ჱ 22 ჱ

42.1K 2.8K 235
                                    


Bu sözler karşısında kalbim de bir şeylerin kırılmasına engel olamamıştım. Hiçbir şey söylemeden yerime geçerken ne kahvaltı için iştahım kalmıştı ne de yaşama dair bir umudum. Rıfat'ın sözlerini neden bu kadar çok önemsemiştim ki?

Masa da herkes kahvaltı yaparken ben boş gözlerle tabağıma bakıyordum. Bu eve geldim geleli doğru düzgün yemek yemeyi de bırakmıştım. Ben ki gün de beş öğün yiyip doymazken şimdi bir öğün bile fazla gelebiliyordu bazı günler.

Her şeyi bir kenara bırakıp bu hayata alışmak istiyordum. Mutlu olamayacağımı biliyordum ama en azından mutsuzda olmayayım diye çabalıyordum. Fakat her denemem de sert bir duvara çarpıyor, yaralanıyordum. Her gün biraz daha dibe vuruyordum. İnsan kendi ölümü izleyip, sessiz kalır mıydı? Ben kalıyordum.

Hayattan çok şey istememiştim ki... Mutlu bir yuva, birazcık da huzur. Ama bunlar yerine acı ve nefretle yüzleşmek zorunda kalmıştım.

Düşüncelerim sadece canımı sıkmakla kalmayıp kalbimde de amansız bir ağrıya neden olurken, elimi istemsizce kalbimin üzerine koymuştum.

"İyi misin kızım?" diye soran Rıfat'ın babasının sesiyle sadece başımı sallamakla yetindim. Konuşacak gücü bulamıyordum kendimde.

"Sarardın kızım, doktora götürelim seni."

Hızla olumsuz anlam da başımı salladım. Doktora falan gitmek istemiyordum ben. Kuruyan dudaklarımı zorlukla kıpırdatarak "İyiyim ben," diyerek zorlukla önümde ki çaydan bir yudum aldım. İçtiğim çaydı fakat ağzıma dolan zehirdi adeta.

İçimde ki kadınsı dürtüyü engelleyemeyerek gözlerim Rıfat'a doğru kaydı. Normalde her zaman yaptığı gibi bana bakması gerekirken o sadece önünde ki tabakla ilgileniyor duruyordu. O an içimde oluşan sinir harbinin verdiği cesaretle direk Rıfat'ın babasına çevirdim bakışlarımı.

"Ben bugün evime gitmek istiyorum."

Rıfat'ın babası hafifçe gülümseyerek "Tabii kızım çocuklar götürür istediğin zaman," dedi. İçimi biraz olsun kaplayan sevinçle önümde ki kahvaltılıklardan bir şeyler yemeye çalışıyordum ki onun sesini duydum.

"Senin evin burası Gül."

Onu duymamış gibi davranarak kahvaltıma devam ediyordum ki patlama noktama gelecek sözlerini söyledi.

"Ve ailene gidemezsin."

Öfkeli gözlerimi onun soğuk gözlerine çevirdim. İçimden bağırmak, isyan etmek gelse de hiçbir şey yapmayarak sadece kahvaltı masasından kalktım. Herkesin bakışlarını üzerimde hissediyordum, olabildiğince güçlü durmaya çalışarak "Afiyet olsun," dedim ve hızla odama çıktım.

Odaya girene kadar gözlerimi zorlayan yaşları zorlukla geriye itmiştim fakat odaya girer girmez daha fazla dayanamayarak serbest bıraktım. Canım yanıyordu. Anlamıyordum. Seven adam bir anda nasıl bu kadar soğuk olabilirdi? Nasıl bu kadar acımasız davranabilirdi?

Odanın kapısının açılması ile hızla arkamı döndüm ve onun kızgın bir boğayı aratmayan gözlerinin hapsi altına alındım. Ne yapacağımı bilemez bir halde ben ona bakarken o sert bir şekilde kapıyı örttü ve hızlı adımlarla bana yaklaştı. Onun her adımında kalbim de ki korku daha çok artıyordu. Hissettiğim çaresizlik ise beni fazlasıyla köşeye sıkıştırmıştı.

En son aramızda çok az bir mesafe kalınca durdu ve beni omuzlarımdan ittirerek gerilememi sağladı. Birkaç adımdan sonra sırtımda soğuk duvarı hissettim. Korktuğumu gizlemeyen gözlerle ona bakarken, o gözlerimi es geçmiş bir şekilde dudaklarıma bakıyordu. Dudaklarımı dişleme dürtüme engel olmaya çalışarak, bu saçmalığa son vermem gerektiğini beynimden yüzlerce kez tekrarlasam da sadece öyle durmakla yetinmiştim.

Benim geri çekilmeyişim sonucunda biraz daha yaklaştı bana. Önce başımda ki şalı bir eliyle çekip yere düşmesini sağladı. Sonra elleri boynumu okşarcasına yavaş bir şekilde aşağıya doğru kaydı. Üzerimde ki elbisenin ilk üç düğmesi açılırken de sadece ona bakmakla yetinmişti.

Eli açılan düğmelerin içinden sızarak hafifçe o noktayı okşadı. Vücudumda oluşan titreme ile hafifçe yutkundum.

"Sen bana karşı isyanda olsan da vücudun bana fazlasıyla karşılık veriyor, " dedi boğuk bir sesle.

"Rıfat..."

"Düşündüm de... Böylesine güzel bir vücuda dokunmadan daha fazla duramayacağım."

Yüreğim korkuyla çarpmaya başlamıştım. Kendimi bir an önce toparlayıp bu saçma durumdan kurtulmam gerekti. Onu engellemek için ağzımı açmıştım ki onun dudaklarını tam şah damarım da hissedince ne diyeceğimi unutmuş bir halde gözlerimi kapattım. Bedenim her geçen saniye daha fazla titremeye başlamıştı. Bedenimi tanıyamaz hale gelmiştim.

Dudakları boynumda ıslak bir yol çizerken ben sadece bu işkencenin bitmesini bekledim. İşkenceydi bu... Çünkü ne ona karşı koyabiliyordum ne de bu anın tadını çıkarabiliyordum. Benim için işkenceydi.

"Yapma..." diyebildim zorlukla.

"Neden? Karım değil misin? Benimle bunları bilerek, kabul ederek evlenmedin mi?"

Sesi sona doğru fazlasıyla öfkeli çıkmıştı. Haklıydı da. Ben bunların hepsini kabule ederek onunla evlenmiştim.

"Kabul etmeme sen zorladın."

"Ben sana sadece seçme şansı verdim..." dedi ve dudaklarını hafifçe dudaklarıma sürttü. "Sen bu evliliği seçtin... Şimdi neye bu isyanın?"

Sustum. Söyleyecek bir şeyim yoktu. Benim susmam üzerine dudakları hafifçe dudaklarımı kavradı. İlk başta tüy hafifliğinde olan bu temas daha sonra fazlasıyla sahiplenici ve ilkel bir hale gelmişti. Dili ağzımı açmam için zorlarken bir eli de belimden kavrayarak beni kendi bedenine daha fazla yaklaştırdı. Dudağımda hissettiğim acı ile istemsizce araladım dudaklarımı ve o an dili dilimle buluştu. Bu temas karşısında birkaç saniye bedenim uyuştu. Ben daha bu temasın verdiği etkinden kurtulamamışken bir an da beni bırakarak hafifçe uzaklaştı. Nefesi fazlasıyla hırıltılı çıkıyordu, gözleri ise kapkaraydı. Bedenlerimiz hala birbirine fazlasıyla yakındı. Bedenim hala delicesine titriyordu. Bütün dengem alt üst edilmişti. Nefesimi düzene sokmakta fazlasıyla zorlanıyordum.

Yüzüme doğru eğilerek yanağımdan kulağıma kadar dudaklarını sürttü hafifçe. İstemsizce gözlerimi kapattım. Kulağıma değen ılık nefesi ile titremem biraz daha artarken söylediklerini duymam ile bedenim kaskatı kesilmişti.

"Gerisi akşama... Bu gece benim olanı alacağım..."

-

İyi akşamlar arkadaşlar... İyisinizdir inşallah :) Ben her zaman ki gibi yoğun ve yorgunum... Nöbetten bugün çıktım ve uyandığımda elimden geldiğince biraz bir şeyler yazmaya çalıştım... Rica ediyorum düşüncelerinizi benden esirgemezseniz sevinirim.

İnstagram hesabım : dilekyelomi takibi unutmayalım :) Desteklerinize her zaman ihtiyacım var.

Kalbime Fısılda kitabımın ne zaman çıkacağını soran okurlarım var fazlasıyla... İki hafta içerisinde ciltli bir şekilde ellerimiz de olacaktır :))

Seviliyorsunuz ♥

Gül YarasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin