ASLAN
"Sen cidden seviyorsun kardeşimi?"diye şaşkınlıkla çıkmıştı ağzımdan kelimeler.
"Evet. Seviyorum." Kendinden emin bir şekilde bakıyordu. Elbette Su büyümüştü. Bir gün aşık olacağını biliyordum ama bu kadar da çabuk olmasını beklemiyordum. Özel zamanlar harici görüşemiyorduk. 25 yaşındaydım ve Kanada'ya üniversite için gitmiştim. Aradan yıllar geçmişti ve artık geri dönmüştüm. Tam Türkiye'ye geri döndüm derken kardeşim ellerimden uçuyordu.
"Bu kadar kısa sürede nasıl?" Kelimeleri toparlayamıyordum. Onun okul gezisine gelip bir anda aşık olmasını beklemiyordum. Çünkü Su, bu zamana kadar hiçbir zaman aşık olmamıştı. Hoşlandığı bir iki velet olmuştu ki bakınız velet diyorum lise zamanlarında her genç kız gibi beğendiği veletler olmuştu. Sonrasında önceliği okulu olmuştu.
Toprak'ın bana gülümsediğini gördüm. İçten bir şekilde. Sanki biraz önce ona birkaç yumruk savurmamışım gibi. Şiddetin bir çözüm olmadığını elbette biliyordum ama içimdeki anlamsız öfkemi öyle atmam gerekiyormuş gibi hissettim.
"Hiç âşık olmadın ya da sevmedin değil mi birini?" diye sorduğunda sadece suratına bakmıştım ve o cevabımı sesli dile getirmesem de anlamıştı. Bu zamana kadar sadece bir kişi aklımı karıştırmıştı, uzun zamandır da aklımdan çıkmıyordu aslında. Herkes beni ele avuca sığmayan bir çapkın olarak görürken neyse işte...
"Daha işte benim aşkım diyebileceğim kimse çıkmadı."diyerek kestirip attım.
"Çıktığı zaman seni görmek çok eğlenceli olacak."dedi kahkaha atarak. Kaşlarımı çattım. Bu karşımdaki adam biraz fazla mı rahatlamıştı?
"Daha kızımı vermedim ama sana Toprak." Anında ciddi moda geçmesi ise beni güldürmüştü. İlk gördüğümde çok kızmış olsam da biraz daha iyiydim şimdi.
"Ben şey." O varsın durumu düzeltmeye çalışsın ben kardeşime dönüp ona sarıldım. Daha ona sarılmamıştım, sarılamamıştım. Kulağına eğilerek fısıldadım.
"Seviyor musun bunu sen?"diye muzipçe sordum. Gözlerin akan yaşlara tezat gülümsedi bana. Bu yeterli bir cevap olmuştu bana.
"Ne oluruz sonunda bilemiyorum ama seviyorum ağabey."
"Güzelim bu kadar erken gitmek zorunda mıydın?" Bunu biraz daha yüksek sesle söylemiş ve yanımda duran Toprak'ın derin bir nefes verdiğini duyduğumda gülümsemiştim.
"Peki, artık gidebilir miyiz?"diye bir anda konuşan çocuğa döndüm. Daha sonra birleşen ellerini fark ettiğimde çaresizlikle sordum. Hadi ama bir günde iki kardeşimi mi verecektim ben.
"Seni de mi Mardin ellerine kaptırdık be Gökçem."dediğimde utanan Gökçe ile gülümsedim. Sanırım ikisinin de yeterince büyüdüğü gerçeği ile yüzleşmem lazım.
"Adın ne bakalım delikanlı?"dediğimde fazlaca rahat olan genci süzdüm.
"Emre."
"Tamam. Damat!"diyerek Toprak'a seslendim. Gülümseyerek yanıma yaklaştığında bende gülümsedim.
"Hakkı teslim etmek bu sefer senin hakkındır." Karmakarışık cümlemi Toprak anlamış ve anlamasıyla gözleri parlamıştı.
"Ben mi ödeyeceğim?"derken bayağı heyecanlanmıştı.
"Evet."dediğimde gülümsedi önce. Sonra kahkaha atarak Emre'nin yüzüne savurduğu yumruk ile bende kahkahalarımı koyuvermiştim.
"Bu neydi şimdi?"diyen Emre'ye cevap verdim. Şu an oldukça şaşkın görünüyordu.
"Gökçe de benim kardeşimdir. Bakın gençler bu size ilk ve tek uyarımdır. Bu kızların gözlerinde hüzün, gözyaşı olmayacak."
İkisi de başını salladı.
"Hadi ne duruyoruz hadi gidelim."dediğimde Toprak'ın konuşması ile ona dönmüştüm.
"Benim kız kardeşimde bugün gelecek de onu bekliyoruz. İstersen sen Emre'nin arabası ile önden gidebilirsin sen Aslan ağabey."dediğinde Toprak'ın ağabey demesi ile kendimi yaşlı hissetmiştim.
"Yaş kaç sizin?"
"Yirmi dört. Ne oldu ki?"
"Oğlum bir yaş var aramızda ne ağabeyi ya. Aslan değin bana."dediğimde daha da rahatlamışlardı.
"Nasıl istersen Aslan."
Emre'ye döndüm.
"Hadi gidelim nereye gideceksek?"
"Nereye gide koyalım biz Toprak?"diyen Emre ile kaşlarımı çattım. Alt tarafı eve ya da otele gidecektik.
"Su nereye gidelim?" Anlaşılan şimdiden bizim damat hanımcı olmuştu. Vay haline vay. Neyse neyse iyidir. Her ne kadar hanımcı diyerek dalga geçiyor gibi görünsem de hoşuma gitmişti bu durum.
"Toprak daha ailenin bizimle ilgili aldığımız kararlardan haberleri yok. Hem daha gelmediler değil mi? Şimdi çalışanlar falan sıkıntı olur. Ağabeyimde biraz dinlenir. Biz şehir dışındaki eve gidelim."
Kaşlarım çatıldı bir anda. Bugün ne kadar çok kaş çatmıştım ben böyle. Alnımdaki çizgiler derinleşecek, erkenden yaşlanacaktım da.
"Su sen nereden biliyorsun bu evi ağabeyim?"
"Kardeşin kıskanınca benden kaçmaya çalışınca bende onu kaçırmıştım biraz Aslan da oradan biliyor."diyen Toprak'a bakarken kardeşimin kaşlarını çatarak ona bakması dikkatimi çekmişti.
"Ağabey seninle konuşmuştuk ya otelde sıkıntı çıkınca biz Topraklarda kalıyoruz diye.
"Tamam hatırladım. Haydi, gidelim çok yorgunum. Siz de kardeşini alıp gelin Toprak."
Gerçekten fena yorulmuştum. Biraz dinlenmem iyi gelecekti. Hem yol yormuştu hem de kafam yorulmuştu. Dinlenmem lazımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Kız ve Ağa Bozuntusu...
General Fiction22'sinde deli dolu bir genç kız... 24'ünde Mardin'in en tanınmış aşiretinin torunu... Aşkı tatmamış dört gencin başından geçenlere tanık olacağız. Mardin'in tenha sokakları bazen kahkahalarınız ile, bazense kavgalarımızla dolup taşacak. Var...