Ve son iki büyük olay daha,ondan sonra bitiyor. Ondan sonra neler olduğu açıklığa kavuşacak. Sabredeceğiz ve bekleyeceğiz. Zaten çok kalmadı. İlki benim hayatımdaki dönüm noktalarından biriydi. Sahilde yaptığım yürüyüşten sonra eve dönmüştüm. Çocukların yanında Kevin ve Dani de vardı.
"Selam millet!" Dedim eve neşeli bir şekilde girerek.
"Selam." Dediler hep bir ağızdan. Çantamı kenara bıraktım ve cebimdeki kartı çıkardım.
"Bugün yürüyüşteyken bir kadın gelip bana kartını verdi. Bir ajansta çalılıyormuş,manken olmak isteyip istemediğimi sordu. Eğer istersem onu arayacakmışım. Harika değil mi!" Sevinçle bağırarak onlara baktım. Joe elimdeki karta baktı.
"Evet,burayı duymuştum." Dedi. Gülümsüyordu. Kevin ve Dani de baktı. Dani bana sarıldı.
"Bu mükemmel olur tatlım." Dedi. Benim de kafama yatmıştı. Zaten aklımda geleceğimle ilgili şeylerden biriydi ve şimdi bu fırsat ayağıma gelmişti. Nick'e baktım. Suratı bozulmuştu.
"Sen ne diyorsun Nicky?"
"Gitmeni istemiyorum Olivia." Kaşlarımı çattım.
"Ne? Ama neden?" Omuzlarını silkip bacak bacak üstüne attı.
"Nick,bence bu çok güzel bir fırsat ve manken olmak için çok iyi." Dedi Kevin. Ben de onaylamak için hızla başımı sallıyordum.
"Hayır. Tamam o çok güzel evet ama o şekilde ortada olmasını istemiyorum." Joe sırıtıyordu.
"Nicky çok kıskanç." Dedi.
"Buna ne derseniz deyin." Dedi Nick de karşılık olarak. Ayağa fırladım.
"Mutlu olmamı istemiyorsun,istediğim işi yapmamı istemiyorsun,bir erkek arkadaşım olmasını istemiyorsun. Sen benim bir hayatım olmasını istiyor musun ki!" Ona bağırdıktan sonra odama koştum. Kapıyı kilitleyip yatağıma yattım. Biri kapıma vuruyordu.
"Olivia?" Nick'in sesiydi. Nick'in yumuşamış sesiydi.
"Git başımdan." Dedim.
"Kapıyı açar mısın?"
"Senin dediklerini yapmaktan sıkıldım."
"Haklısın. Sana çok fazla karışıyorum. Ama ne sevgilinim ne de abinim. Bunu da biliyorum."
"O zaman niye bunu yapıyorsun?"
"Bilmiyorum. Sadece senin güvende olmanı istiyorum. Başına bir şey gelsin istemiyorum."
"Artık 18 yaşındayım,kendi kararlarımı alabilirim."
"Evet haklısın. Sanırım sana bir şey söyleyemem." Kapıyı açtım. Nick kapıya yaslandığı için birden üstüme yıkıldı. Çok yaklaşmıştık. Ramak kalmıştı. O anın etkisinden sıyrılıp benden ayrıldı.
"Sanırım manken oluyorsun." Dedi gülümseyerek. Başımı salladım. O ajansa gitmiştim. İşte ondan sonra hayatım değişti. Artık bir mankenim. Bu benim hayatımın işi. Ve işimi çok seviyorum. Ve bu bana çok güzel şeyler getirecekti buna inanıyordum.
Birkaç ay sonra teyzem bizi ziyarete geldi. Onu özlemiştik. Hep beraber oturduktan sonra ertesi gün işlerim olduğu için erken uyumaya gitmiştim. Sonra bir ara uykumdan uyanıp su içmeye kalkmıştım. Kapıda salona doğru duruyordum. Konuşmaları duyuyordum. Kulak misafiri olmaktan kendimi alıkoyamamıştım işte.
"Geçen gün bizim orada,Peter'ı gördüm. Babanız kısa bir süreliğine Roma'dan geldiğini duymuş." Dedi teyzem. Kulak kabartmıştım çünkü Peter babamın adıydı. Ama tesadüf olabilirdi. Bu dünyada binlerce Peter vardı değil mi?
"Kim?" Dedi Joe hafifçe öksürerek.
"Olivia'nın babası." Dediğinde bardağımı elimden düşürdüm. Nick hemen koltuktan fırladı ve yanıma koştu.
"Olivia? Sen uyuyorsun sanıyordum."
"Babam mı?" Dedim titreyerek. Nick bileğimden tuttu.
"Tamam sakinleş,tamam."
"Nasıl! Sen biliyordun Nick di mi? Bunu senelerdir biliyordun di mi?" Nick derin bir nefes alıp başını evet anlamında salladı.
"Bana nasıl söylemediniz? Hepsini geçtim sen... Sen nasıl söylemedin?" Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu.
"Söylememem gerekiyordu. Söyleyemezdim." Başını iki yana salladı.
"Beni her zaman üzülürken gördün. Annem de mi ölmedi yoksa he? Bunu da sakladın mı?"
"Ah! O seni terk etti tamam mı! Terk edip gittiği için öldü diye biliyorsun!" Ağzım açık kalmıştı ve ağlıyordum.
"Onu bulacağım. Roma'ya gidip onu bulacağım. Sakın benimle gelmeye kalkma." Başımı sallayıp durduğumu biliyordum. Odama doğru yürüdüm.
"Nereye gidiyorsan git." Dedi Nick arkamdan kapıyı çarptı. Suratıma tokat atmasından farksızdı. Sabaha kadar ne yapacağımı düşünüyordum. Kimse tekrar sesini çıkarmamıştı. İnternetten biletimi aldım. Deliceydi,bunu sonradan anlamıştım. Koca şehirde onu bulmaya çalışacaktım. Ama gitmeliydim. Çünkü ömrümü birlikte geçirdiğim insanlara güvenim şu an yerle bir olmuştu ve gitmezsem onlarla bunu çözemeyiz gibi hissediyordum. Ayrıca Nick'in söyledikleri beni fena halde sersemletmişti. Gitmemi söylemişti. Ben de gitmiştim işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Inseparable
FanfictionÜç erkek kardeş ve bir kız... Jonas kardeşler ve Olivia kendilerini bildiklerinden beri arkadaşlardır. Olivia'nın hayatta kalan tek yakını olan annesi de ölünce Olivia, Jonas ailesinin yeni kız çocuğu olur. Genç kız ve küçük kardeş Nick'in arasında...