Söz verdiğim gibi uzun bir bölümü yayınlıyorum,iyi okumalar :))))
"Bunun kolay olacağını söylemiyorum. Ama alışacağım,inan bana. Bu en iyisi olacak." Joe eşyalarımı yeni eve yerleştirmeme yardım ederken bana ayrılığın hala saçma olduğu konusunda nutuklar çekmeye devam ediyordu. Ben de ona iyi olacağımı söylüyordum. Pardon,iyi olacağımızı...
"En azından olayları bir kez de onun açıklamasına bakarak dinlemeliydin. Dinlemedin bile. Bu konuştuğumuz Nick, Olivia. Seni aldatmak şöyle dursun bir kadına bakmayı bile beceremez." Koltuğu işaret ettiğim yere doğru ittirdi. Sonra da üstüne oturdu.
"Hepimizin kusurları var. Her şey sonsuza kadar mükemmel kalmıyor Joe. Çocuğumun o ortamda olmasını istemiyordum tamam mı? Kavgalarımızın içinde huzursuz olmasını istemiyorum. Ya da ben Nick'i beklerken o da babasını bekleyerek hayatı sürdürmesini. Böylesi daha iyi Joe,onunla uzaklaşacağız demiyorum. Her şey sadece normal olacak,zamanla. Lütfen iki ay sonra buna saygı gösterip geride bırak artık." Yalvararak ona baktım. Yanıma yaklaşıp hafifçe gözlerimi sildi.
"Ama hala onu seviyorsun."
"O benim arkadaşım ve çocuğumun babası." Dedim gülümseyerek. Ve sonra kapının çalmasına memnun olarak ayağa kalktım.
"Ah selam." Gelen Nick'ti hafifçe bana sarıldı. Gülümsedim.
"Ah sen kilo mu almışsın?" Dedi gülerek. Olduğum yerde kıkırdadım. Kapıdan içeri girmediğini fark ederek kenara çekildim.
"Hazırsan doktora gidelim diycektim aslında." Başımı sallayıp çantamı almak için içeri gittiğimde Joe'ya baktım.
"Biraz dinlenip işe geri döneceğim. Sonra dinlemeyip iş yapmaya çalışıyorsun çünkü." Dedi. Dil çıkarıp çantamı aldım. Nick Joe'ya elini sallayıp arkamdan kapıyı kapadı. Arabaya bindiğimizde Nick mutlu olup bana sataşmak istediği zamanlarda yaptığı gibi göz ucuyla beni kesip duruyordu.
"Nasıl gidiyor?" İkimiz de aynı anda aynı soruyu sorunca güldük.
"Beni geç. Seni duymak istiyorum. Yüzünü zorla görüyorum. Bebek büyürken seni göremiyorum. En azından arayıp bana neler olduğunu anlatabilirsin. Her zaman. Yemin ederim." Gülümsedim ve elim istemsizce boşta kalan eline gitti. Elini okşadım.
"Pek fazla bir şey yok. Yeni evle uğraşıyorum. Bebeğimiz burada büyürken ben de buna tanık olup tadını çıkarmaya çalışıyorum."
"Zor geliyor mu?"
"Midem alışmakta güçlük çekiyor ama idare ediyorum." Gülümseyişinin sıcaklığı o mesafeden gelip kalbime dokundu ve boğazımdan aşağı sıcacık bir his akmasını sağladı. Sevdiğim adamın çocuğunu taşıyordum,bunh biliyordu ve ayrıydık. Bu sadece bitti sanmayın, zorlanmıyor değildim,üzülmüyor değildim. Hatta genelde ağlıyordum bile. Ama kavga etsek de üzülecektim. En azından işler durulmuştu.
"Sen ne yapıyorsun? İş,hayat..."
"Bütün gün evdeyim. Genelde şarkı yazıyor,beste yapıyor,kayıtlıyorum. Ev yemeklerinin nasıl bir şey olduğunu unutup hazır beslenme döneminden geçiyorum." Güldüm.
"Eve yerleşince yemeğe gelmeye ne dersin?" Gözleri şaşkınlıktan açıldı.
"Cidden mi?"
"Neden olmasın? Biz sadece boşandık Nick. Ve birbirimizden uzaklaşmayacağımıza söz verdik. Düşman değiliz."
"Bunu duyduğuma sevindim." Dedikten sonra hastaneye gelene kadar konuşmadık. Muayene masasında oturmuş doktorun gelmesini beklerken Nick ortalıkta dolanıp duruyordu.
"Duracak mısın?" Dedim sinirle. Yanımda durup tek kaşını kaldırarak bana baktı.
"Bir sorun mu vardı?"
"Başımı döndürüyorsun." İki kaşını birden kaldırıp bana ters ters bakmaya başladı.
"Hamilelik seni huysuz yapmaya başladı."
"Hayır yapmadı."
"Evet çocuğumuz için üzülmeye başladım. Neyle karşılaşacağını bilmiyor." Dedi küçük bir kahkaha atarak.
"Ne demek istiyorsun? Ben iyi bir anne olamayacak mıyım?" Nick hemen ellerini yüzüme koyup gözlerimi sildi.
"Ağlama. Öyle bir şey demek istemedim. Sadece dalga geçiyordum." Ellerini çekip doğruldum.
"Bana öyle bakma." Dedim sessizce.
"Ne gibi?" Dedi biraz daha kaşlarını çatarak.
"Sanki dünyanın en güzeli gibi hissettiren şu bakışın." Nick bu sefer gerçekten gülümsedi. Ama gözlerinde acı çektiğini anlıyordum.
"Ne hissettiğimi biliyorsun Olivia. Seni.."
"Beklettiğim için üzgünüm. Hadi bakalım bebeğiniz nasılmış." Doktor içeri girer girmez söylediği şey yarıda kalmıştı ve bunun için minnettardım. Konuşmak isteseydim bunu yapardım. Onu aramamamın sebebi buydu.
"Cinsiyetini öğrenmek ister misiniz?" Dedi doktor. Nick benden önce konuştu.
"Aslında biz sürpriz olmasını istiyoruz." Dedi gülümseyerek. Doktor başını sallayıp bebek hakkında bir şeyler söyledi.
"Yani şimdi cinsiyeti belli di mi?" Dedim pek de alakası olmayan bir zamanda.
"Evet." Dedi doktor gülerek.
"Nick?" Ona bakıp ikna etmek istiyordum. Bakışları benimkilerle buluşunca kendini tutamayıp başını salladı.
"Bir kızınız oluyor." Nick'le aynı anda birbirimize sarıldık. Kendimi tutamayıp ağlıyordum. Zaten bu ara her dakika ağlıyordum. Nick'e başımı yaslayıp biraz daha öylece durdum.
"Kızımız oluyor." Alnıma bir öpücük kondurdu. Bir süre kendimizi bilmezcesine orada oturduktan sonra Nick kalkmama yardımcı oldu. Arabaya binip sessiz bir şekilde eve doğru giderken sessizliği markette durmasını söylemek için bozdum.
"Akşam için bir şeyler yapmak istiyorum. Sen,ben ve Joe bunu kutlayabiliriz diye düşündüm."
"Aslında bu akşam bir randevum.." Başımı salladım.
"Tabi ki randevun olacak. Zamanını eski karınla geçirmek zorunda değilsin ki, biz boşandık." Ve yine kendimi saçmasapan bir duygu seline bırakmış ağlıyordum. Nick omzumu sıvazlamaya başlamıştı.
"Hayır hayır. O tarz bir şey değil ben sadece.."
"Bana açıklama yapmak zorunda değilsin ki." Biraz daha gözyaşı akıttım.
"Biliyor musun? Şimdi arıyorum ve iptal ediyorum. Tamam mı? Bekle bir dakika." Telefonunu açtığında duyduğum şeyin o kızın sesi olduğuna yemin edebilirdim ve abartmıyordum.
"Peki. Ne almamı istersin?" Nick yine bana en şirin gülümsemesiyle mi bakıyordu yoksa bu hamilelik olayı her şeyi daha farklı mı gösteriyordu bilmiyordum.
"Ah gerek yok. Hem biraz kalkıp yürümem gerek."
"Peki." Ellerimden tutup arabadan inmeme yardımcı olmakta ısrarcıydı. Ve bir tane poşet bile taşımamamda...
Gelir gelmez Nick poşetleri yerleştirdi ve ardından onlar Joe'yla maç izlerlerken ben içeride yemek hazırlamaya giriştim. Joe bugün evi benim için baya toparlamıştı ve bunun için ne kadar minnettar olduğumu anlatamazdım. Zaten hamile olduğumdan ve şu boşanma olayından beri herkes üstüme aşırı derecede titremeye başlamıştı, bu da onun gibi bir şeydi işte.
"Pekala çocuklar ; su dolu kadehimi kızımıza kaldırıyorum." Dedim onların aksine içinde su dolu kadehimi kaldırarak.
"Yiğenime." Dedi Joe gülerek.
"Kızımıza." Dedi Nick benden gözlerini ayırmadan. Ardından eskisi kadar olmasa da yine de biraz eğlenerek yemeğimizi yedik. Tek sıkıntı Nick'in sarhoş olmasıydı. Ki bu beni geriyordu. Koltukta oturuyordum ve Joe'nun tuvalete gitmesini fırsat bilen Nick yanıma yaklaştı.
"Seninle konuşmalıyız." Gözlerimi aşağı indirdim.
"Ne hakkında?" Direkt olarak ona baktım.
"Biz. Ve hayır,beni dinleyeceksin." İşaret parmağını bana doğrulttu.
"Bu akşamlık bu kadar şarap yeter." Diyip elindeki kadehi aldım ve mutfağa götürmek üzere ayağa kalktım. Nick bileğimi tuttu.
"Hayır önce beni dinleyeceksin." Kadehi sehpaya bıraktım.
"Nick,bileğimi bırak."
"Dinleyeceksin." Bileğimi sıkınca dişlerimi sıktım.
"Canımı acıtıyorsun bırak dediysem bırak! Sarhoşsun,canımı yakıyorsun ve seni dinlemeyeceğim tamam mı!" Sesleri duyan Joe hızlıca yanıma geldi.
"Nick? Hadi sakin ol."
"Sakin ol deme bana! O benim karım! O benim karımdı! Sakin olmak istemiyorum,onu hala seviyorum tamam mı?" Kendime hakim olamayıp histerik bir şekilde ağlıyordum.
"Nick sakinleş kardeşim. Olivia'yı korkutuyorsun."
"Joe sorun yok,tamam. Nick lütfen git buradan. Joe onu evine götürür müsün?"
"Bırak,ben kendim giderim." Dedi ayakta bile zor dururken. Sonra da kapıyı çarpıp çıkmaktan başka bir şey yapmadı. Joe bana sarılıp sakinleştirene kadar yatağımda oturdu. Ama ne olacaktı? Bundan sonra hayatımız buydu. Nick'le ben ayrı ve belki hep böyle olaylı... Bunu ben istemiştim,di mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Inseparable
FanfictionÜç erkek kardeş ve bir kız... Jonas kardeşler ve Olivia kendilerini bildiklerinden beri arkadaşlardır. Olivia'nın hayatta kalan tek yakını olan annesi de ölünce Olivia, Jonas ailesinin yeni kız çocuğu olur. Genç kız ve küçük kardeş Nick'in arasında...