Onun ağzından çıkan her kelime zehirli bir hançer misali kalbime saplanıyor, deşiyor ve mahvediyordu. Sadece titriyordum. Ne gözümden bir damla yaş akıyordu artık ne de ağzımdan tek kelime dökülüyordu. Ölüm buydu işte. Ölmek için toprağın altına girmek gerekmezdi ki... Asıl ölüm; kendinden, ailenden, sevdiğinden vazgeçmek değil midir? Ben her şeyimi... Kendim de dahil her şeyimi bu gece kaybetmiştim!
''Hep böyle nefretle mi bakacaksın bana?''
''Nefretten başka ne verdin bana?''
''Kalbimi... Sevdamı... Gülüm ben sana yüreğimi, kendimi verdim.''
Ben ondan bunların hiç birini istememiştim ki... Ben ondan hiçbir şey istememiştim. Aksine köşe bucak kaçmıştım ondan... Ama yakalanmıştım işte... Hem de öyle bir yakalanma ki uğruna sevdamı feda etmiştim.
''İstemedim ki ben senden bunları.''
''Gülüm... Sen benim kaderimsin...''
''Değilim... Sen hastasın!''
Beni duymamış gibi aramızda ki son mesafeyi de kapatmıştı. Yüzümü ellerinin arasına alarak alnıma uzun bir öpücük bıraktı. Alnıma değen dudakları ile mideme giren kramplar da bir olmuştu. Ellerim iki yanımda birer yumruk haline dönüşürken ben çaresiz bir haldeydim.
Onun dudakları alnımdan yanağıma doğru kaydığında ise ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamamıştım. Umursamamıştı. Ne gözümden akan yaşı ne de ağzımdan kaçan hıçkırıkları...
Dudakları boynumu bulduğunda yutkunmayı unutur hale gelmiştim. Nefesim kesilmişti. Canım yanıyordu.
''Çok güzel kokuyorsun... Tıpkı taze bir gül gibi... O kadar masumsun ki... Sadece benimsin... Seni kendimden bile kıskanıyorum.''
Onun mırıldanmaları karşısında daha fazla canım yanmaya başlamıştı. Ben mutlu değildim ve onu da mutlu olmak istemiyordum. Beni böylesine mahveden bir adamın mutlu olmaya hakkı yoktu. O yüzden zorlukla derin bir nefes alarak kendime güç vermeye çalıştım.
''Ben... Ben Mahir'in oldum!''
Boynumda gezinen dudakları bir anda durmuştu. Sadece bir kaç saniye hareketsiz kaldıktan sonra hızla başını boynumdan kaldırarak öfke saçan gözlerini gözlerime sabitledi. O gözlerde gördüğüm tek şey ölümdü. Beni öldürmek istiyordu. Hoş bende ölmekten başka bir şey istemiyordum. Bu yüzden direk ceketinin altında görünen tabancaya uzandı elim. Onu alarak tam kalbimin üzerine tuttum ve bir elimle de onun elini tabancının üzerine getirdim.
''Öldür beni.''
''Gülüm...''
''Başkasına ait olmuş bir kadınım ben... Öldür beni.''
Eli tabancıyı sımsıkı kavramıştı. Gözlerimi kapadım. Büyük bir huzurla ölümü bekledim. Bu adamın elinden beni kurtaracak tek şey ölümdü. Her geçen saniye bedenimde ki uyuşma biraz daha artıyordu. Son anını yaşayan insanların her zaman ne düşündüğünü merak etmiştim. Şu an anlıyordum ki ölümden başka bir şey düşünmüyorlardı.
Bir kaç dakikadır kalbimin üzerinde hissettiğim o metalin ağırlığı bir anda yok olmuştu. Tahta zemine düşen metalin sesi ile bir anda irkilerek gözlerimi açtım. Onun kızarmış ve saf nefretle bakan gözlerinin kuşatması altına alındı gözlerim. Gözünden akan bir yaşla ise şaşırmama engel olamadım.
''Yat.''
''Öldür beni.''
''Sana yat dedim!'' diye bağıran sesiyle çaresiz yatağa doğru ilerledim. Üzerimde ki gelinlikle yatağın üzerine oturduğum da gözlerim istemsizce ona kaydı. Bir eli belinde diğeriyle ise boynunu ovalıyordu. Sakinleşmeye çalışır gibiydi. Oysa ben sakinleşmesini değil beni öldürmesini istiyordum. Sonra bir anda bana doğru döndü. Öyle soğuk ve ifadesiz bakıyordu ki korkmama engel olamadım. Sanki ruhu bedeninden çekilmiş gibiydi.
''Bu konu hakkında tek kişi bir şey duyarsa... Herkesi mahvederim. Aileni ve o adamı yok ederim!''
Zaten herkesi mahvetmemiş miydi? Sustum, birşey söylemedim. Onun da zaten beni dinleme gibi bir isteği olduğunu sanmıyordum.
Banyo olduğunu tahmin ettiğim yere girerek, kapıyı sertçe kapattı. Yarım saat boyunca orada kaldıktan sonra çıktı. Üzerin de takım elbisesi yoktu. Saçları ıslaktı. Belinde beyaz bir havlu vardı ve üst kısmı çıplaktı. Ben de hiçbir etkiye sebep olmamıştı. Aksine iğrenmem daha da çok artmıştı.
Bakışlarımı fark etmiş olacak ki beni buldu bakışları. Az önce ki gibi soğuk ve ruhsuz bakıyordu.
''Üzerini çıkar ve uyu.''
Birşey söylemeden ayağa kalkarak yatağın üzerine bırakılmış beyaz geceliği elime aldım ve banyoya doğru ilerleyecekken onun ''Burada çıkar üzerini,'' demesiyle olduğum yerde kalakaldım. Böyle bir şey söyleyeceğini beklemiyordum. Söylememesi gerekti.
''Hayır,'' diyebildim zorlukla.
''Neden? Utanıyor musun?''
Sesinde ki alay karşısında irkilsem de umursamamaya çalıştım. ''Lütfen,'' diyebildim sadece ama o bir çırpıda yanıma gelip elimde ki geceliği alarak yatağa fırlattı. Başımdan çekip attığı duvağım ile saç diplerim yanmaya başlamıştı.
''Sen bu beyaz gelinliği hak etmiyorsun. Çıkar üzerinden!''
Çaresiz bir şekilde üzerimde ki gelinliği onun öfkeden koyulaşmış gözlerinin önünde çıkardım. Üzerime geceliğimi giydiğimde elimi kaldıracak halim kalmamıştı. Kendimi berbat bir halde hissediyordum.
''Gülüm... Sen bu gece benim canımdan can aldın... Bunun karşılığını göreceksin. Şimdi yat!''
Daha ne yapabilirdi ki bana? Daha ne kadar canımı yakabilirdi ki? Her şeyimi almıştı, tüm hayallerimi yerle bir etmişti. Bunun daha fazlası yoktu!
Beyaz örtülerle kaplanmış yatağa girdim. Başımı yastığa koyduğumda gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Evet, ben bu adamla evlenmiştim... Hayatımı her şeyimi feda etmiştim ama ondan da bir şeyler çalmıştım. Her zaman başka bir adama ait olduğumu bilerek yaşayacaktı.
Yatağa çöken ağırlıkla istemsizce kenara doğru çekilmiştim ki belimi saran elle irkildim. Beni kendine doğru çekerek, belimi sımsıkı sardı. Canım yanıyordu ama ağzımı açamıyordum.
''Can yakmak ne demek sana her gün göstereceğim Gülüm... Her gün!''
-
İyi akşamlar arkadaşlar... Bazı arkadaşlarımızın bildiği üzere bir haftadır ağır bir grip geçirdim ve bu şartlar altında çalışmak zorunda kaldım. Bugün biraz daha toparladım kendimi. Bölüm bekliyorsunuz farkındayım her kitabıma ama üç gecedir acillerde serumlarla ayakta dururken yazabilecek durumum yoktu ne yazık ki. Bu gece biraz daha iyi hissettiğim için kendimi bölümü yazabildim.
Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin... Okuyan her arkadaşımın iyi ya da kötü bir düşünccesi vardır elbet değil mi? Beğenilerinizi de eksik etmezseniz sevinirim.
İnstagram hesabım : dilekyelomi :)
Seviliyorsunuz ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Yarası
General FictionBazen diller lal olur, tüm bilinenler bir sır olarak kalır. Geçmiş ise tozlu bir sandığa kaldırılarak her şey unutulur. Ya kalpler? Kalpten geçenleri de bu tozlu sandıkta unutmak mümkün müydü? ~ Kalpte yeri olmayanın gönülde yeri olur muydu hiç? O...