Geçen iki haftanın sonucunda izin işleri tamamlanmış, gerekli prosedürler halledilmişti. Tabi bunun öncesinde Gökçe ile tüm gün alışveriş eziyeti çekmiştim.
Şu an heyecanlıydık hala. Cidden bizi sorguluyor olabilirdiniz. Ne var bu Mardin de bu kadar diye? Neyse şu an Mardin Hava alanındayız. Saat gecenin üçü olmuştu ve herkeste hafif bir sersemlik vardı. Bense uçağa biner binmez uyuduğum için uykumu almış bir şekilde herkesin haline gülmekle meşguldüm.
"Su kızım hadi gidiyoruz, toparlayabildiğin arkadaşlarının koluna yapış da topla gel onları."diyen bölüm hocalarımızdan Meral hocanın dediklerine gülerken dediğini yapsam iyi olacak gibi düşünüyordum.
"Peki geldim hocam." Herkes hala bu saatte uçak mı olur diye söverken cidden VIP hizmet falan mı bekliyorlardı. Sonuçta bir üniversite gezisiydi. Ne bekliyorlardı ki. Gerçi saat konusunda birazcık ufacık haklı olabilirlerdi.
"Hocam kalma yerlerini ayarladınız mı?"dediğimde Meral hocanın sıkıntı ile bana döndüğünü fark edince kaşlarım çatılmıştı.
"Bir sorun var."derken soru sormuyordum ki emindim.
"Evet bir sorun var."dediğinde derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalışmıştım. Zaten şu ana kadar bir sorun çıkmadan gelmiş olmamız bir mucizeydi. Biraz şaşkın biraz öfkeliydim.
"Ne gibi bir sorun?"dediğimde Meral hoca her zamanki o sakin sesi ile bana açıklamaya başlamıştı.
"Aydın hocanızın ayarladığı otellerden birinde oldukça büyük bir organizasyon varmış ve organizasyona katılacak kişilerin sayısında beklenmeyen bir artış olunca Aydın hocanıza haber vermek için geri dönüş yapmışlar ama o an göremediği için otel büyük bir sorumsuzluk yapıp önceliklerini o kişilere vermişler."dediğinde daha çok şaşırmıştım.
Otellerin böyle bir sorumluluk yapıp yapılan rezervasyonlara sadık kalmayacağına ihtimal bile vermezdim.
"Peki şimdi ne yapacağız?"derken diğer arkadaşlarımıza da göz gezdirmiştim. Durum cidden vahimdi. Herkes bir yatak bulup uyuma derdine düşmüşlerdi.
"Otel sorunu çözmeye çalışmış ancak şu an otelde on kişilik boşluk varmış. Organizasyon yarın öğlenmiş yani yarın akşama otelde boşluk olacağını söylemişler."
"Yirmi kişiye ne olacak?"derken Gökçe'nin artık şu kahveleri alıp gelmesini bekliyordum. Bir an önce sakinleşmeye ihtiyacım vardı. Sinirle ileri geri giderken bir anda sırtımın bir şeye çarptığını hissetmiştim.
Arkamdaki şeyden bir Ah diye ses geldiğinde bir insana çarptığımı anlamıştım. Utançla arkamı döndüğümde çarptığım kişinin uzun ve yakışıklı olduğunu fark ettiğimde utancım biraz daha artmıştı.Bu saatte yakışıklı birine rezil olmak da ne bileyim ya.
"Özür dilerim beyefendi."derken yere dağılan evraklarını yeni fark edebilmiştim. Uzun boyuna yakışan oranlı omuzlarını saran gömleği yer yer kırışmıştı. Takım elbisesi kaliteli duruyordu ve gecenin bu saatinde bile güzel bir kokusu vardı. Özür dilemem bir işe yaramışa benzemiyordu. Bana öyle bir öfke ile bakıyordu ki basit bir çarpışma için biraz fazlaydı sanki. Yani ben öyle düşünüyordum.
"Özür mü diliyorsun? Farkında mısın bilmiyorum ama tüm dosyalarım dağıldı. Ve sen ve sen sadece özür mü diliyorsun?"dediğinde kaşlarım çatılmıştı. Ne sanıyordu bu hödük kendini? Dosyalarını daha sıkı tutsaydı etrafa saçılmazdı. Ayrıca bende hatamın farkındaydım ve özrü mü dilemiştim ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Kız ve Ağa Bozuntusu...
Ficción General22'sinde deli dolu bir genç kız... 24'ünde Mardin'in en tanınmış aşiretinin torunu... Aşkı tatmamış dört gencin başından geçenlere tanık olacağız. Mardin'in tenha sokakları bazen kahkahalarınız ile, bazense kavgalarımızla dolup taşacak. Var...