Dudaklarım acıyla kıvrılmıştı. "Seni böyle mi seveceği mi düşünüyorsun?"
"Gülüm..." demişti ki hızla ona doğru döndüm ve bir elimi dudaklarının üzerine kapadım. "Seni gerçekten sevmemi istiyor musun?" diye fısıldadım.
"Evet," diye fısıldadı. Ilık nefesi parmak uçlarımı ısıtırken söylediği kelimenin gerçekliği kalbimi buz gibi yapmıştı. Ona doğru yüzümü eğdim ve elimi dudaklarından çekerek biraz daha yaklaştım. "Bunu mu istiyorsun?" diye sorduktan sonra dudaklarımı dudaklarına sürttüm. Onun kesik kesik çıkan nefesinden heyecanlandığını görebiliyordum ben ise iyi kötü hiçbir şey hissetmiyordum. Ondan uzaklaşmak için geriye doğru çekmiştim ki kendimi bir anda boynumu kavradı bir eliyle. "Hayır, bunu istiyorum," dedikten sonra dudakları ile dudaklarımı kapadı.
Dudakları her saniye daha çok dudaklarımı sahiplenerek öpüyordu ben ise ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Yorulmuştum... İstediği buysa alsın istiyordum... Alsın ki beni kurtarsın artık bu eziyetten... Beni kendime bıraksın...
Dudaklarını dudaklarımdan hafifçe çekerek alnını alnıma yasladı. "O kızla uzun zamandır ilişkisi varmış... Onun babası ameliyat etmiş Mahir'in babasını... Bu ameliyat fazlasıyla zor ve riskli olduğu için başarı olarak görülmüş ve gazetelerde yayınlanmış... Bu esnada Mahir ve o kızın evlilik haberleri de çıktı işte... Ve bir ay önce evlendiler."
Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Ağzımın içinde ekşimsi bir tat belirmişti. Yüreğim parçalanıyor gibiydi... Sanki biri canımdan can alıyordu.
"Bitti mi?"
"Gülüm..."
"Bitti mi?" diye bağırdım.
"Beni anla!" diyerek gözlerimin içine baktı. Sesi sertti tıpkı gözleri gibi.
"Anlamak falan istemiyorum ben seni..."
"Gerçekleri söylediğim halde bana neden sırtını dönüyorsun?"
"Ben sana hiçbir zaman yüzümü dönmedim ki sırtımı döneyim."
Bir süre hiçbir şey söylemeden gözlerime baktı ve daha sonra benden uzaklaşarak yataktan kalktı. Gözlerine hüzün ve öfke oturmuştu. Bu durum biraz korkmama neden olsa da olabildiğince yok saymaya çalıştım.
"Bitti artık Gülüm."
Neden bahsediyordu bu adam böyle? Biten neydi?
"Artık sabrım bitti... Karım gibi davranacaksın bundan sonra."
"Asla!"
Hızla bana doğru geldi. Yatağa eğilerek çenemi sıktı. "Canını yakarım!"
"Daha fazla yakamazsın."
"Emin ol Gülüm şu an çektiğin acı hiçbir şey kalır o acıların yanında."
Çenemi zorlukla elinden kurtararak öfke dolu gözlerimi gözlerine diktim. Sıkılmıştım. Beni tehdit etmesinden, bana acı çektirme çabasından... Sustum. Onun da zaten benden beklediği bir cevap yoktu ki kapıyı çarparak odadan çıktı. Bana yine yalnızlıkla ve geçmişin hayaletleri ile uğraşmak kalmıştı.
❧❧❧
Akşam olmak üzereydi. Yataktan kalkarak pencerenin önünde olan koltuğa oturdum. Aşağıda telaşlı bir hazırlık vardı. Rıfat geldiği için bu akşam ayrı bir özeniyorlardı büyük ihtimal. Dicle Hanım bir haftadır bugün hangi yemeklerin pişeceğine karar vermeye çalışıyordu. Çocuklarına çok düşkün bir kadındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Yarası
General FictionBazen diller lal olur, tüm bilinenler bir sır olarak kalır. Geçmiş ise tozlu bir sandığa kaldırılarak her şey unutulur. Ya kalpler? Kalpten geçenleri de bu tozlu sandıkta unutmak mümkün müydü? ~ Kalpte yeri olmayanın gönülde yeri olur muydu hiç? O...