ჱ 1 ჱ

74K 3.1K 204
                                    

Son kez aynada ki görüntüme baktım. Eşarbımı düzgün göründüğünden emin olduktan sonra odadan olabildiğince sakin bir şekilde çıktım. Anneme bir şey belli etmemem gerekti. Hoş kalbim böyle yerinden fırlayacakmış gibi atarken nasıl bir şey belli etmeyecektim o da ayrı bir konuydu ya. Yine de sakinliğimi korumaya çalışarak merdivenlerden indim. Annem avluda ki koltuklardan birine oturmuş elinde ki dantelle boğuşuyordu. Kendimi sakinleştirmek adına birkaç kez daha art arda nefes aldım ve ''Anne,'' diye seslendim. Gözlüklerinin üzerinden bana baktı. Tam da tahmin ettiğim gibi ''Nereye?'' diye sordu.

''İşleme için ip almam gerek.''

''Evde ki ipler olmuyor mu?''

''Sarı bitti anne...''

Elinde ki danteli bırakarak bana bilmiş gözleriyle baktı. Bu bakışlar işte... Bu bakışlar benim içimi okuyordu. Yine yakalanmıştım!

''Dilin yalan söylerken kara gözlerin kendini ele veriyor kızım.''

Utanarak başımı öne eğdim. Anneme yalan söylemek istemiyordum. Ama elimde de değildi. Gönlüme bir türlü söz geçiremiyordum. Hem nasıl söz geçirebilirdim ki? Çok özlemiştim. Tam dört aydır onun yüzüne hasret kalmıştım. Üniversitenin son dönemi için gitmişti ve sonunda bitirmişti. Artık önümüzde bir engel kalmamıştı.

''Mahir'i çok mu seviyorsun sen?''

Annemin sorusuyla hızla başımı kaldırdım. Yüzüme oluşan gülümsemeye engel olamadım. Çok sevmek yetersiz kalırdı benim hislerime karşılık olarak... Bir şey söyleyemeden başımı salladım sadece.

''Baban biliyor.''

Bu sözler ile az önce ki gülümsemem yerini büyük bir korkuya bırakmıştı. Tamam, babam öyle gerici bir adam değildi. Aksine burada ki çoğu erkeğin tersi olarak kız çocuğuna daha çok değer verilmesini savunurdu. Her zaman da bana değer vermişti. Evet, liseden sonra okula gitmeme izin vermemişti ama bu sadece göndermek istememesinden ziyade maddi durumumuzla da alakalıydı. Allah'a şükür güzel bir evimiz vardı. Küçük çaplı bir dükkânımız vardı. Bizi geçindiriyordu ama babamın beni okutması için yeterli kalmıyordu.

''Gülüm...''

''Çok kızdı mı?''

Annemin güzel yüzünde hoş bir gülümseme belirdi. ''Dedi ki Mahir'e söylesin gelsinler istemeye.''

Bir an doğru duyup duymadığımdan emin alamadım. Babam kabul etmiş miydi yani? Mahirle... Allah'ım ben Mahirle evlenecek miydim? Gözümden akan yaşlara engel olamıyordum artık.

''Deli kız...''

Bir şey söylemeden hızla annemin yanına giderek ona sımsıkı sarıldım. Hala inanamıyordum. Çocukluğumdan beri sevdalı olduğum adamla evlenecektim. Sonunda kavuşacaktık. Zor günler geçirmiştik ama bitmişti her şey.

Annem yüzümdeki gözyaşlarımı silerek ''Fazla oyalanma... Git sevdiceğini gör ve isteme olayını söyle. Allah'ın izniyle yüzüklerinizi taktıktan sonra böyle gizli gizli görüşmek zorunda kalmazsınız,'' dedi. Ben hala az önce ki sözlerin doğruluğuna inanamamışken annemin bu sözleri karşısında daha fazla şaşırıyordum. Hiçbir şey şaka ya da rüya değildi. Her şey gerçekti ve ben uyanıktım.

''Tamam, anne...''

''Gülüm.''

Annemin kollarından daha yeni ayrılmışken hafifçe ona doğru döndüm. ''Efendim anne.''

''Dikkat et kızım.''

''Anne!''

''Herkes biliyor Gülüm... Rıfat sana takmış kafayı... Mahirle evlenene kadar dikkat et sadece. Sonra zaten Rıfat da kabullenir.''

Gül YarasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin