Hayat acımasızdı. Belki de biz insanlar acımasızdık... Gidecek bir yerim kalmamışken özgür kalmam ise hayatın bana verdiği cezalardan olsa gerekti. Gözlerim Rıfat'ı bulduğunda ifadesiz bir şekilde bana bakmakta olduğunu gördüm. Bu adama her sıfatı yakıştırmıştım... Pislik, sapık, hasta, zorba ve daha bir sürü... Bir tek kocam olma sıfatını yakıştıramamıştım. Yakıştırabilir miydim ki? Bilmiyordum, bildiğim tek bir şey varsa da artık bu duruma alışmam gerekti. Bu gerçekle midem bulandı. Ben... Ben böylesine bir şeyi kabul etmemeliydim.
Gözümden akan yaşlara da ağzımdan kaçan hıçkırıklara da artık engel olamıyordum. İstemsizce olduğum yerde çöktüm. Daha fazla dayanamıyordum. Ne yüreğim ne de bedenim bu durumu kaldıramıyordu. Kendime o kadar yabancıydım ki artık... Ben bu muydum? Neredeydi o eski Gülüm? Kahkaha atmaktan karnına ağrılar giren o kız neredeydi?
Omuzlarımdan tutulup kaldırılmam ile gözlerim onun gözlerini buldu. Onun ise bir eli belimi sımsıkı tutarken diğer eliyle başımda ki yazmayı çekti. Alnını alnıma yaslarken bir eli de saçlarıma doğru yol almıştı.
"Ah be kadın beni nasıl parçalıyorsun bir bilsen!"
"Bende parçalanıyorum," diye fısıldadım. Onun ki sevgiden bir parçalanmayken benim ki acıdan bir parçalanmaydı.
"Gitmek istiyorsan... Gidebilirsin."
"Hani beni bırakmayacaktın hiçbir zaman?"
Yüzünde garip bir gülümseme belirmişti. "Yine bırakmayacağım... Sen sadece odamdan, evimden gideceksin... " dedi ve elimi alarak kalbinin üzerine bıraktı. "Buradan hiçbir zaman gitmeyeceksin."
"Ne olacak böyle?" diye sordum. Artık bir çözüm arıyordum. Bir şeylerle savaşmaktan yorulmuştum. Her defasında bir boşluğa karşı savaşıyormuşum gibi hissediyordum ve bu boşluk her defasında beni çekip girdabında kaybediyordu.
"Bilmiyorum... Tek bildiğim sen benim sevdiğim kadınsın ve hiçbir zaman bu değişmeyecek."
"Gidecek bir yerim yok."
"Gidecek bir yerin olsa... Gidecek miydin?"
Dürüst davrandım. "Gidecektim."
Elini elimin üzerinden çekerek yüzüme yasladı ve alnını alnımdan çekerek gözlerime baktı. Siyahın en acı rengini almış gözleri öyle bir baktı ki kalbimde bir yerlerin kırıldığını hissettim. Çok kısa bir an onun acısını yüreğimde hissettim.
"Gitmeyeceksin."
Başımı salladım. "Gidemeyeceğim."
"Gel o halde... Gitmek yerine gelmeyi dene olmaz mı?"
Deneyebilir miydim? Olur muydu? Bu kadar yaşanılandan sonra, yıkılan hayallerin kalıntılarının üzerine yeni bir hayal inşa edilebilir miydi? Bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey vardı artık bu adama mecbur olduğumdu.
"Başka çarem yok..."
Sert çehresinde silik bir gülümseme belirmişti. Dudakları alnımı bulduğunda istemsizce gözlerimi kapattım. Onun dokunuşları hala beni irrite ediyordu. Elimde değildi işte... Bir şekilde bir yerlerden tutunmaya çalışıyordum ama o şeyler her defasında elimde kalıyordu.
"Bir gün..." dedi fazlasıyla kederli bir sesle. "Sana dokunduğumda, seni öptüğümde sen de isteyeceksin."
❧❧❧
Değişik bir gecenin sabahına uyanmıştım. Dokunuşlarına dayanamadığım adamın kollarında huzurlu bir uykudan uyanmak fazlasıyla tuhaftı. Bu eve geldim geleli ilk defa böylesine huzurlu bir şekilde uyanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Yarası
General FictionBazen diller lal olur, tüm bilinenler bir sır olarak kalır. Geçmiş ise tozlu bir sandığa kaldırılarak her şey unutulur. Ya kalpler? Kalpten geçenleri de bu tozlu sandıkta unutmak mümkün müydü? ~ Kalpte yeri olmayanın gönülde yeri olur muydu hiç? O...