Saatlerce başında gözümü kırpmadan bekledim. Uyurken hala bir melek gibiydi. Bu bana küçükken ağır bir grip geçirdiğinde gizlice yanına sızdığımda gördüğüm halini hatırlatıyordu. Tabi ki o zaman felçli olma riskiyle yüz yüze değildi. Ben de bununla kendimi yiyip bitirmiyordum. Elini okşayıp bıraktım. Tuvalete gitmek için odadan çıktım. Nefes aldığımda nefesim kesiliyor gibiydi. Bunu duymak onu bitirirdi. Ne işine geri dönebilirdi ne de başka bir şey yapabilirdi. Ağlayacak gibi olduğumda yüzümü tekrar soğuk suya çarpıp kantine gittim. Kendime bir su alıp yukarı çıktım. Odaya girdiğimde Olivia uyanmıştı. Doktor ve hemşire de odadaydı. Kaynar sular başımdan aşağı dökülüyordu. Bununla yüzleşmeye hazır değildim. Doktor yüzüme bakıp hafif bir selam vererek dışarı çıkınca onun yüzünü görebildim. Deminkinden daha beyazdı. Kalan renkler de solup gitmişti. Gözleri kıpkırmızıydı.
"Bu şekilde iyi mi?" Dedi hemşire onun duruşunu düzeltirken. Olivia gözlerini evet anlamında kapatıp açtı.
"Bir şeye ihtiyacınız olursa düğmeye basmanız yeterli." Olivia hiçbir şey söylemedi sadece bakışları bana döndü. Boyunluk hala boynunda olduğu için kafasını oynatamıyordu. Zaten doktor bana belden aşağısının bu durumdan etkilendiğini söylemişti.
"Doktor..." Diye söze girdiğimde böldü.
"Konuştuk."
"İyi olacaksın." Diyebildim yutkunarak.
"Tuhaf. Aynı şeyi doktor da söyledi. Ayrıca felç olacağımı da söyledi. Hayat çok karmaşık Nicky." Gözlerim doldu.
"Özür dilerim. Özür dilerim. Tanrım özür dilerim." Yanına oturup elini tutarken ağlamaya başladım.
"Merdivenlerden düşen benim. Sen niye özür diliyorsun? Yüzüme bak. Ağlama."
"O aptal kavgayı yapmasaydık..." Elimi sıktı.
"Sen de benim kadar iyi biliyorsun. Hayatımızda yaşadığımız her şeyin bir sebebi var. Bu da benim olayım. Güçlü olacağız. Bununla baş edeceğiz. Tamam mı? Tamam de bakalım. Elimi tut." Olivia'nın güçlü duruşu oldukça ben ölüyordum. Genelde o ağlarken onu teselli eden ben olurdum. Rolleri değiştirmek işime gelmiyordu.
"Söz veriyorum iyi..."
"İyi şeylerden bahsedelim. Gözlerini sil. Emma nasıl?" Şaşkınlıkla gözlerimi sildim.
"Annemleri çağırdım. Onlar bakıyor."
"Rahatladım. Peki,bir şeylerden konuşmalıyız ki bunu arkada bırakalım. Bir süre buradayım Nick. Konuş bakalım."
"Ne.. Ne diyeyim ki?"
"Evden bahset. Nereden aklına geldi? Nasıl aldın? Konuş işte."
"Peki. Biliyorsun orada senelerdir aynı aile oturuyor. Emma doğmadan bir ay kadar önceydi sanırım. Annemleri ziyaret için Teksas'taydım. Sen gelemediğin için Zoey'lerde kalmıştın. Joe'yla evin önünden geçerken arabayı park etmesini söyledim ve inip çılgınca bir hareketle zili çaldım. Karşıma orta yaşlarda bir adam çıktı. Beni görünce karısını çağırdı ve beni içeri davet ettiler. Aslında niyetimin evi almak olduğunu onlara anlattım. Onlara senin hayalinden bahsettim. Bu çok hoşlarına gitti. Evi gezmek isteyip istemeyeceğimi sorduklarında tabi ki kabul ettim. Kızları hayranım olduğu için onlara imza,fotoğraf falan verdim. Bir süre sohbet ettik. Onlar da bir süredir başka bir evin peşinde olduklarını açıkladılar. Kartımı onlara bıraktım. İş kesinleştiğinde işlemleri halletmek için bir-iki gün daha fazladan kaldım. Sonra artık ev bizimdi. Yeni yuvamız..." Elini okşadım. Diğer elini de benim elimin üstüne koyup gülümsedi.
"Sen başıma gelen en güzel şeysin bunu biliyorsun değil mi?" Dediğinde belki de saatler sonra ilk kez gülümsedim.
"Seni çok seviyorum. Özür dilerim. Sana o kadar sinirlenmemeliydim."
"Ben kavgayı hatırlamıyorum Nick." Yüzünde dünyanın en hoş hasta gülümsemesinden vardı.
"İyi hissediyor musun?"
"Başım çok ağrıyor ve boyunlukla hareket etmek çok zor. Hele ki belden aşağım hareket... Üzgünüm. Bundan bahsetmiyoruz. Hem acı hissetmekten daha iyi değil mi?" Boğazımda bir şey düğümlendi. Konuşamadım da yutkunamadım da. Sessizlik ikimizi de sardı. Ve bütün odayı...
Ertesi gün annemler Emma'yla birlikte geldiler. Olivia beş dakikada bir ne yaptığını düşündüğünden biraz rahatlayabileceğimizi düşünüyordum.
"Ah sonunda." Dedi sakin bir sesle. Annem,babam ve Joe odaya girmişti.
"Kızını merak ettiğini biliyorum ama biz de kızımızı merak ettik Olivia. Nick de hiçbir şey söylemedi." Kaş göz yapıp bu konudan bahsetmemelerini anlatmaya çalışıyordum ama sormuşlardı. Olivia kucağındaki Emma'ya baktı. Gözlerindeki parıltıyı gördüm,her seferinde beni mutlu ediyordu.
"Anneni özledin mi?" Dedi Olivia annemi umursamadan.
"Neler olduğunu biriniz anlatacak mı?" Dedi Joe sert bir ses tonuyla.
"Emma'ya iyi bakamayacağım aklıma gelmemişti!" Dedi Olivia bana bakıp bağırarak ve ilk defa yaşlar gözünden boşalmıştı. Kendini biraz olsun rahatlatacağını düşünüyordum. Derin bir nefes aldım. Emma'yı kucağından alıp arabasına koydum.
"Hişş. Tamam tamam dur. Ben ne işe yarıyorum burada? Hepsini konuşup hallederiz tamam mı?" Ona sarıldım. Saçlarını okşadım.
"Sen açıklar mısın?" Dedi bana bakıp. Başımı salladım.
"Doktor Olivia'nın bir ameliyat daha olması gerektiğini söyledi. Belinden aşağısını hissedemiyor. Omuriliğindeki hasarın kalıcı olduğunu düşünüyorlar,bir daha.. Bir daha yürüyemeyeceğini söylediler." Bir yandan Olivia'nın saçlarını okşayıp duruyordum. Odada bir sessizlik oldu.
"Ben doktorlarla konuşmaya gidiyorum." Dedi Joe. Ağzımı açmıştım ki o odadan çıkmıştı.
"Ameliyat ne zaman?" Diye sordu babam.
"Yarın." Dedim sakince.
"Neye ihtiyacınız olursa olsun biz yanınızdayız."
"Teşekkürler." Dedi Olivia sessizce. Başını göğsüme yasladığında üç-beş damla yaşın tişörtüme aktığını hissetmiştim. Başının üstünden onu öptüm. Daha sonra kendini iyi hissetmediği için uyudu. Annemler dinlenmek için eve gittiklerinde ben Emma'yı bırakmalarını istedim. Olivia ameliyattan önce onunla vakit geçirmek isteyebilirdi. Ve benim de ona ihtiyacım vardı. Uyumayan Emma'yı kucağıma aldım. Gözlerini açmış,dikkatlice bana bakıyordu. Böyle uyanıkken gördüğünüz zaman şanslı sayılıyordunuz.
"Keşke biraz daha büyük olsaydın da bana destek olsaydın. Hem o zaman annen de senin için endişelenmezdi. Olanlar benim suçum biliyorum ama bu hiçbir şeyi değiştirmiyor. Sadece annenin yanında olabilirim. Ki kesinlikle olacağımı biliyoruz. Benim gittiğimi sandığı anlarda bile ben onu uzaktan izliyordum. Çünkü ben onu bu kadar çok seviyorum. Herkesten çok..."OLIVIA
Gözlerimi açtım. Nick Emma'yla konuşuyordu. Bunu dinlemek en hoşuma giden şeydi. Beni fark edemeyeceği için onlara gülümseyerek baktım.
"Annene nasıl aşık olduğumu anlatacaktım di mi? Küçüklüğümüzden beri o kadar yakındık ki herkes birbirimize aşık olduğumuzu ve ileride birlikte olacağımızı söylüyordu. Çocukluk aşkları masum şeylerdir hiç unutmazsın ama geçici şeylerdir. Ben de geçeceğini düşünmüştüm. Sonra biz şarkıcılık yoluna girip annenle ayrı kaldığımızda onun eksikliği canımı acıtıyordu ama bunun ne olduğunu anlamak istemiyor gibiydim. Kısa bir süreliğine doğumgünü için döndüğümde birlikteyken mutlu olduğumuzu farkettim. Ama saçmasapan bir şey yapıp ilgisini çekmek için acaba bir kız arkadaşım olsa ne yapardı dedim ve o kızla çıkmaya başladım. Beni görür görmez kıskandığını anlamıştım. O akşam başı barda belaya girdiğinde aklım çıkmıştı. Ama ilk kez anladığım şey ona sırılsıklam aşık olduğumdu. Sanki bir anda onunla bütün geleceğimizi kuruyorum gibi hissettim. İşte annene böyle aşık oldum. Yani belki de hep öyleydim. Ben kendimin bile farkında değilim ki. Onun kılına zarar gelince kendimi unutuyorum. Şimdi olduğu gibi. Ama sen uyumuşsun. En azından sen şu an hiçbir şeyin farkında değilsin. İyi uykular benim küçük meleğim." Emma'yı alnından öpüp arabasına koydu. Üstünü özenle örttü. Gülümsedim. Benim uyandığımı fark edip yanıma geldi. Ellerimiz birbirini buldu.
"Ben seni daha önce sevdim. Biz beş yaşındayken." Dedim. Nick yamuk gülümsemesini yapınca ben de güldüm.
"O çocukluktu. Ben gençlikten bahsediyorum." Başımı salladım.
"O zaman,sen gittiğinde baloya başka biriyle gitmek zorunda olduğum zamandı. O zaman anlamıştım. Ama kimseye itiraf etmemiştim. Ben seni her gördüğümde saçmalamaktan korktuğum için ağzımı açmadan sus pus oturuyordum. Seni böyle seviyordum. Saçmalamaktan korktuğum gibi, masum ama delice." Dudaklarıma eğilip bir öpücük bıraktı.
"Ben her şeyi halledeceğim. Senin ve ailemizin rahat etmesi için her şeyi ama her şeyi yapıyorum."
"Biliyorum. Bu geçici olacak. Tekrar yürüyeceğim. Olacak. Yanımda sen oldukça..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Inseparable
Fiksi PenggemarÜç erkek kardeş ve bir kız... Jonas kardeşler ve Olivia kendilerini bildiklerinden beri arkadaşlardır. Olivia'nın hayatta kalan tek yakını olan annesi de ölünce Olivia, Jonas ailesinin yeni kız çocuğu olur. Genç kız ve küçük kardeş Nick'in arasında...