1.7

18.6K 818 56
                                    

SU

Sabahki kahvaltıdan sonra bizi okul grubumuzun yanına bırakan sevgililerimiz ile işimiz bittiği an biz şirkete giderek buluşma kararı almıştık. Şu an meşhur Mardin yemeklerinden biri olan Soğan Kebabını yiyorduk. Pişmiş soğana bayılan bana göre hava hoştu. Yarım soğanların içine koyulan kıymalı harç, salçalı su ile fırınlanarak önümüze servis ediliyordu. Soğanın, kıymanın fırında harmanlanmış kokusu ile daha da iştahlandırıyordu insanı.

Yıllar önce daha Mardin sevgim yokken Mardinli bir aşçının televizyondaki röportajında duyduğum sözü anılarımdan süzülüp çıkıyor ortaya.

'Çünkü sadece yemekleri için bile gidilir Mardin'e. Öyle de iddialıyız. :)'

Meral hocanın bana seslenmesi ile ona döndüm. 

"Buyurun hocam."

"Su kızım, rahatınız yerinde değilse otelde boşluk var gelebilirsiniz." Gülümsedim sözlerine. Toprak bu teklifin tekrar yapıldığını duysa nasıl olurdu acaba? 

"Yok, hocam sağ olun. Bizim rahatımız iyi." Şüpheli gözlerle baktı bana ve Gökçeye.

"Sizde bir şey var ama."dediğinde her ne kadar bize bir hocadan daha çok arkadaş olarak yaklaşıyor olsa da sevgili olduğumuz adamlarla kaldığımızı duyarsa ne düşünürdü bilememiştim. 

"Ne olabilir ki hocam. Siz de."diye söylendiğimde inanmamıştı ama arkasını da sorgulamamıştı. 

"Peki bakalım."

Toprak ile dün sevgili olmuştuk, bugünle beraber dört gündür onlarlayız ama daha sabah numaralarımızı almıştık. Durumumuz birazcık garipti biliyorum. Neyse her şey yolunu varırdı herhalde. Telefonumun çalması herkesin bakışları bir anlık bana dönmüştü. Sonra yine kendi işlerine dönmüşlerdi.

"Efendim Toprak."

"Güzelim neredesiniz?"

"Yemekteyiz daha canım."

"Ne zaman biter işiniz?"dediğinde daha bir saate ancak biteceğini söylemiştim. 

"Tamam, bizimde işlerimiz bitmedi bir türlü siz gelebilirsiniz değil mi?"

"Toprak çok pinpiriklisin hayatım." Toprak'tan bir anda ses kesilmişti. Hat kesildi sanıp kontrol ettiğimde hala açık olduğunu görünce korkmaya başladım. O sırada beyefendinin sesi duyuldu.

"Sen bana hayatım mı dedin?" söylediği cümleyi duymam ile kahkaha atmam bir oldu. Tek bir nefeste söylemişti. 

"Senin sesin ondan mı gitti?" Hala gülmeye devam ederken sevgilimin huysuz dedelerin homurtusuna benzer homurtusu kulaklarıma doldu.

"Dalga geçme bakayım sen benimle. İşiniz bitince bekliyoruz sizi."dediğinde daha fazla zorlamamaya karar vermiştim. 

"Tamam, hayatım."dedim kıkırdayarak. Telefonu kapatmıştım ama gülümsediğine emindim nedense. Meral hocaya döndüm hemen.

"Hocam bugün başka  bir işimiz var mı yoksa günü burada biti?"

"Hayır Su. Zaten saat üç buçuk olmuş biz kalkıncaya kadar da dört olur. Biz otele geçeriz. Siz?"

"Hocam bizimde işimiz var."

"Su biz sizi bildiğimiz için bu kadar boş bırakıyoruz ama."

"Hocam merak etmeyin. Size söylememiz gerek sanırım."dediğimde biraz önceki fikrim değişmişti. Meral Hoca sonuçta bizden sorumluydu ve onu tedirgin etmeye hakkımız yoktu. 

"Neyi?"

"Hocam Gökçe Emre ile bir sevgili durumu yaşıyorlar."dediğimde kendimden önce Gökçe'yi öne sürmüştüm. Zamanında bana söylememesinin intikamını alıyordum.

"Hangi ara ama ya? Siz en son hava alanında kanlı bıçaklıydınız?"derken gerçekten de şaşırmış görünüyordu. 

"Valla bende bilmiyorum artık. Sanki pazardan mal kaçıyorlar değil mi?" Kızaran Gökçe'ye bakarak sırıttım. Fırsat elime geçmişken kullanmak lazı...

"Sanki kendisi çok farklı hocam. Su ağa gelini olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Kendisi Toprak ile bir yola girdiler."dediğinde bu sefer kızaran ben olmuştum.

"Kızlar siz iyi misiniz?" Haklı kadın şaşırmakta.

"Hocam bizde size güvendiğimiz için anlattık. Şimdi onların yanına gideceğiz." Bu zamana kadar da yaşadıklarımızı anlatmıştık.

Meral hoca ile konuşmamızın ardından hesabı ödemiş bir taksiye şirketin adresini vererek yola koyulmuştuk.

Takside çalan telefonuma baktığımda ağabeyimin beni aradığını görünce şaşırdım.

"Gökçe ağabeyim arıyor."dediğimde o da şaşkınca bakmıştı. Ağabeyim elbette beni arardı ama genelde bu saatlerde hep işi olurdu. Bazı zamanlar denk geldiğinde önce mesajlaşır daha sonra müsaitse görüntülü konuşurduk. 

"Niye ki acaba?"

"Neyse açıyorum bakalım ne çıkacak altından?"diyerek çalan telefona yanıt verdim.

"Ağabeyim."

"Güzelim. Ne yapıyorsun?"

"İyiyim sen nasılsın?"

"İyiyim. Su ben şuan şeydeyim." Sıkıntılı çıkan sesi ile kaşlarımı çattım.

"Neredesin?"

"Hava alanındayım."dediğinde şaşırmıştım. 

"Hangi hava alanındasın? İstanbul'a mı dönüyorsun?"dediğimde söyledikleri ile daha da şaşırmıştım. 

"İstanbul'dayım zaten. Sizin yanınıza dolaşmaya geleceğim."

"Ne Mardin'e mi geliyorsun?" 

Mardin'e mi geliyordu? Ağabeyim neden Mardin'e geliyordu?


Deli Kız ve Ağa Bozuntusu...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin