BERİN
Yorgunlukla yatağa kıvrılışımı hatırlıyordum en son. Telefonumdan saate baktığımda gecenin ikisi olduğunu görünce kendime bir yuh çekmiştim bile. Yedi gibiydi yatağa girdiğimde ve bu kadar saat hiçbir şekilde uyanmamış olmam da fazlasıyla yorgun olduğumu gösteriyordu. Her zaman böyle oluyordum. Alt tarafı yurt içinde yer değiştiriyorum bir de yurt dışından falan gelsem ne olacaktı acaba?
Midemin açlık sinyalleri göndermesi ile yatakta doğruldum. Evden herhangi bir ses gelmiyordu sanırım ağabeylerim uyumuştu. Bu saate kadar kimse bana seslenmemiş miydi acaba? Yoksa ben mi kalkmamış mıydım? Bu daha olası bir durumdu aslında.
Su ve Gökçeyi sevmiştim. İkisi de sıcakkanlı ve naif kızlardı. Ah birazda deli dolulardı sanırım. Gökçe'nin Su gelmeden önce anlattıklarına göre bizim konakta duruyorlarmış ama ufak bir kıskançlık krizi sonucu buraya getirilmeleri. Ailemin onları bilmesi ve bugün onların Şanlıurfa'dan dönmeleri ile yarında kahvaltıya gidecektik. Ama ben sabaha kadar bir şey yemezsem kesin yatakta sabah ölüm çıkardı. Çok fazla açtım bir kere...
Ses çıkarmamaya dikkat ederek mutfağa doğru yaklaşırken tıkırtılar duymam ile tam mutfak kapısının önünde durmam da bir olmuştu. İçeri doğru baktığımda altında gri eşofmanı üstünde beyaz tişörtü ile birini görmem bir olmuştu.
Yavaşça içeri girmem ve onun kapıya doğru dönmesi de eş zamanlı gerçekleşmişti. Tam çığlık atmaya başlayacağımda aramazdaki kısa mesafeyi kapatarak elini ağzıma kapatmıştı.
"Bağırmayacaksın ve bende senin ağzını açacağım tamam mı? Lütfen sakin ol." dediğinde eli hala ağzımda iken başımı salladım. Elini çektiği an bağırmak için ağzımı açmak istemiştim ki tekrar kapandı elleri dudaklarımın üzerine.
"Kızım dur bir dakika açıklamama izin ver be. Ben Aslan, Su'yun ağabeyiyim. Sende Berin'sin. Lütfen sakin ol lütfen." dediğinde şaşkınlığımın yanına utançta eklenmişti. Gözlerim ile elini gösterdiğimde elini çekti.
"Özür dilerim ben seni unutmuşum kusura bakma. Bir anda da görünce öyle yani." Cümleleri toparlayamadıkça sinirlenmiştim. Karşımdaki kişide haklı olarak sırıtıyordu. Ama bir insan sırıtırken bu kadar yakışıklı olabilirdi sanırım.
"Sen?"dediğinde biraz geri çekilip cevapladım onu. Zira fazla yakındık.
"Ben de Berin Hancıoğlu. Toprak'ın kız kardeşi oluyorum." Bana olan bakışları bir anda donuklaştı. Dudaklarında ki sırıtma güzel bir gülümsemeye dönüşürken gözleri de gözlerime kenetlenmişti. Farklı bakıyordu sanki beni tanıyor gibi.
"Çok güzelsin Berin." dediğinde yanaklarımın kızardığını ve o kızarmamın artacağını da biliyordum.
"Teşekkür ederim. Ben acıkmıştım akşam yemeğini kaçırmışım sen?"diyerek konuyu değiştirmeye çalışmıştım.
"Ben akşam yemeğini yemiştim ama geceleri acıkırım. Bende onun için kalkıp kendime ekmek arası bir şeyler hazırlıyordum." Gecenin bu saatinde yemek yemeye kalkan bir insan nasıl olur da bu kadar fit kalabilir anlamamıştım.
"Sen otur istersen ben hemen hazırlarım bir şeyler."dediğimde nazik olmaya çalışıyordum.
"Zahmet olmasın sana Berin."
"Olmaz canım alt tarafı iki ekmek arası hazırlayacağım." Başını sallaması ile dolaptan çıkardığı domatesleri yıkayarak ince bir şekilde doğradım. Sandviç ekmeklerinin içine domates peynir yerleştirirken ona doğru bakma gafletine düşmüştüm bile.
Pür dikkat beni izliyordu. Hani demiştim ya sanki beni tanıyor gibiydi.
"Şey sana zahmet olmazsa buzdolabından içecekleri çıkarabilir misin Aslan ağabey?"
"Tabi ki de çıkarırım. Ama bana ağabey demesen de olur."dediğinde bu sefer cidden kalakalmıştım. Ne demek istiyordu? Neden böyle bir şey demişti?
"Olmaz öyle şey ben Su ve Gökçe ile aynı yaştayım ki onlar sana ağabey derken benim demiyor oluşum ayıp olur. Hem niye sana öyle söylememi istemiyorsun ki?"
"Böyle bir güzelliğin bana ağabey demesini kaldıramayabilirim."
Yok ben daha yatağımda uyuyor ve rüya görüyordum. Söylediği cümlenin üzerine bir de yakışıklı olduğunun bilincinde olarak göz kırpması bana iyi gelmemişti.
Hiçbir şey söylemeden hazırladıklarımdan kendiminkini alıp odama kaçmam bir olmuştu. Arkamda nasıl bir Aslan bıraktığımı bilemeden. Kendi halimin nasıl olduğunu, ne hissettiğimi bilmeden...
ASLAN
Hiçbir şey demeden, kaçarcasına odasına gitmesi yaramamıştı bana. Öylece mutfak sandalyesine oturmuş düşünüyordum. Kabul çok güzel bir kızdı Berin. İlk anımızda sanırım küçük yüzünde güzel bir şekilde kendisine yer bulmuş dudaklarının benim büyük ellerimin altında kalmasıydı. O anda elime dudaklarında sanki ateş varmışçasına bir his yayılmıştı. Elim alev almadan yanmıştı. Ki bu onu ilk görüşüm değildi. O beni hatırlamasa da ben onu hatırlıyor biliyordum.
Bu zamana kadar kalbim boş kalmıştı. Kanada'da bir sevgilim olmuş ancak gerisini getirememiş, onun beni aldatması, gidip başka bir adamla evlenmesi ile de son bulmuştu. Yalan değil lise zamanımdan beri çapkındım. Birçok kısa süreli kızlar olmuştu yanımda. En uzunu altı ay olan.
Bugünde kardeşimin âşık olması, Toprak ile birbirlerini seviyor olmaları çok güzeldi.
Berin, gece ansızın karşıma çıkan aklımı talan eden biri olmuştu işte. Dediğim gibi bu gece çıkmamıştı ki karşıma. Bizim gecemiz bu geceden farklı bir geceydi. En azından benim için farklıydı. O beni bilmese de...
"Ağabey?" Yanımdan gelen ses ile irkilsem de baktığımda kardeşimin meraklı bakışlarla bana baktığını görmüştüm.
"Su"
"Ne yapıyorsun sen burada gece gece?"
"Acıkmıştım canım."
"Ağabey bir şey var sende?"dediğinde beni bu kadar iyi tanıyor olması işime gelmemişti açıkçası.
Sorarcasına yüzüme baktığını gördüğümde çaresizce başımı salladım evet anlamında.
"Evet, oldu bir şeyler. Su ben biraz önce Berin'i gördüm."
"Berin. Toprak'ın kardeşi Berin ha."
"Aynen öyle."
"Ne var ki bunda? Gerçi biraz farklı bir zamanda karşılaşmışsınız ama?"
Düşündüklerimi söylememenin verdiği stres ile kollarımı açarak kardeşime baktım. Ne yapmak istediğimi anlayarak kollarımın arasına girip bana sarılması ile derin bir nefesi dışarı bırakmıştım.
"Sen beni bırak da Toprak gelmeden bir ağabey- kardeş sarılması yapalım." Güldü söylediklerime ve manidar şekilde de bakış attı. Sanki diyordu ki şimdi kaç ama sonra alacağım ben senin ifadeni.
"Allah aşkına Toprak nasıl fark etsin benim buraya geldiğimi?"
Beş dakika uykulu hali ile Toprak'ın mutfaktan içeri girmesi ile ben kahkaha atmış, Su şaşkın gözlerle Toprak'a bakakalmıştı.
"Aslan bu durumu kıskanmalı mıyım?"diye sordu Toprak bizim sarılı halimize bakıp.
"Tabi ki de kıskan Toprak. Ben vermeyeceğim bizim kızı sana."dediğimde uykulu hali açılmaya başlamıştı.
"Allah Allah."
"Ağabey."diyerek kollarımdan ayrılan Su yanına gittiği damadın yanağına bir öpücük kondurması ile sarılmaları bir olmuştu.
Kapıdan içeri giren Berin ile kaşlarımı çatarak ona bakmıştım. Sanırım Su ve ağabeyinin seslerini duyunca geri gelmişti mutfağa. Gözlerimi ayırmadan ona bakarken yanıma ne zaman geldiğini anlayamadığım Su karnıma sıkı bir dirsek geçirmiş, beni kendime getirmişti.
"Ağabey sorun ne? Kıza o kadar dik bakıyorsun ki, Toprak fark edecek."
"Su."
"Efendim ağabey."
"Ben âşık oldum."
![](https://img.wattpad.com/cover/29684560-288-k64047.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Kız ve Ağa Bozuntusu...
Ficção Geral22'sinde deli dolu bir genç kız... 24'ünde Mardin'in en tanınmış aşiretinin torunu... Aşkı tatmamış dört gencin başından geçenlere tanık olacağız. Mardin'in tenha sokakları bazen kahkahalarınız ile, bazense kavgalarımızla dolup taşacak. Var...