ჱ 16 ჱ

39K 2.9K 296
                                    


"Benden sevgi dilenmekten yorulmadın mı?"

"Gülüm..."

"Yeter!" diye bağırarak ondan zorlukla kurtuldum ve yataktan kalkarak öfkeli gözlerimi onun karanlığı resmeden gözlerine diktim.

"Sen beni mahvettin... Hayatımı aldın ellerimin arasından... Sana yalvardım ben... Yapma dedim, olmaz dedim, yüreğim başka bir adama ait dedim... Sen anlamadın. Şimdi sakın benden sevgi dilenme. Sen bana acımadın... Bende sana acımayacağım."

Bir şey söylemesine fırsat vermeden banyoya girdim. Kapıyı kilitleyerek olduğum yere çöktüm. Yorulmuştum hem de çok... Kalbim ağrıyordu artık. Yüreğimde tamiri zor yaralar açılmış ve fazlasıyla hırpalanmıştım.

❧ ❧ ❧

Kahvaltıdan sonra Rıfat evden gitmişti. Kahvaltı boyunca da zaten gergin tavırları herkesin dikkatini çekmişti.

Dicle Hanımla salonda çaylarımızı içerken bir anda içeri Rıfat girdi. Daha gideli bir saat anca olmuştu. Elinde bir gazete ile gelmişti. Gazeteyi kucağıma doğru fırlattığında çayı dökmemek için hemen yanımda ki sehpaya bıraktım ve öfkeli gözlerimi gözlerine sabitledim. Ne yaptığını sanıyordu bu adam? Ben öfkemi dile getiremeden Dicle Hanım konuşmaya başlamıştı.

"Rıfat ne yapıyorsun sen?"

"Sen karışma anne," dedi Rıfat gözlerini bir an bile benim gözlerimden ayırmadan. "Bak," diyerek kucağımda ki gazeteyi gösterdi. Ne olduğunu anlamamış bir şekilde kucağımda ki gazeteyi elime aldım ve o an gördüğüm resim ile kalbimde bir yangın başlamıştı. Ellerimin titremesi ile gazeteyi düşürdüm. Gözümden akan yaşların farkında değildim artık.

"Ne oluyor Rıfat? Gülüm kızım..." demişti ki Dicle Hanım Rıfat araya girdi. Beni kolumdan tutarak ayağa kaldırdı.

"Sevdiğin adamı gördün mü? Babasını ameliyat eden doktorun kızıyla evlenecekmiş... Seni ne kadar da seviyormuş be!"

Hiçbir şey söyleyemiyordum. Öylece kalakalmıştım. Haklıydı. Benim günlerce gözyaşı döktüğüm adam o resimde bir kadınla el ele bir şekilde gülümsüyordu. Benim Mahir'im başkasının olmuştu... Allah'ım kalbim parçalanıyordu adeta. Bu acı... Bu acı öyle berbat bir şeydi ki can çekiştiriyordu.

"Rıfat bırak kızı..." diyen Dicle Hanım'ın sesi kulaklarımda yankılanıyordu fakat ben git gide kendimi kaybetmiş bir halde sallanıyordum ki bir anda kendimi Rıfat'ın göğsüne dayanmış bir halde buldum.

"Onun açtığı yaralardan kurtulmak için bile bana geliyorsun Gülüm... Artık anla senin benden başka bir yolun, başka bir sonun yok!"

Sözleri karşısında ateşe dokunmuş gibi bir anda kendimi ondan uzaklaştırdım ve koşarak salondan çıktım.

Odaya girdiğim de kendimi tutamayarak yatağa yüz üstü yatarak ağlamaya başladım. Gözümden akan hiçbir yaş içimde ki yangını durdurmaya ufacık bir katkı sağlamıyordu. Aksine daha çok güçlendiriyor gibiydi.

Sözler, umutlar... Hepsi boşmuş. Ne ben verdiğim sözde durabilmiştim ne de umutlarımız gerçeğe dönüşebilmişti. Üstelik o da sözünde duramamıştı. Benden başkasını sevemeyeceğini söylerken nasıl başka birinin elini tutardı. Nasıl ona karısı gözüyle bakabilirdi?

Odanın kapısının açılması ile ağzımdan kaçan hıçkırıklara engel olmaya çalıştım.

"Ağlıyor musun?"

Cevap vermedim. Şu an en son görmek istediğim insan Rıfat'tı.

"O başka bir kadını severken, onunla evlenecekken sen ağlıyor musun? Seni sevmediğini..." demişti ki daha fazla dayanamayarak yataktan kalktım ve bütün öfkemi, acımı çıkarmaya çalışarak yumruklarımı göğsüne indirmeye başladım.

"Allah kahretsin seni! Her şey senin yüzünden... Nefret ediyorum senden, hayatımı çaldın ellerim..." demiştim ki bir anda dudakları dudaklarımın üzerine kapandı. Kendimi kurtarmaya çalışarak kollarında debelendim fakat ben debelendikçe o daha fazla beni sarıyordu. Dudakları dudaklarımın üzerine hafif öpücükler bırakıyordu. En sonunda kendini biraz çekerek alnını alnıma yasladı. Bir eli de sımsıkı belimi sarmıştı.

"Onun için ağlama..."

"Bırak beni..."

"Seni bırakmayacağımı biliyorsun... Bırakamayacağımı çok iyi biliyorsun. Neden hala kendine de bana da acı çektirmeye devam ediyorsun?"

Ne saçmalıyordu bu adam böyle? Şu an bu durum da olmamın tek sebebi oyken geçmiş karşıma hangi acının hesabını soruyordu?

"Çektiğim acılarının sebebi sensin!"

Yüzünde hafif bir gülümseme oluşmuştu. Bu durum beni daha fazla sinirlendirmekten başka bir işe yaramamıştı.

"Çektiğin acılarının sebebi kendinsin Gülüm!"

"Sen hayatıma girmeseydin, beni bu evliliğe zorlamasaydın hiçbir şey böyle olmayacaktı!"

"Emin misin?"

Sesinde ki alay tüylerimi diken diken etmişti. Ne demekti bu?

"Ne demek bu?"

"Gazetede ki haberi okusaydın anlardın... Mahir'in kızla bir yıldır ilişkisi varmış."

Yanlış duymuştum değil mi? Bedenim titremeye başlamıştı. Başım dönüyordu. Rıfat'ın belimi saran kolu olmasa çoktan yere düşmüştüm. Bu nasıl bir sınavdı böyle? Her gün canımdan can gidiyordu ama ben hiçbir şey yapamıyordum. Ölümünü bekleyen bir hasta gibiydim. Ne olacaktı böyle? Daha ne kadar direnecektim ki? Üstelik artık direnmek için bir nedenim de kalmamıştı.

"Gülüm..." diyen Rıfat'ın sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Çehresinde ciddi bir ifade ile bana bakıyordu. Benim sessiz kalmam üzerine devam etti.

"Canın yanıyor biliyorum ama emin ol benim canım senin canından daha çok yanıyor... Sevdiğim kadın başka bir adam için ağlayıp, acı çekerken yüreğim bunu kaldıramıyor. Ben sana kıyamazken başka bir adamın seni böyle mahvetmesi beni delirtiyor!"

Sözler hoştu... Ama bende yarattığı tek şey iğrenç bir mide bulantısıydı. Bu adamın güzel sözü bile diken olup bana batıyordu.

Dudakları alnıma bir öpücük bıraktıktan sonra şah damarımın üzerine geldi. Hafif bir ısırık bıraktıktan sonra yüzünü boynuma gömdü.

"Kokun huzuru bahşediyor..."

"Ne yazık senin kokun sadece ölümü hatırlatıyor bana..."

"Dilinle beni ne zamana kadar yaralamayı düşünüyorsun?"

"Ölene kadar."

"Öldür o zaman," dedi ve hafifçe benden uzaklaşarak ciddi gözlerle bana baktı. "Bu kadar çok öldürmek istiyorsan hemen şimdi öldür."

"Bu kadar kolay bir ölümü hak etmiyorsun sen... Beni nasıl günden güne ölüme götürüyorsan sen de aynı şekilde öleceksin."

Hafifçe gülümsedi. "Ben her şeyi göze aldım Gülüm..." diyerek yüzünü biraz daha yüzüme yaklaştırdı. "Seni istiyorum..."

Sesinde ki arzu, gözlerinde ki yoğunluk korkmama neden olmuştu. Kendimi ondan uzaklaştırmaya çalıştıkça o bana daha çok yaklaşıyordu.

"İzin ver artık..." diye fısıldarken elleri gömleğimin düğmelerine gitmişti. Hipnotize olmuş gibi sadece ona bakıyordum. Ne gömleğimin düğmelerini çözen ellerine engel olabilmiştim ne de boynumdan göğsüme doğru kayan dudaklara...

-

İyi akşamlar arkadaşlar... Öncelikle okuyan arkadaşlarımdan ricam düşüncelerini belirtmeleri ve beğenmeyi unutmamaları... Gerçekten boş zamanım olmadığı halde bir şeylerden fedakarlık yaparak yazıyorum ve en azında yorumlarla buna değsin istiyorum. Yorumlara cevap veremesem de hepsini okuyorum!

İnstagrma hesabım : dilekyelomi bana destek olabilirsiniz :)

Seviliyorsunuz ♥ :)


Gül YarasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin