Daha Çılgın

66 4 0
                                    

"Nick? Saatlerdir buradayız. Biraz uyumak ister misin? Ya da bir şeyler yemek?" Kollarını göğsünde kavuşturdu.
"Hayır. İyiyim ben. Kızımız gelince uyanık olmak istiyorum." Bu şaşkın haline güldüm.
"En azından bir şeyler ye. Beni endişelendiriyorsun."
"Ben iyiyim." Başını arkasına yasladı.
"Bana çantamı verir misin lütfen?" Yanındaki çantama uzandı ve çantayı bana getirdi. Çantamı açıp içinden aradığım şeyi çıkardım.
"Bunu hala yapıyor musun?" Dedi Nick elimdekine bakarak. Çantama her zaman Nick için çikolata koyardım. Boşanmıştık belki ama ben bunu yapmaktan vazgeçmemiştim. Zaten neyden vazgeçmiştin ki Olivia?
Nick'e bakıp omuz silktim. Çikolatayı alması için uzattım. Yatağın kenarına oturdu ve çikolatayı almadan önce elimi öptü.
"Teşekkür ederim. Sen çok iyi bir anne olacaksın." Gülümsedim. Çikolatadan bir parça ısırmadan önce bir parçayı benim ağzıma uzattı. Sonra gülümseyerek kendi de çikolatayı yedi.
"Olivia,konuşmak istiyorum." Dediğinde bakışlarım bir anda onun üstünden kapıya yönlendi çünkü o sırada kızımızı odaya getirmişlerdi. Gözlerim sevinçle parlıyordu. Onu görmek için can atıyordum. Onu kucağıma alır almaz ağlamaya başladım. Nick yanıma gelip bana sarıldı.
"Anne oldum Nick. Ben anne oldum." Dedim gözyaşlarım akarken. Nick'in gülümsediğini yaşlarımın arasından zar zor görebiliyordum. Gözlerimi silip alnımdan öptü.
"Evet hayatım. En güzeli oldun hem de." Zar zor da olsa gülümseyip kızımıza baktım. Küçücük bir şeydi. Ama aksine iki kolum da onu tutmaya yetmeyecek ve düşecekmiş gibi hissediyordum. Uzunca bir süre sessizce onu izledik. Nick hafifçe saçlarımı okşayıp arada başıma küçük öpücükler konduruyordu.
"Pekala. Onu ilk kez tutmaya hazır mısın?" Dedim Nick'e. Sırıtarak buna dünden hazırmış gibi kollarımdan dikkatlice onu aldı. Ama çok geçmeden ağlayınca Nick gülmeye başladı.
"Ah beni sevmedi sanırım. Senin gibi..." Gülümsemesi acılı bir hal alınca gözlerim doldu.
"Bence sadece acıkmıştır." Dedim sessizce. Onu benim kucağıma geri verdi. Kenara gidip oturdu. Başını elleri arasına almıştı. Sol bacağını diğer bacağının üstüne atmıştı. Nick kendini en çaresiz hissettiği anlarda bu şekilde dururdu.
"Ona bir isim bulmalıyız." Dedim. Sadece başını salladı.
"Senin aklında bir şey var mı?" Dedim bu sefer.
"Hım." Dedi sadece.
"Nick?"
"Efendim?" Gözlerim doldu ama kucağımda o varken silemiyordum gözlerimi.
"Bana cevap ver Nick." Dedim sessizce.
"Ona Emma diyelim." Dedi. Dudaklarımın kenarı hızla kıvrırlırken ona baktım.
"Unutmamışsın."
"Neyi unuttum ki Olivia?" Ah şimdi o kahverengi gözleri en masumane halde bana bakıyordu. Zorlukla yutkundum. Bana tekrar baktı.
"Sen ağlayınca ben kahroluyorum. Sakın yapma. Lütfen. Hadi bu anın tadını çıkaralım. En azından hemşire onu tekrar alana kadar üçümüz sessizce oturalım."
"Üçümüz; sen,ben ve Emma."
"Evet, Emma." Dedi başını sallayarak. Beş dakika kadar sonra hemşire Emma'yı almaya gelmişti,ama bana saatler gibi gelmişti.
"Benimle konuşmak istemiştin." Dedim esnememi bastırmaya çalışırken.
"Biraz uyu. Sonra konuşuruz."
"Uykum yok." Dedim kendimi uyanık tutmaya çalışarak. Çok hafifçe gülümsedi,neredeyse gülmüyor gibiydi.
"Lütfen biraz dinlen Olivia. İnat etme."  Başımı salladım. Nick üstümü örttü. Kısa bir süre sonra uyudum. Kalktığımda odada sesler duydum. Sanırım Joe buradaydı. Ama gözlerimi açmadım. Nick'le konuşuyorlardı.
"İkiniz konuştunuz mu?"
"Hayır. Daha fırsat olmadı. Zaten bir türlü buna cesaret edemiyorum."
"Nick,bunca zamandır bilmemesi sorun değil mi zaten?"
"Neyi bilmiyorum?" Dedim bir anda gözlerimi açıp. Nick'in gözleri büyüdü. İkisi de aynı anda ayağa fırladılar.
"Ne zamandır bizi dinliyordun sen?" Gülümsemeye çalıştı.
"Bir-iki dakikadır. Neler oluyor, ne konuşacağız?"
"Ah biraz yavaşla Olivia. Hey bak ben geldim. Di mi? Joe Amca!" Sırıttım.
"Evet,hoşgeldin." Joe da gülümsedi.
"Ben ikinizi yalnız bıraksam daha iyi olacak." Deyip bir anda odadan çıktı.
"Dinlemeye hazırım."
"Bunların hepsi setten  bir günde başladı. Karanlıktı ve ben de bir anda birine çarptım. En azından ben öyle sanmışım. Bu Sara'ydı. Sonradan anladım ki kendini bilerek arabanın önüne atmıştı. Onu bir şeyi olduğunu düşündüğüm için hastaneye götürmek istedim ama o evine götürmemi istedi. Evde korumalardan oluşan bir kalabalık vardı. Beni tehdit etti. Bütün bu fotoğrafları basına yaymakla... Ona çarptığımı düşüneceklerdi. Ve sonra bir de karına benimle birlikte olduğunu açıklamak zorunda kalacaksın çünkü böyle olduğunu anlatacağız tarzı şeyler söyledi. Onunla birlikte olmayacağımı söyledim. Bu sefer başta sen olmak üzere aileme zarar vereceğini söyledi. Ve ondan ayrıldığımda bunu gelip kendi sana yaptı ama biraz korkup kaçtı. Şimdi geri çekildi ama bekliyor. Emma'yı bekliyor Olivia,biliyorum. Ama bunu sana söyleyemedim Olivia,bunu sana söylemeliydim ama yapamadım! Her gece kabuslar beni uyutmuyor. Sana ihanet etmedim sadece buna mecbur bırakıldım. Ne yapacağımı bilemedim Olivia. Söz konusu sendin. Ne yapabilirdim?"  Nick'in ellerini tuttum. Sonra tek elimle yüzünü tuttum.
"Sadece bana söylemen gerekiyordu. Biz her zaman birlikteyiz. İyi günde de kötü günde de... Beni gerçekten aldattığına inandım. Kimsenin kusursuz olamayacağına da..."
"Ama seni aldattım." Dedi sessizce. Bakışları yere doğrulmuştu.
"O sayılırsa ben de Matt'i sayarım." Dedim gülerek. Nick'in yüzü biraz da olsa gülmüştü.
"Emma'nın kılına zarar verenin canına okurum. Ve senin de. Bize kimse zarar veremez." Dedim.
"Bu kararlı Olivia'yı seviyorum."
"Ben de bu korkak Nicky'yi..."
"Ben korkak değilim. Yani söz konusu ailem olunca endişeleniyorum sadece."
"Biliyorum. Ama güvendeyiz. Güvendeyiz di mi?"
"Korumalarımız var. Sana zarar geldiğinden beri. Hem Joe da Emma'ya bakıyor." Başımı salladım ve ona sarıldım. Başımı omzuna yasladım ve kötü günler geçti.
"Normal olmaya dönebileceğimiz anlamına mı geliyor bu artık?" Dedi Nick.
"Normal değil,her zamankinden daha çılgın aşıklar." Dediğimde yüzünün aldığı şekil beni mutlu etmeye yetmişti.

InseparableHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin