ჱ 3 ჱ

40.3K 2.8K 233
                                    

Elime batan iğne ile elimde ki işlemeyi sinirle koltuğun diğer tarafına fırlattım. Kafamı bir türlü toparlayamıyordum. Aklımda hala dün ki konuşmalar tekrarlanıp duruyordu. Bir sevdiğim adamın yüzü beliriyordu bir de o pisliğin.

''Gülüm.''

Annemin sesiyle düşüncelerimi bir kenara bırakarak ona baktım. Elinde iki kahveyle yanıma geldi oturdu. Kahvelerden birini bana uzatarak ''İyi misin kızım?'' diye sordu.

''İyiyim anne.''

''Öyle görünmüyor pek.''

Ne diyebilirdim ki anneme? Anne yıllardır hayalini kurduğum evlilik için belki birkaç yıl daha beklemem gerek mi? Hayır, bunu söyleyemezdim. Zira annemin daha fazla bu konu hakkında sabırlı kalacağından emin değildim. Yıllardır gizliden gizliye Mahir ile görüşmeme bir şey söylememişti ama birkaç yılda hatta belirsiz bir süre daha bu durumun böyle gitmesine izin verecek değildi.

''İyiyim anne gerçekten.''

''Mahir ile mi bir şey oldu?''

Koltukta huzursuzca kıpırdandım. Tüm bedenimi bir anda ateş basmıştı. Allahtan avluda oturuyorduk da hafif esen rüzgâr beni birazcık da olsa rahatlatıyordu.

''Bir şey olmadı anne.''

''Söyledin mi?''

Kahvemden büyük bir yudum alarak ''Neyi?'' diye sordum.

''Neyi mi? Kızım ben dün sana ne dedim? Baban gelsinler istesinler diyor.''

Ellerimin titremesine aldırmadan elimde ki kahveyi koltuğun önünde duran tahta masaya bıraktım. Sakin kalmaya çalışarak ellerimi birbirine kenetledim. Söylemem gerekti anneme ama nasıl söyleyeceğimi bilemiyordum. Vereceği tepkiden korkuyordum.

''Anne...''

''Bak Gülüm yıllardır saklı gizli görüşüyorsunuz ama millet artık kötü konuşmaya başlayacak. Gelsin istesin seni de bitsin artık.''

''Mahir'in babası hasta...''

Annem elinde ki kahveyi tahta masaya bıraktıktan sonra gözlüklerinin üzerinden düşünceli bir ifadeyle bana baktı.

''Ne demek bu Gülüm?''

''Mahir...'' dedim ve sakinleşmek adına birkaç kesik nefes aldım. ''Babası hastayken böyle bir şeyin doğru olmayacağını söyledi.''

Söylediklerim karşısında annemin kaşları çatılmıştı. ''Gülüm biz adama bugün gelsin senle evlensin demiyoruz. En azından sözünüz olsun.''

Olmazdı işte. Bende deli gibi bunu istiyordum ama Mahir diretiyordu. Ona da hak veriyordum. Ne zorluklarla okuduğunu iyi biliyordum. Cebinde parası olmadığını da biliyordum bilmesine ama işte yine de gönlüme söz geçiremiyordum. Bu şekilde de gidemezdi.

''Anne bilmiyorum.''

''Bilmeyecek bir şey yok Gülüm...'' dedi annem ve ayağa kalktı. Kahve bardaklarını alarak bana uyarır bir ses tonuyla ''Son bir kez daha konuş. Hala yok diyorsa bu iş biter Gülüm,'' diyerek yanımdan uzaklaştı. Gözümden akan yaşlara engel olamıyordum artık. Yüreğim yanıyordu. Ben ki ağlamaktan ölesiye nefret ederken şu son iki günde ne kadar da çok ağlamaya başlamıştım. Elimden gelen hiçbir şey yoktu. En çokta bu beni hırpalıyordu. Sevdiğim adam ile aramda ki tek engelin para olması ise kahrediyordu beni. Ne yapacaktım ben?

Evin tahta kapısının çalınması ile gözyaşlarımı hızlıca sildim ve başımda ki beyaz tülbendimi düzelterek kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığımda karşımda Mahir'in annesini görmem ile bir an ne yapacağımı şaşırdım. Kadının yüzü solgundu. Gözleri ise kıpkırmızıydı. Zorlukla kendimi toparlayarak ''Hoş geldiniz, içeri geçin,'' diyebildim. Kadın zoraki bir gülümseme ile bana karşılık verdikten sonra içeri geçti. Avluda az önce oturduğum koltuğun bir köşesine o bir köşesine de ben oturdum. O esnada annem de ''Gülüm kim geldi?'' diye sorarak yanımıza geldiğinde Mahir'in annesi ile karşılaşınca şaşırdı. Hızlı bir şekilde üzerinde ki şaşkınlığı atarak ''Hoş geldiniz,'' dedi ve kadına sarıldı.

''Hoş buldum... Ben izin verirsen Gülüm kızımla bir şey konuşmak istiyorum.''

Kalbim heyecanla atmaya başlamıştı. Mahir'in annesi benimle ne konuşacaktı ki?

''Ben akşam yemeğini hazırlayayım, daha sonra görüşürüz.''

Mahir'in annesi Hatice teyze annemi sadece başıyla onaylamakla yetindi ve annem gözden kaybolduktan sonra bana doğru döndü. Ne konuşacağını bilmiyordum ama az çok Mahir ve benimle ilgili olduğunu tahmin ediyordum. Belki de beni istemeye geleceklerini söyleyecekti. Bu düşünce ile yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım. Benim gülümsemem ile o da gülümsemişti fakat bu soğuk bir gülümsemeydi.

''Oğlumun sana neden sevdalandığını daha iyi anlıyorum şimdi.''

Bir şey söylemeden onun devam etmesini bekledim. Zaten karşımda ki kadının da benim konuşup konuşmamla ilgilenir gibi bir hali yoktu.

''Bu kara gözlerin... Bu gülüşün... Maşallah çok güzelsin. Tıpkı bir peri kızı gibisin.''

Bu sözler karşısında üzerimde ki gerginliği biraz olsun atabilmiştim. Mahir'in annesi benim kayınvalidem sayılırdı ve beni beğenmesi benim için fazlasıyla büyük bir onurdu.

''Mahir dün akşam eve geldiğinde seni istememiz gerektiğini söyledi.''

Kalbimde ki tüm karartı bu son sözlerle kalkmıştı. Ruhum kanatlanmış uçuyordu adeta. Sevdiğim adam beni yarı yolda bırakmamıştı işte. O an bir kez daha şükrettim Mahir'i sevdiğim için.

''Açık konuşacağım Gülüm seninle.''

''Evet.''

''Bizim elimizde avucumuzda yok... Bunu biliyorsun. Mahir'i ne şartlarla okuttuğumuzu da biliyorsun. Babasının durumu da ortada... Tedavi edilmezse ölecek fakat tedaviye yetecek kadar paramız yok. Gerçi bugünü kurtaracak paramız dahi yok. Bir de evde on sekiz yaşında bir kızım var. Üzerinde benim kıyafetlerim olan bir kızım var Gülüm!''

Mahir'lerin maddi durumlarının kötü olduğunu iyi biliyordum. Ama bunları tekrar duymak ister istemez canımı yakmıştı. Kendimi bencil gibi hissetmeye başlamıştım. Mahir'in Sevda adında bir kız kardeşi vardı. Pek evden çıktığı yoktu. Ben bile onu bir ya da iki kez anca görmüştüm. İçine kapanık bir kızdı. Gerçi bu durumda nasıl içine kapanık olmasın ki?

''Dün gece çok düşündüm yavrum. Bir yanda bu sefillik bir yanda acı çeken oğlum... Mahir dün gece sabaha kadar uyumadı. Sabahta kararımı vermiştim. Ne olursa olsun seni oğluma isteyecektim.''

Az önce içimde meydana gelen tüm huzur yerini huzursuzluğa bırakmıştı. İsteyecektim kelimesi beynimin için de tekrarlanıp duruyordu. Bu konuşmanın sonunun hoşuma gitmeyeceği aşikârdı.

''Buraya gelirken... Rıfat ile karşılaştım.''

O pisliğin adını duymam ile kaşlarımı istemsizce çattım. Tüm bedenim huzursuzlukla titremişti.

''Ben... Ben arada kaldım yavrum.''

''Ne demek bu?''

''Bana eğer sen onunla evlenmeyi kabul edersen kocamın iyileşmesi için gerekli yardımı yapacağını söyledi fakat sen onu evlenmezsen...'' dedi ve sözlerini bir hıçkırık kesti. Gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. ''Kötü şeyler olacak dedi.''

Duyduklarım karşısında kan beynime sıçramıştı. Nasıl böyle bir şey yapabilirdi? Kimdi o? Dün beni tehdit ettiği yetmediği gibi şimdi de Mahir'in ailesine mi dadanmıştı? Allah'ım yok muydu o pislikten kurtuluş bana?

Hatice teyzenin elimi tutması ile öfkeme hâkim olmaya çalışarak tekrar ona baktım.

''Bunu senden istemeye hakkım yok biliyorum ama...'' dedi ve oturduğu yerden kalkarak önümde dizlerinin üzerine çöktü. ''Yalvarırım kızım sana evlen o adamla... Ben bir anayım... Bile bile oğlumu ateşe atamam. Elini ayağını öpeyim evlen o adamla!''

-

Merhabalar arkadaşlar :) Öncelikle hepinize kocaman teşekkür ederim. Gösterdiğiniz ilgi ve alakadan çok memnunum :)) Bu yüzden elimden geldiğince hızlı bölüm atmaya çalışıyorum :)) Haftaya taşınacağım için bölümler bu süreçte biraz kısa gelebilir ama inşallah taşınma işlemi bitince daha uzun bölümlerle sizlerle olacağım :))

İnstagram hesabım: dilekyelomi takibi unutmayalım :)

Seviliyorsunuz ♥ :)

Gül YarasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin