Eşyalarımı toplayıp onlarla birlikte Kaliforniya'ya gittim. Başlarda eğlenceliydi, onların boş zamanlarında şehrin altını üstüne getiriyor ve eğleniyorduk. Ama sonra sette daha çok vakit geçirdiğimizde ve Nick'in yeni kız arkadaşını görmek zorunda kaldığımızda işler değişti. Bana her şeyin reklam amaçlı olduğunu söylemişti ama bundan hoşlanmıyordum. Geriye dönüp bu olayı düşündüğümde de buna hakkım olmadığını düşündüm. Sonuçta ben onun sevgilisi değildim. Kızmaya hakkım yoktu. Ama içimde,derinde bir yerde buna oldukça öfkeleniyor ve engellemek istiyordum.
"Selam güzellik." Nick yanıma oturup kolunu omzuma attı. Telefonumdan kafamı kaldırmadım.
"Neler oluyor sana?" Ona bakmam için beni dürtükledi. Telefondan kafamı kaldırdım.
"Bir şey yok." Tek kaşını kaldırdı.
"Ben de seni tanımasam buna inanacaktım öyle mi?" Nefesimi tuttum.
"Eve gitmek istiyorum Nicholas." Nick'in gözleri şaşkınlıkla açıldı.
"Dur burada bekle." Yanımdan kalkıp koşarak gitti. Kaşlarımı çatarak bakıyordum ki yanında Joe ve Kevin'la birlikte geri geldi.
"Olivia'ya bir bakın,hasta falan olmalı." Kevin elini alnıma koyarken Joe da bileğimi tutup nabzıma bakar gibi yaptı.
"Normal." Dedi Joe ciddi bir ifadeyle ki onu ciddi görmek çok zordu.
"Ateşi yok." Dedi Kevin da başını iki yana sallayarak.
"O zaman aklını yitirmiş olmalı. Çünkü hem gitmek istediğini söyledi hem de bana Nicholas dedi." Nick ellerini havaya kaldırdı. Tavrımı bozmadan ona baktım.
"Adını söylediğim için özür dilerim."
"Neden gitmek istiyorsun Olivia? Bizimle olmak istediğini sanıyordum." Bu sefer Kevin konuştu. Nick bana ciddi bir şekilde,gerçi bu genel bakışıydı,bakıyordu.
"İstiyordum." Derken Joe gülerek bana baktı.
"Kız arkadaşını kıskanıyor. Bu yüzden gitmek istiyor." Nick ve Kevin birbirine baktıktan sonra bana baktılar.
"Bu doğru mu?"
"Nick seni seviyorum ve mutlu olmanı benden çok isteyen yoktur." Dedim. Politik konuşmaya çalışıyordum çünkü ne o üzülsün istiyordum ne de benimle ilgili yanlış bir düşünceye kapılmasını istiyordum.
"Biliyorum Olivia, çünkü ben de seni seviyorum. Ben de aynı şekilde düşünüyorum." Elimi ellerinin arasına aldı. Kim olduğunu göremediğim biri bize doğru yaklaşınca elimi telaşla çektim. Yanlış anlaşılmaya oldukça müsaitti. Gelen kişinin Kevin'ın nişanlısı Danielle olduğunu anlayınca rahatlamıştım. Ama bu geçiciydi. İçim zaten huzursuzdu.
"Dani Olivia'ya bir şey söyle,gitmek istiyor." Dedi Nick sitem dolu bir sesle. Joe ağzını oynatarak bir şey söylüyordu.
"Joe seni görebiliyorum. Benim kıskandığımı söyleyecektin." Joe elini ağzından indirip muziplik dolu bir bakışla bana baktı. Dani benim yanıma gelip oğlanlara eliyle gitmelerini işaret etti.
"Imm,ben ve Olivia bu konuyu dışarıda konuşacağız tamam mı?" Benim ağzımı açmama fırsat vermeden oğlanları yanımızdan göndermişti ve beni de kolumdan çekiyordu. Zaten fazla karşı koymadan onunla setten dışarı çıktım.
"Şimdi şu meseleyi anlat bakalım. Sen ve Nick,ne zaman başladı?" Ellerimi kahve bardağının etrafına doladım.
"Kendimi bildim bileli arkadaşız." Bazen o kadar saf mıydım yoksa bilmemezlikten mi geliyordum bilmiyorum. Dani gülerek kolumu tuttu.
"Ne zaman ondan hoşlandığını fark ettin demek istedim." Bu soru karşısında tepkisiz kalmak istiyordum. Sadece ona bakıp en yakın arkadaşıma karşı hiçbir şey hissetmediğimi söylemek istiyordum .
"Sanırım büyüdükçe anladım. Herkes bize zaten birbirimizi sevdiğimizi itiraf etmemizi istediği zamanlar."
"Ve hala etmediniz. Üstelik onun bir kız arkadaşı var."
"Ortada itiraf edeceğimiz bir şey yok." Dedim düz bir ses tonuyla. Ben öyle olduğunu sanmışım aslında. Dani güldü.
"Ondan bahsederken bile ayrı biri oluyorsun Olivia. Bunda utanılacak bir şey yok. O senin en yakın arkadaşın,seni korudu,seninle ilgilendi. Böyle hissetmen gayet doğal. Onu sevmen yanlış değil,hele ki o da seni seviyorken." Yüzümü buruşturup soğumakta olan kahvemden bir yudum aldım.
"Ah yapma. O sözde kız arkadaşı dediği insandan bir an bile kopamıyor. Bizim aramızda hiçbir şey yok." Bardağı sertçe masaya bıraktım.
"Peki ne yapacaksın? Böyle pes edip onu o kızın eline mi bırakacaksın,yoksa burada kalıp ilgiyi üzerine mi çekeceksin?" O kadar çok gülüyordum ki omuzlarım sarsılıyordu. Sinirlerim bozulunca hep böyle olurdum.
"Gidince onu özlüyorum ve kalınca da onu o kızla görüyorum." Durup bir dakika düşündüm ve bu birine ilk kez Nick'ten hoşlandığımı söyleyişimdi. Bunu kendi içimde bile kabul etmemiştim.
"Dediğim gibi,pes etmezsen burada ilgiyi kendi üzerine çekebilirsin." Kaşlarımı çatarken tekini de hafifçe kaldırdım. Kollarımı göğsümde kavuşturup kendimi sandalyede geri ittim.
"Seni dinliyorum."
"Birkaç ipucum olacak. Birincisi,kendini onun yanında zayıf göstermekten çekinme. Yani Nick'le tekken. Kızın yanında hep güçlü ol. Nick sana düşkün olduğu için koruma içgüdüsü yükselecek ve seni mutlu etmek için elinden ne gelirse yapacaktır." Başımı anlamlıca salladım.
"Daha çok flört et. İlgi bütün erkeklerin hoşun gider. Seni seviyorum gibi cümleler kullanmaktan çekinme. Farkında olmadan beynine bunu işlemiş olacaksın." Dani'nin düşünce tarzı hoşuma gitmeye başlamıştı.
"Devam et." Dedim heyecanla.
"Sen de ona büyüdüğünü belli et. Kıyafetler,makyaj falan gibi. Seni hala eski Olivia olarak hatırlıyor." Dedikleri mantıklı geliyordu. Bu dediklerinden sonra onunla alışverişe çıkıp kıyafetlerimde sevdiğim birkaç değişiklik yaptık, Dani saç konusunda bana yardımcı olmuştu. Şimdilik makyaj yapmak istememiştim. Akşam onların setten çıkmalarına yakın orada olduk. Sinirlerim bozulmaya başlıyordu çünkü Nick'in kız arkadaşı da gelmişti. İkimizin arasındaki gerginliği hissedebilirdiniz,birbirimize birbirimizi öldürecekmişcesine bakışlar atıyorduk. Ben tekrar kıza tiksinti dolu bir bakış atarken Nick onun yanına gelip onu öpünce sinirden elim ayağım titriyordu. Dani omzumu sıktı.
"Unutma,güçlü olman gerek." Ellerimi iki yanımda yumruk yaparak sıktım. Derin bir nefes alıp gülümsemeye çalıştım. Kevin ve Joe bizim yanımıza geldi. Kevin Dani'ye sarılırken Joe bana sarıldı.
"Fikrini değiştirdin mi?" Başımı evet anlamında salladım.
"Evet! Seni seviyorum." Sonra ikimiz de birbirimize gülerek baktık.
"Bak her zaman o anlamda olmuyormuş." Joe da evet anlamında başını sallarken benim gözüm yine Nick ve kız arkadaşına takıldı. O sırada gözlerimiz tuhaf bir biçimde buluşunca kafamı başka tarafa çevirdim. Nick sonra yanımda bitiverdi.
"Ee sonuç nedir?" Gözleriyle beni süzdüğünü hissetmiştim. Kız arkadaşı kısa bir şey giydiğinde de bu bakışı yapıyordu. İster istemez güldüm.
"Neden gülüyorsun?" Nick kaşlarını çattı.
"Bir şey yok." O sırada kıza bakmış olmalıyım ki Nick de benimle aynı tarafa baktı ve ona güldüğümü sandım.
"Ona karşı kırıcı olma lütfen."
"Ben kime karşı kırıcı oldum ki?" Kaşlarımı kaldırdım.
"Sevmediğin şeylere karşı oldukça açık oluyorsun."
"Benden ona katlanmamı isteme Nick. En yakın arkadaşın olduğumu biliyorum ama bu benim sınırım." Sinirden tırnaklarımdaki etleri kemiriyordum. Nick elimi ağzımdan çekti.
"Şunu yapmayı bırak artık." Ona kaşlarımı çattım.
"Sen kim oluyorsun da bana karışıyorsun?"
"Haklısın kim oluyorum ki? Kardeşin değilim,sevgilin değilim,yakın arkadaşın değilim. Sıradan biriyim sadece." Yanımdan ayrılırken gözlerimi devirdim.
"Ah öyle demek istemediğimi benden iyi biliyorsun." Arkasını dönmedi. Ben arkasını döneceğinden çok emindim. Ve evet beni yanıltmadı. Ama bana bakarken o kızın elini tutuyordu ve buradan gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Inseparable
FanfictionÜç erkek kardeş ve bir kız... Jonas kardeşler ve Olivia kendilerini bildiklerinden beri arkadaşlardır. Olivia'nın hayatta kalan tek yakını olan annesi de ölünce Olivia, Jonas ailesinin yeni kız çocuğu olur. Genç kız ve küçük kardeş Nick'in arasında...