**GÖKÇE**
Merhaba. Bir türlü kendimi tanıtmak için bir boş vakit bulamadım,bulamadık. Hava alanındaki çarpışma, konağa yerleşme falan derken kaynadım aslında. Normalde bunun olmasına izin vermem ama dediğim gibi yorgundum canım kendim bile yaşadığım olayları takip edemiyordum.
Ben ne için gelmiştim buraya sahi? Evet hatırladım. Sizlere bir şey söylemem lazım. Birine söylemezsem çatlarım ve şu an bunu Su dahil olmak üzere kimseye söyleyebilecek bir cesaretim yok.
Emre ile başından beri anlaşamıyoruz,anlatmaya gerek yok gördünüz zaten. Neden bu kadar ters olduğumuz konusunda da bir fikrim bulunmamakta. Hava alanında çarpışma, sabah ki çarpışmamız ve arkasında gelişen olaylar. Sabah da yine koskoca koridorda başka yer yokmuş gibi yine çarpışmıştık. Evrenin bizim üzerimizde oynadığı oyun sanırım çarpışma üzerine kurulu. Ben anlayamadım daha.
Tabi siz olayı tam bilmiyorsunuz. Sabah odadan çıkarken çarpışmamızın ardından ikimizinde ki kabul ediyorum bende istemiştim, bir olay gerçekleşti. Of Allah'ım utanıyorum.
Biz öpüştük. Sadece bu olan olay. Ama şimdi nasıl davranacağım, o bana nasıl davranacak, ne yapacağız? Belki de bir anlık hissettiklerimiz buna neden olmuştu bilemiyorum. Çünkü birbirimize çok yakındık,fazla yakındık.
Anlayacağınız kafamda deli gibi bir sorular silsilesi mevcut. Aman bir de bu öpüşme olayını Su duymasın. Ona nasıl söyleyeceğimi bilemiyordum. Ben bile daha ne olduğunu kabul edemiyordum, yorumlayamıyordum.
**SU**
"Bu Utku denen herif hala niye bizi izliyor Su?"
Toprak ile el ele tutuşmuş bir şekilde kaleyi geziyorduk. Bu güzel hissettirmesiyle birlikte korkutuyordu beni. Ellerimizi hala ayırmamıştık çünkü dediği gibi Utku hala buraya bakıyordu.
" Laftan anlamayan biri işte Toprak. Onun huyu bu."dediğimde sıkıntılı bir nefes vermişti.
"Sen öyle diyorsan güzelim, öyledir." Güzelim? Kitaplarda bu kelime ile kendinden geçen kızlara gülerdim de şimdi niye böyle olmuştum ki ben.
"Gidelim mi artık Toprak çok yoruldum ben."dediğimde bana bakmıştı dikkatlice. Gerçekten de yorulmuştum ve sanırım sıcak hava yüzündendi.
"Tamam, o zaman gidelim güzelim. Meral hocaya söyleyelim."
Meral hocaya gideceğimizi söylediğimizde burada kalacağımız süre zarfındaki programı vermişti. Ona göre bizde ona ulaşacaktık. Otele neden dönemediğimiz konusunda ise bugün ayrılacak olan kişilerin hala otelden ayrılmamasıydı.
Gökçe ve Emre de yanımıza geldiğinde, tamamlanmış şekilde arabaya binmiştik. Yine ve yeniden ben öne otururken Emre arkaya geçmişti. Yorgunlukla başımı koltuğa yasladığımda gözlerimin acıdığını hissediyordum.
"Müzik açabilir miyim?"diye sorduğumda Toprak'a bakmıştım.
"Tabii ki açabilirsin güzelim."diyen Toprak ile yine alı al, mora mor olmuştum. Hayır, niye güzelim diyor ki bana. Kalede de demişti aynı şeyi. Hayır durduk yere utanıyordum işte. Bunu müsait bir zamanda sorsam iyi olur...
"Kızım delirtme beni."diye bağıran Emre ile ben oturduğum yerden sıçramış, Toprak ise ani bir frenle arabayı durdurmuştu. Allah'tan yol boştu da kaza olma riski azdı. Ne olmuştu be şimdi durup dururken.
"Oğlum manyak mısın sen? Niye aniden bağırıyorsun be?"diye bas bas bağıran Toprak'a hak verdim. Şu an kendisi de bağırıyordu ama o haklıydı şimdi o yüzden bir şey diyemezdim.
Emre ise hiçbir şekilde Toprak'ı takmayarak Gökçe'ye döndü. Bir dakika Gökçe mi ne alaka? Gökçeye bağırmıştı o değil mi? Burada neler dönüyor artık anlamakta zorluk çekiyorum.
"Kızım sen niye el alemin erkekleri nasıl senin fotoğraflarının altına bu yorumları yapabiliyorlar?"diye kükredi resmen arabanın içinde. Hop Emre az biraz sakin.
"Kuzen, az sesini kıs karşında bir kadın var."diyen Toprak'a katılıyordum. Dün geceden daha doğrusu hava alanındaki karşılaşmamızdan beri kedi köpek gibi birbirlerine dalaşıyor olmaları ikisine de bu hakkı vermezdi.
"Sana ne acaba hayvan herif? Sen kimsin ki bana hesap sorabiliyorsun?" Hayda. Al birini vur ötekini. Kime neyi anlatıyorduk ki?
"Ne demek sen kimsin? Kızım ben seni sabah öptüm, öptüm. Ne demek kimsin?"
"Ne öptün mü?" Sesim yankılanmıştı. Ah, Toprak ile şaşkınca arka koltukta oturan ikiliye bakıyorduk. İkimiz aynı anda konuştuğumuz için sesim yankılanmış gibi hissetmiştim. Ayrıca benim bakışlarıma biraz da kırgınlık ekleyebiliriz sanırım. Sabahtan beri Gökçe bana bunu anlatırdı. Normalde anlatırdı. Niye anlatmadı ki?
Gökçe de ona bakışlarımı fark etmiş olacak ki bana döndü, ağzını aralaması ile Toprak'a döndüm. Şu an onunla konuşursan kırılırdı, kırardım,kırıldım da.
"Gidelim mi Toprak yarın da erken saatte toplanacağız."
"Tamam."dedi sakince bana. Bu arada bombayı patlatan Emre'nin de sesi kesilmişti. Sessizlik içinde eve giderken sessizliği bölen Toprak'ın telefon melodisi oldu. Bir an irkilsem de sonrasında tekrar başımı koltuğa yaslamış bir şekilde gözlerimi kapatmıştım.
"Efendim baba."dedikten sonra bir süre sessizlik olmuştu. Sanırım babası konuşuyordu.
"Birine mi bir şey oldu ne bu aceleniz Allah aşkına?" Toprak'ın endişeli sesiyle gözlerimi açıp biraz merak çokça endişe ile ona baktım. Birine bir şey mi olmuş?
"Tamam, baba ben kızlara açıklarım durumu. Geldik şimdi zaten eve. On beş güne döner misiniz? Baba bak eminsin değil mi bir şey olmadığına." dediğinde Ekber bey ne söylediyse Toprak'ın suratı memnuniyetsizce buruşmuştu.
"Tamam baba. Tamam. Baba ya dünkü çocuk muyum ben ya."diye güldüğünde bende gülümsedim.
Kapattığında bana döndü. Arkadakiler ile muhabbete girmiyorduk. Yani ben girmiyordum ama şu an için Toprak'ın da onları taktığını söyleyemezdim.
"Babamlar Urfa'ya gidiyorlarmış." Anlamayarak baktığımı anlamış olacak ki:
"Annem Urfalı Su bakma öyle. Kızlara da ayıp oldu. İlgilenin gelinim hatta gelinlerim ile dedi. Sanırım şu öpüşme olayını babam da görmüş yoksa gülerek söylemezdi."
Ve Toprak bombayı patlatır. Arkasından Gökçe'nin çığlığı ve Emre'nin halinden memnun sırıtması. Gün geçmiyor ki bırakın günleri daha gün bitmeden ikimiz aynı aileye gelin olmuştuk sanırım.
Allah sonumuzu hayır etsin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Kız ve Ağa Bozuntusu...
General Fiction22'sinde deli dolu bir genç kız... 24'ünde Mardin'in en tanınmış aşiretinin torunu... Aşkı tatmamış dört gencin başından geçenlere tanık olacağız. Mardin'in tenha sokakları bazen kahkahalarınız ile, bazense kavgalarımızla dolup taşacak. Var...