Şu anki durumumuza kahkahalarla gülmek istesem de gülemiyordum ama halimiz tam bir komediydi. Şu an bilmediğimiz tanımadığımız insanlarla aynı arabada onların evine gidiyorduk. Ben hala bu arabada ne işimiz olduğunu sorgularken Toprak arabayı kullanıyordu. Emre onun yanına oturmuş telefonu ile uğraşırken bizde arka koltukta oturmuştuk öylece. Yok vallahi dayanamıyordum.
"Biz neden sizinle geliyoruz ki?"diye sorarken en sonunda konuştuğum için rahatlamıştım.
"Sen neden öyle bir teklifte bulundun ki? Sana ne nerede kalırsak?"dediğimde Toprak'la bakışlarımız dikiz aynasında kesişmişti.
"Bende bilmiyorum neden böyle bir teklifte bulunduğumu."diye mırıldandığında yine sinirlendiğimi hissetmiştim. Sonrasında yüzüne o alaycı tavrını yerleştirip yüksek sesle konuşmuştu.
"Şans işte." Şansmış. Gel de sen onu külahıma anlat.
"Keşke Demet ve Ceren de gelseydi. Size musallat olurlardı. Sizin hakkınızdan onlar gelirdi ancak."dediğimde yanımda uyuklayan Gökçe bile kıkırdamıştı. Ön taraftakiler de dediğimi duymuş olacaklar ki merakla bana bakmışlardı. Ki onların bakışlarını gören Gökçe artık kahkaha atmaya başlamıştı.
"Neden öyle bir şey söyledin Su? Demet ile Ceren kim?"diyen Emre'ye döndüm. Samimi olmayan bir şekilde gülümseyerek açıklamaya başlamıştım.
"Ah Demet ve Ceren bizim okulun müdavimleri. Biri yirmi beş diğeri yirmi altı yaşında. Hala okulu bitirmeye çalışıyorlar. Ne çalışıyorlar ne ile uğraşıyorlar artık bilemem yıllardır okulu bitiremediler."dediğimde ikisi de garip bir ifade ile bana bakıyorlardı.
"Allah düşmanıma vermesin."diye Emre ile gülümsedim. Cidden mi? Hayatları boyunca Demet ve Ceren gibileri ile karşılaştıklarına emindim. Acı bir gerçek ama onlar her yerde varlar.
Biz muhabbetimizi ederken arabanın durması ile kendimi dışarı atmıştım. Bir anda çarpan esinti ile hafifçe üşüsem de şu an ilgi odağım farklı bir alandı. Karşımda şu meşhur Asmalı Konak yahut Sıla dizilerinden fırlamışçasına duran bir Mardin Konağı vardı. Nutkum tutulmuştu ve sadece izliyordum. Sanki birazdan o Mardin dizilerinden birinin bir sahnesi oynanmaya başlayacaktı. Her an her yerden kameralar fırlayacak gibi geliyordu. Böyle hissetmem normal miydi?
"Su." Gökçe'nin sesi ile ondan tarafa döndüğümde derin bir soluk koyuvermişti. Endişeli miydi o?
"Ne oldu Gökçe?"
"Kızım kaç dakikadır öylece eve bakıyorsun. Seslendik duymadın, korkmaya başlamıştım artık."dediğinde güldüm.
"Abartma Allah Aşkına. Saniyeler yine sana dakika olmuş bence."
"Su, iki dakika hatta üç dakikadır evi izliyorsun. Bavullarımız bile indi onu bile fark etmedin."dediğinde bu sefer ciddi olduğunu anlayabilmiştim. Vay be yine de az sürmüş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Kız ve Ağa Bozuntusu...
Ficción General22'sinde deli dolu bir genç kız... 24'ünde Mardin'in en tanınmış aşiretinin torunu... Aşkı tatmamış dört gencin başından geçenlere tanık olacağız. Mardin'in tenha sokakları bazen kahkahalarınız ile, bazense kavgalarımızla dolup taşacak. Var...