0.7

27K 1.1K 32
                                    

Eve geldiğimizde direkt odama gitmiştim. Üzerimi değiştirmem ile kendimi yatağa atmam bir olmuştu. Gözlerim kapanırken kapım açıldı ve ardından Gökçe'nin başı.

"Su gelebilir miyim?" Önce gelme demek istesem de sesinin zaten benden çekiniyor bir şekilde olması duraksatmıştı beni. 

"Gel."

"Seninle konuşmak istiyorum."derken hala karşımda olmasına rağmen doğru düzgün kafasını kaldırıp bana bakamamıştı. Biliyordum şu an pişmandı ama bende kırgındım aslında. 

"Ne hakkında?"dediğimde gözleri dolu bir şekilde bana bakmaya başlamıştı. 

"Su bana böyle soğuk davranma ne olur ya. Senden saklamak istemedim. Sadece korktum yani bende daha niye öpüştüğümüzü anlamamıştım ki. Daha doğrusu korktum değil de şaşkındım. Bir baktım öptü, sonrasında tartışıyoruz. Ne olduğumu anlayamadım."dediğinde cidden neler olduğunu kendisi bile anlamıyordu. 

"Eee şimdiki durumuz nedir?"diye sorduğumda merakla ona bakıyordum.

"Bilmiyorum ya aşağıdaki eşşek benim sevgilim ya da ben kendi kendime gelin güvey oluyorum"demesi ile gözleri doldu.

"Sen bu Emre'ye bir şeyler hissediyorsun değil mi?"

"Bilmiyorum Su. Kendimi biliyorum ama. Bende istedim beni öpmesini. O kahveli haline bile ne kadar yakışıklı diye iç çektim ben sabahın üçünde.Yani onu sevmiyorum bir günde kim kimi sevmiş ki bende onu seveyim ama bilmiyorum da " Kıkırdadı dolan gözlerine inat.

"Neyse sen bırak hadi Emre mevzusunu. Ayrıca takma kafana daha ikinci günümüz burada. On beş güne kadar ne yapacağınıza karar verirsiniz."

"İyi ki varsın güzelim benim..."derken sıkıca sarılması ile bende ona sarılmıştım. 

"Sende kuzum. Hadi aşağıya inelim ben çok acıktım."dediğimde benden ayrılıp gözlerini devirdi. 

"Ay Su sen ne zaman aç değilsin acaba?"

"Ah o konuda haklısın tatlım."derken gülerek odanın kapısını açmıştım bile. Odadan çıkmamız ile yan odanın kapısı açıldı. Toprak gri eşofman, beyaz tişört ve gri kapüşonlu ceket ile oldukça iyi görünüyordu. Ay bana neyse acaba?

"Kızlar masayı terasa hazırlattım. Sorun olmaz değil mi?"dediğinde ben cevap veremeden Gökçe cevap vermişti bile.

"Olmaz Toprak, sağ ol."diyerek gülümsedi Gökçe.

"Önemli değil yenge."dediğinde Gökçe'nin gülümsemesi yüzünden silinmiş yanakları kızarmaya başlamıştı. 

"Ya Toprak, babana da rezil olduk zaten. Hep o Emre yüzünden. Nerede o valla o ağzını keseceğim onun."diye yükseldiğinde bu haline gözlerimi devirmiştim. Sanki Emre'ye karşılık vermemişti de suçu çocuğa atıyordu. 

"Kızım celallenme tamam dur."dediğimde bana dönmüştü. 

"Ya Su nasıl durayım. Şunu bak, Ekber amcaya da rezil oldum. Daha ikinci günümüz bir de burada. Ne sandı kim bilir?"dediğinde istemesem de hak vermiştim. Geldiğimizin sabahında ikisini öpüşürken görmüş ben desen ailenin gelini oluvermiştim bir anda. 

"Hop hop orada dur bakalım yenge hanım. Eğer ki babam hatanın sende olduğunu düşünseydi emin ol bizi bir evde bırakmazdı. Bakma burası Mardin ama babam üniversite okumuş, diğer ağızla İstanbul görmüş adam. Hani bu dizilerdeki ağalar vardır ya onlardan değil. O yüzden hani bu kadar rahat muhabbet eder. Kimin ne olduğunu bilir yani. Ayrıca sen ve Su kendinizi bir kahvaltı da o kadar sevdirmişsiniz ki. Kısacası bir problem yok tamam mı? Eğer Emre ile aranızda bir şey olursa da desteklenirsiniz, olmazsa da."derken güven verici bir gülümseme de vardı yüzünde. 

"Teşekkür ederim Toprak. Bunları duymam lazımdı sanırım."

"Rica ederim. Huh sen dert etme diye ne kadar çok konuştum." Gülümsedim ve araya girme ihtiyacı hissettim.

"Şey konuşmanız bittiyse ben acıktım da yemek yiyebilir miyiz?"dediğimde Gökçe gözlerini devirmiş Toprak ise gülümseyerek bakıyordu bana.

"Tamam, güzelim hadi gidelim." Ah güzelim! Neyse iyiyim bir sorun yok. 

"Siz gidin benim odadan telefonumu almam lazım." Gökçe odasına doğru giderken Toprak'a döndüm.

"Bana neden güzelim diyorsun?" Ah bi tutamadın yine çeneni Su. Al sordun rahatla madem. 

"Çok basit." Basit?

"Neymiş basit olan?"

"Güzelsin. Her ne kadar şu an için her ne kadar lafta gelin yahut lafta sevgili olmuş olsak da bence birbirimizi tanıyınca bir şey olabiliriz bence."dediğinde ona bakıyordum şaşkınca. Ciddiydi ve cidden iki gün bile olmadan tanıdığı birine olabilir miyiz mi demişti? Neyine güveniyordu ki?

"Sen ciddisin."

"Tabii ki de ciddiyim Su on beş gün buradasınız o sırada her gün birlikte olacağız. Öyle bir zaman ki şirket işleri hafif. Ve böylece birbirimizi tanır, ilerisini düşünürüz." Bu kadar basite indirgemesi ile sinirlendim. Deneriz olmadı ayrılırız falan. Lan ben bu zamana kadar kendimi erkeklerden uzak tutmuştum. Ne için?

"Bu kadar kolay mı senin için. Olmazsa bırakırız ha. Aa ağa çocuğusun di mi ben olmasam bile daha kırk dokuz tane duruyor. Ne de olsa elini sallasan ellisi."dediğimde şaşkınca bakıyordu bana. Neye şaşırdın acaba dağ ağası? 

"Su neler saçmalıyorsun Allah aşkına. Ben o havaalanında bile sana ne kadar güzel dedim. Dün gece koluma dokundum, ne güzel his dedim. Bugün elimi tuttun, elini tuttum ne güzel his dedim yine. Ben her adımımızı bizim için nasıl olur diye atarken, sen neler düşünüyorsun. Neyse boş ver acıktım diyordun. Yürü yemek yemeğe gidelim."

Haydaa... Sen hangi ara düşündün acaba bunları? Şaşkınca arkasından adımlarken cidden kendimi kötü hissetmiştim ona karşı. Çok kırılmamıştır, kızmamıştır değil mi bana?


Deli Kız ve Ağa Bozuntusu...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin