ჱ 24 ჱ

46.6K 2.8K 191
                                    




Acı, utanç, pişmanlık, heyecan, garip bir mutluluk... Şu an hissettiklerim tam olarak bu duygu karmaşasından ibaretti.

"Sen..." diyen sesini duymam ile arzudan koyulaşmış gözlerine baktım. Hala az önceki yaşadığım hazzı üzerimden atamamanın verdiği heyecanla...

"Sen bana o adamın..." demişti ki devamını getirmedi. Bir süre gözleri gözlerime açık bir işkence çektirdikten sonra bir anda dudakları ile dudaklarımı hapsetti. O kadar ani ve ilkel bir öpücüktü ki... Ben ne karşı koyabilmiştim ne de karşılık verebilmiştim. Onun benden kendini çekmesi ile ona baktım. Yüzünde az önce ki öfkeli ifade yoktu. Hatta gayet keyifli duruyordu.

"Ah, Gülüm... Beni nasıl mutlu ettiğini bir bilsen..."

Cevap vermedim. Konuşamıyordum. Adeta dilim lal olmuştu. Konuşsam da tam olarak ne diyeceğimi bilmiyordum. Yaşadığım şey beklemediğim, planlamadığım bir şeydi. Önce bunun hesaplaşmasını kendi içim de yaşamlıydım.

İlk hesaplaşmam gereken gerçek... Pişman mıydım? Hayır, değildim. Pişman olmam gerekirken zerre kadar pişman değildim. Bu durum biraz daha canımı yakıyordu.

Bu yaşadıklarımdan utanıyor muydum? Evet, fazlasıyla utanıyordum. Fakat bu utanma yaşadıklarımdan ötürüydü. Rıfat ile yaşadığım bu özel anlar benim utanmama neden oluyordu. İçimde garip bir his vardı. Adlandıramadığım, bir sıfat yakıştıramadığım...

Benim sessiz kalmam üzerine, yan tarafıma kayarak beni göğsüne doğru çekti. Saçlarıma öperek, eliyle çıplak omzumu okşuyordu.

"Artık mutlu olalım... Bana direnme, beni anla ve beni yaralamaktan vazgeç olmaz mı?"

Sesi titriyor muydu? Acımasızlığı ile ün salmış Rıfat Bey'in sesi mi titriyordu? İnanamıyordum. Bakışlarımı onun gözlerine sabitledim. Orada ki heyecanı, korkuyu görebiliyordum.

"Bana çok acı çektirdin."

"Seviyorum seni."

Hafifçe gülümsedim. Sevgi acı çektirmek demek miydi?

"Sevgi ve acı aynı cümleye yakışmıyor."

"O halde," dedi mahcup bir sesle ve alnıma bir öpücük daha bıraktı. "Acıyı bırakalım sadece sevgi ile yolumuza devam edelim."

Bir şey söylemedim. Sadece başımı onun göğsüne yaslayarak, gözlerimi kapatmakla yetindim. O an fark ettiğim gerçek ise içimde bilinmez duygulara yer açmıştı. Bu pozisyonda rahatsız olmam gerekirken kendimi huzurlu ve güvende hissediyordum. Ben bu adama karşı çekiliyordum...

❧❧❧

Yüzümde hissettiğim öpücükler ile istemsizce gözlerimi açmıştım. Rıfat giyinmiş bir şekilde yatağın üzerinde oturuyordu. Kendi halime bakınca hala çıplak olduğumu fark ettim ve hızla beyaz örtüye sardım bedenimi.

"Günaydın güzel gözlüm."

"Günaydın," diyebildim zorlukla. Gözüm odayı taradığında sadece bir yataktan ibaret olduğunu fark ettim. Dün bu ayrıntıyı görememiştim. Rıfat da düşündüğüm şeyi anlamış olacak ki "Seni özlediğim her zaman bu eve geliyordum ve bazen burada kalıyordum... O yüzden sadece bu odada bir yatak var... Diğer her yer boş, senin döşemen için," diye açıklamaya girdi. Sadece başımı sallamakla yetinmiştim.

"Şimdi..." dedi düşünceli bir sesle. "Bu evde benimle yaşar mısın?"

Gözlerimin şaşkınca açılmasına engel olamamıştım. Bu ev çok güzeldi, inkâr edecek değildim ama yine de bilmiyordum. Rıfat ile hep yalnız olmak beni biraz korkutuyordu. Ama bir yandan da istediğim gibi davranacak olmanın verdiği özgürlük hissi bu evde yaşamak için beni tetiklemiyor desem yalan olurdu. Tabii, bunların yanında konaktakiler buna nasıl bir tepki verecekti bilmiyordu Gülüm. Bu yüzden endişesini saklama gereği duymadı.

Gül YarasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin