0.4

35.6K 1.3K 163
                                    


Dün akşam ki muhabbetten sonra yüzümde aptal bir sırıtma ile uyumuştum. Hayır burada kendime kızmadan önce iki soru sormam lazım. Birincisi ben neden aptal bir sırıtmaya sahiptim, sinirli olmam lazımdı. Ve maalesef o sırıtma hala neden suratımdaydı? Bu da ikinci sorumdu sevgili arkadaşlar. 

Yüzümdeki dünden kalma sırıtma ile uyandığımda sabahın erken saatlerini olduğunu görünce kendime şaşırdım. Öyle ki hava yenice yavaş yavaş aydınlanmaya çalışıyordu. Bunu yaparken de turuncu gökyüzüne karışmış kızıllıklar büyüleyici bir görsel şölen oluşturuyordu.  Normalde İstanbul'da uyanmak istemez annemi de canından bezdirirdim en sonunda, okula falan geç kalmışlığım çoktur hani. Ama burada alarm olmadan bana uyanmam için bağıran bir annem olmayınca daha rahat uyandım sanki.

İşte Mardin bana şimdiden iyi gelmeye başlamıştı. Bir an güldüm düşündüklerime. Hemen Mardin' bağla olanı biteni. 

Yataktan ayaklarımı çıkarıp odama yavaşça güneş ışıklarını misafir eden şirin pencereye giderek açtım. Açmamla birlikte gelen serin hava ile kendimi dinç hissetmemem için hiçbir sorun yoktu. Günüm oldukça güzel başlamıştı bile. Dün gece Toprak'ın yapmış olduğu uyarıyı dikkate alarak üzerime buralara uygun olan uzun yazlık bir elbise giymiş saçlarımı ise salaş bir topuz yaparak odamdan çıkmıştım. 

Öncelikle koridorun sakin olması sanki yanlış bir şey yapıyormuş hissi verse de boşvermiştim. Merdivenlerden aşağıya indiğimde Fatma Hanımın sesini duyarak mutfağa doğru adımlarımı hızlandırdım.

"Günaydın."diye seslendiğimde karşımdaki kadın önce irkilse de sonrasında gülümseyerek bana dönmüştü.

"Günaydın Su kızım. Nasılsın? İyi uyumuşsundur umarım."

"Çok sağ olun efendim. Gayet rahat bir gece geçirdim. Çok teşekkür ederiz bizlere güvenip evinizi,odalarınızı açtığınız için."

"Lafımı olur kızım. Yardıma ihtiyacı olan herkese gücümüz yettikçe yardım eli uzatırız."

Fatma Hanımın gülümseyerek sorduğu soru ile ailem aklıma geldiğinde gülümsedim. Bir ara onlarla da konuşmayı aklımın bir köşesine yazarak Fatma hanıma döndüm. 

"Keşke her insanın sizi tanıma şansı olsaydı. Belki ön yargılarından kurtulmuş olurlardı."

"Ee haklısın Su kızım ne diyeyim?" Bir süre sessiz bir şekilde kaldık. Aramızdaki garip sessizlik uzarken nedesizce geriliyordum. 

"Su kızım ailen ne iş ile meşguller acaba?"diye sorunca en sevdiğim konu olan ailemden bahsetmeye başlamıştım bende.

"Annemden başlayayım size. Annem aslında İzmirli. Tam bir İzmir güzeli. Kendisi avukat. Hala da şirket işlerinde gerektiği zaman avukatlık yapmaya devam ediyor. Babamsa Trabzonlu ama dedemler zamanında İstanbul'a yerleşmişler. Hani ben İstanbul'da büyüdüm. Annemle ise dedem babamı bir şirket toplantısına göndermiş İzmir'e orada tanışmışlar. Babam tabi görür görmez vurulmuş anneme. Babama çok çektirmiş annem ama en sonunda da birbirlerine kavuşmuşlar. Evlenmelerinden bir iki yıl sonra da ağabeyime hamile kalan annem ile mutlu hayatlarına tamamen başlamışlar. Babam annemin üzerine çok titrer. Doğum zamanında annemin hayatı ile ağabeyimin hayatını tehlikeye girmiş. Babama en acı soruyu sormuşlar.'Bebeğin veya karın ikisinden birine veda edebilirsin diye. Hangisi?'demişler. Sonrasında Rabb'im ikisine de can vermiş. Babam sonrasında başka bir çocuk istememiş. Annem de beni babama ufak bir oyun oynayarak meydana getirmiş."dediğimde Fatma Hanım ile yaşlı gözlerimize inat kıkırdamıştık.

"Ah kusura bakmayın ben ailemi anlatmaya başladığımda duramıyorum. Hay Allah sabah sabah sizinde başınızı ağrıttım."dediğimde Fatma hanım hemen itiraz etmişti. 

Deli Kız ve Ağa Bozuntusu...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin