Dudaklarının temasının büyüsüne kapılmışken karnıma saplanan ve az öncekine göre biraz daha can yakıcı olan ağrı ile iki büklüm kaldım. Canım yanıyordu çok.
"Gülüm..."
"Karnım," diyebildim sadece nefes nefese. Yanan bölge delicesine ağrıyordu.
Beni kucağına alarak yatağın üzerine bıraktı ve hemen karnımı açarak yanan yere baktı.
"Zorlamışsın..."
"Senin yüzünden," dedim sesimde açık bir suçlamayla.
"Ben ne yapmışım?" diye sordu tek kaşı alayla havalanırken... Ben onun yüzüne bakmaktan bir an ne dediğini anlayamasam da onun yüzünde ki gülümseme arttıkça hemen kendimi toparladım.
"Beni üzdün... O kadınla..." demiştim ki bir anda Rıfat üzerime doğru eğildi. Bedenini bedenime temas ettirmemeye özen göstererek yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"O kadın diye bir şey yok."
"Var."
"Eyşan ile derdin ne Gülüm?"
"Asıl onun seninle derdi ne?"
"Kıskanıyor musun beni?"
Kıskanıyor muydum? Bu sorunun cevabını kendime verdiğim anda nefesim kesilmişti. Ben bu adamı kıskanıyordum. Hem de çok fazla. Onu ne ara bu kadar çok sahiplenmiş ve kabullenmiştim bilmiyordum ama başka bir kadınla değil yan yana, adının bile yan yana gelmesine dayanamaz hale gelmiştim.
"Ne münasebet..."
"Emin misin?"
"Fazlasıyla eminim."
"Eyşan'ı kafana takma."
Sinirle onu üzerimden ittim. "O kadın seni seviyor."
Tek kolunun üzerine başını koyarak, yatağa uzandı. "Evet, seviyor."
Bu cümleler beynimde bir şimşek gibi çakmıştı. Hırsla ve öfkeyle ona baktım. "O kadın seni seviyor öyle mi?"
"Öyle."
"O halde neden bu evde?"
"Bu evde olmaması için bir sebep göremiyorum."
"Evlisin."
"Aksini inkâr etmedim."
"Bu kadar basit yani senin için?"
Gözlerim dolmuştu. Benim canım yanıyordu bu durumdan ama onun umurunda bile değildi. Rahat bir şekilde o kadının kendisini sevdiğini bildiğini söylüyordu ve bu durumdan hiç ama hiç rahatsız değil gibi görünüyordu. Sinirle yatağa daha çok gömüldüm ve acıyan karnımı yok saymaya çalışarak hafifçe yan döndüm.
"Gülüm..."
Cevap vermedim. Şu an kendi iç hesaplaşmamı yapıyordum. Rıfat'ın bu rahat tavırları beni çileden çıkartıyordu.
"Hala anlamıyorsun değil mi?"
Merakıma yenik düşerek konuşmama yeminimi daha başında iken bozdum. "Neyi?"
Cevap beklerken sırtımda onun bedenini hissettim. Boynuma ise ılık nefesi vuruyordu.
"Ne gözüm ne kalbim senden başka kadını göremiyor... Sen dışında tüm kadınlar gözüme de gönlüme de haram..."
Bu sözler hem kalbime bir ilaç niteliği taşırken hem de ruhumu okşamıştı. Böyle sevilmek güzeldi.
"Yine de o kadın..." demiştim ki dudaklarını boynuma bastırınca tüm söyleyeceklerimi unuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Yarası
General FictionBazen diller lal olur, tüm bilinenler bir sır olarak kalır. Geçmiş ise tozlu bir sandığa kaldırılarak her şey unutulur. Ya kalpler? Kalpten geçenleri de bu tozlu sandıkta unutmak mümkün müydü? ~ Kalpte yeri olmayanın gönülde yeri olur muydu hiç? O...