Bu bölüm çok çok sevgili forever_jonatic'e :) tatlı yorumların ve desteklerin için sağol,bu hikayeyi yazmam için çok destek oldun 😊😘
Roma'ya gittiğimde öncelikle kendimi bir otele attıktan sonra durup düşündüm. Elimdeki bilgiler nelerdi? Peter Culpo,doğum yılını bilmiyorum. Roma'da yaşıyor. Mesleği... Annem doktor olduğunu söylemişti ama bunu bilmiyordum. Yardım almam şarttı. Şanslıydım. Roma'da Peter Culpo'yu bulmak zor olmamıştı. Çalıştığı hastaneyi buldum. Çocuk doktoruydu. Odanın kapısını tıklattım ve içeri girdim. Beni görünce eminim her hastasına yaptığı gibi gülümsedi.
"Size nasıl yardımcı olabilirim?"
"Siz Peter Culpo'sunuz. Bir zamanlar Amerika'da yaşıyordunuz. Sophia adlı bir kadınla evliydiniz. Küçük bir kız çocuğunuz vardı. Yanılıyor muyum?" Sesim ürkekçe çıkıyordu çünkü çekiniyordum. Onun diyeceklerinden ve benim diyeceklerimden...
"Amerika'da bu kadar meşhur olduğumu bilmiyordum." Dedi gülerek. Sonra boğazını temizledi.
"Bunları bilmenin özel bir sebebi var öyle değil mi?" Ona baktım. Aslında oldukça benziyorduk. Eski fotoğraflarda anneme hiç benzemediğimi düşünürdüm hep. Kafamdaki düşüncelerden sıyrılıp konuştum. Elimi uzattım.
"Ben Olivia,Olivia Culpo." Şaşırmıştı ama elimi sıkmadan bana sarıldı. Ben de şaşırmıştım,hem de çok. Ayrıldığımızda ağlıyordum. Onun da gözleri dolmuştu.
"Neredeyse 17 sene olmuş. 18 yaşında olmalısın." Dedi. Gözlerimi sildim.
"19 aslında. Annemin dediğine göre 2 yaşımdayken ölmüşsün." Gülümsedi.
"Sana böyle mi söyledi?" Başımı salladım.
"Öldüğünü biliyor musunuz?" Dedim. Başını evet anlamında salladı.
"Bana siz diye hitap etmek zorunda değilsin Olivia. Sen benim kızımsın. Biliyorum şu an bana zerre güvenmiyorsun ya da çekiniyorsun. Ama istersen öğle yemeğine çıkarsak sana anlatabilirim." Durup düşündüm. Çekindiğim doğruydu. Güvenmiyor değildim ama çekiniyordum. Ama ne için buraya gelmiştim : Babamı bulup ondan gerçekleri öğrenmek. O zaman ne duruyordum? Başımı tamam anlamında salladım. Öğle yemeğine gittik. O kendine bir şeyler söylerken ben sadece kahve istedim. Yemeğini yerken ben de sessizce etrafı izledim. Huzursuzdum ama mecburdum.
"Bana olanları anlatır mısın? Merak ediyorum." İçeceğinden bir yudum alıp bana baktı.
"Büyükannen bizim evlenmemizi hiç istemedi. Ama biz evlendik çünkü sen doğacaktın. Zaten o da bundan dolayı istemiyordu." Kaşlarımı çattım.
"Ben siz evlenmeden önce mi olmuştum yani?"
"Evet. O zamanlar daha tıp fakültesindeydim. Ama anneni severdim. Sophia çok farklı biriydi."
"Ama sonra ne oldu?"
"Ne olursa olsun size bakmak istemiştim. Ama annen beni çok sevmiyordu anlaşılan. İki senenin sonunda annesinin sözüne uyarak benimle kavga etmeye başladı. Bana güvenmediğini,benim sizi hiç sevmediğimi söylüyordu. Bana bağırıp çağırıyordu. Gitmemi istedi. Hatta eşyalarımı sokağa atıyordu. Ama tanrıya yemin ederim ki seni bırakmak istemedim Olivia. Sen benim kızımdın. Yanında olmalıydım." Peter'ın,yani babamın gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Bir şeyler yapmak istedim ama olmadı.
"Bilseydim o öldüğünde seni yanıma alırdım. Bütün iletişimimizi kopardı. Seni annene karşı soğutmak istemiyorum özür dilerim ama durum buydu. Bu yüzden gitmek zorundaydım. Seni terk etmeye mecbur bırakıldığım için. Ama şimdi hepsine yeniden bir başlangıç yapabiliriz. Biliyorum 19 yaşındasın ama hala birlikte geçirebileceğimiz yıllarımız var. Ben senin babanım Olivia. En yakının..." Daha fazla dayanamazdım. Ayağa kalkıp ona sarıldım. İkimiz de birbirimize sıkıca sarılıp ağlıyorduk.
"Bunca zamandan sonra,kimsesizlikten sonra babamın yaşadığını öğreneceğimi hiç tahmin edemezdim." Dedim. Saçlarımı okşadı.
"Canım kızım benim. Kalacaksın değil mi? Bizim yanımızda kalabilirsin." Kalktım. Ona bakınca açıklama yaptı.
"Bir süre sonra evlendim. Seni biliyor. Yani kızım olduğunu biliyor ama işte seni bulamadım. Ayrıca onunla da küçük bir çocuğumuz var. İsmi Lucas."
"Benim için sorun değil. Ayrıca bir süre burada kalmayı düşünüyorum. Kafam çok karışık." Bir nefes alıp verdi.
"Sanırım bir genç kızım olmasına alışmam gerek." Dedi gülerek. Ben de güldüm.
"Ama sanırım Emily bu konuda benden iyi olacaktır. Çok anlayışlı biridir. O zaman bu akşam bize geliyorsun ve sorunları çözüyoruz oldu mu? Bütün açıkları kapatmak istiyorum. Hatta bizde kalıyorsun,itiraz istemiyorum." Güldüm.
"Peki baba." Dedim. O da gülümsüyordu. Güzeldi,birbirimizi on yedi seneden sonra bulmuştuk. Böyle bir tepki vereceğini bilemezdim. Belki beni başından savabilirdi bile. Ama o beni oldukça benimsemişti. Karısı Emily ve Lucas da. Lucas bana oldukça alışmıştı hatta. O akşam onlara gittiğimde konuşmuştuk. Bu seneye kadar nasıl yaşadığımı,neler olduğunu,babamı nasıl öğrendiğimi anlattım.
"Yani sen ve Nick,aranızda bir şey var öyle mi?" Dedi Emily gülümseyerek.
"Bilmiyorum. Biz sadece birbirini seven ama bu grubu ve dostluğu tehlikeye atmaktan korktuğumuz için buna çekinen iki arkadaşız sanırım. Ama bu kadar değer verdiğim bir insanın bana bunu yapması canımı çok yaktı." Babam birden gülmeye başladı.
"Neler oluyor Peter?" Dedi Emily gülerek.
"Kızımla bugün karşılaştım ama şimdiden kendimi gençlik sorunları arasında buldum. Manken olduğunu öğrendim,aşık olduğunu ve üstelik bu kişinin birlikte büyüdüğü arkadaşı olduğunu öğrendim. Karmaşık ama çok güzel duruyor." Dedi. Hepimiz gülmüştük,mama sandalyesinde oturan Lucas bile ne olduğunu anlamasa da gülüyordu.
"Seni aradı mı?" Dedi Emily bana dönüp. Başımı iki yana salladım.
"Sen aradın mı?" Dedi babam. Yine başımı salladım.
"Niye her zaman ondan bekliyorsun ki? Hadi git ara." Dedi. Masadan kalkıp telefonumu aldım. Çalıyordu. Ama açan olmadı. Tekrar aradım. Açılma sesini duyunca kalp atışlarım hızlandı.
"Olivia! Neredesin?" Nick değildi. Joe ve kızgın ses tonuydu.
"Nerede olduğumu biliyorsun."
"Lütfen geri dön Olivia. Hepimiz çok üzgünüz."
"Nick de mi?"
"O biraz kızgın. Siniri yatışmadı."
"Benimki de öyle. Üzgünüm Joe,sizi seviyorum ama bu büyük bir şey. Bu güveni bir kez kırdınız."
"Biz seni korumak için yaptık. Anneme sözümüz vardı. Onun da senin annene varmış. Sana söyleyemezdik."
"Söylemeliydiniz Joe. Söyleseydiniz böyle olmayacaktı. Her neyse kapamam gerek. Hoşçakal." Cevabı beklemeden kapadım. Masaya geri döndüm.
"Konuştunuz mu?" Dedi Emily.
"Hayır. Joe açtı telefonu. Hepsi üzgün. Ama Nick kızgın. Bilmiyorum." Beni üzgün gören Lucas bana elini uzatıyordu. Mama sandalyesinden onu kucağıma aldım. Ona sarıldım. Ona sarılmak iyi gelmişti.
"Her şey yoluna girer Olivia." Dedi Emily sırtımı sıvazlayarak.
"İstersen uyu artık. İyi gelir." Dedi babam. Başımı tamam anlamında salladım. Lucas'ı bırakıp uyumaya gittim. Çok zor geliyordu. Nick'le ayrı olmak,kavga ederek ayrılmak... Aslında kavga eden bendim. Ama benden bir şeyler saklayan da oydu. Bunun hangisini yanlış olarak almam gerektiğini bilmiyordum. Her türlü zordu. Her dakikası oldukça zordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Inseparable
FanficÜç erkek kardeş ve bir kız... Jonas kardeşler ve Olivia kendilerini bildiklerinden beri arkadaşlardır. Olivia'nın hayatta kalan tek yakını olan annesi de ölünce Olivia, Jonas ailesinin yeni kız çocuğu olur. Genç kız ve küçük kardeş Nick'in arasında...