Özellikle moda haftaları falan. Bana destek oluyordu ve belki de günün birinde dünya güzeli olabileceğimi söylüyordu. Tabi bunun için önce Miss USA olmalıydım.
Her neyse,üç gün sonra beni havaalanına bıraktılar. Şimdi veda vaktiydi. Babamla sarıldık.
"Güzel kızım benim. Seni uzun süre göremedim ve ne kadar görsem de yetmeyecek ama sanırım seni bırakmak zorundayım. Önünde yaşayacak güzel bir hayatın var. Sakın herkesin kafanı karıştırmasına izin verme. Ne istiyorsan onu yapmaktan çekinme. Ben her zaman senin destekçin olacağım." Bunların hepsi beni ağlatıyordu. Ben bundan habersiz büyümüştüm. Meğerse bu çok güzel bir şeymiş. İkimiz de zor olsa da birbirimizi bıraktık. Bu sefer Emily'ye döndüm. Parmaklarıyla gözlerini siliyordu.
"Ah vedalardan nefret ediyorum." Dedi. Ona sarıldım.
"Ben de."
"Ama istediğin zaman bizim nerede olduğumuzu biliyorsun öyle değil mi?" Başımı evet anlamında salladım. Lucas'a doğru eğildim.
"En çok seni özleyeceğim." Dedim onu öptükten sonra. Minik kollarını boynuma doladı.
"Abla." Diyince dünyadaki her şey bir an için benim olmuş gibi hissettim. Küçük yanaklarını ellerimin arasına aldım.
"Seni seviyorum Lucas." Ve küçük yanağını öpüp ayağa kalktım. Ve artık gitme vaktiydi. Uçağa bindiğimde şehir artık uzakta kalıyordu. Zor olsa da galiba dönüyordum. Olması gereken buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Inseparable
FanfictionÜç erkek kardeş ve bir kız... Jonas kardeşler ve Olivia kendilerini bildiklerinden beri arkadaşlardır. Olivia'nın hayatta kalan tek yakını olan annesi de ölünce Olivia, Jonas ailesinin yeni kız çocuğu olur. Genç kız ve küçük kardeş Nick'in arasında...