Deniz sinirle sandalyesini çekiştirip Erkan'ın yanına oturdu. Mehmet de tam karşısında söyleyeceklerini bekler gibi dikkatlice onu izliyordu.
" Biliyorsun bugün evden biraz erken çıktım. Sen bana nasıl olsa yetişirsin umuduyla sinemaya geldim. Oldukça yoğundu tahmin edeceğin gibi. Salondaki yerimi alıp seni beklemeye başladım. Neredeyse film başlayacaktı ama sen gelmemiştin henüz. Sonra ışıklar kapandı ve film başladı. Tam o sırada yanıma biri oturdu. Karanlıktan kim olduğunu göremedim. Senden başkası olacağı aklımın ucundan geçmediği için bütün film boyunca sen sanarak başka bir adama sarılıp film izlemişim meğerse. Sonrasında ışıklar açıldı bir de ne göreyim. Karşımda bu adam aha işte böyle oturuyor yine. Tabi çığlığı bastım hemen neyse sonra görevliler geldi. Şikayetçi misin dediler. Evet dedim, bu yer abime ait kendi biletimi gösterdim tabi seninki yok. Ondan da biletini göstermesini istediler. İşin tuhafı bileti doğru. Yani her nasıl olmuşsa senin biletin ondaydı. Bunun mutlaka mantıklı bir açıklaması olmalı dedim. Bileti satın aldığını söyledi. İşte böyle şimdi ki gibi anlamsız bakışlarla suratıma bakıp bunda büyütülecek ne var iması vermeye çalıştı. Neyse şikâyetçi olmadım dua etsin ki yoksa şu an karşılıklı olarak karakolda içecektik çayımızı."
" Aslında bilet kısmını ben sana açıklayacaktım. O yüzden telefonda olmaz deyip buraya çağırdım seni. Sonucun bu kadar ilginç olacağını hiç tahmin etmemiştim." dedi Erkan.
" İlginç mi? Ne yani bunca anlattığım şeyden sonra durumu böyle mi özetledin abi?"
" Hayır elbette. İşin ilginç yanı şu. Filmin başlamasına on dakika kala geldim sinemaya. Görevliye bileti gösterip içeriye girmeye hazırlanırken biletin cebimde olmadığını fark ettim. Her yeri aradım ama bulamadım. Sonuç olarak da görevli beni içeri almadı. Sana da ulaşamadım. Telefonun çekmiyordu sanırım."
" Peki, bu adamın eline nasıl geçti senin biletin?"
" Bunu bende anlamadım. Mehmet konuyu bir de senden dinleyelim. Nasıl oldu tüm bunlar?"
" Deniz Hanım sözümü kesmeden dinleyecekse anlatayım olanları en başından."
" Hıh, anlatacakmış. Sepetinde başka cümlen kaldı mı senin?"
" Deniz lütfen. Bırak da anlatsın Mehmet yoksa öğrenemeyeceğiz neler olduğunu." dedi Erkan.
" İşte sinema salonunda da anlatmaya çalıştım ama konuşmama bir türlü izin vermedi. Bende erkenden geldim sinemaya belki bilet bulurum ümidiyle. Ön sıralarda yerimi aldım ve beklemeye başladım. Bu seans olmasa bile diğeri için bilet alabileceğimi umuyordum. Derken yanıma biri yanaştı genç kısa boylu. Belli ki üniversite öğrencisiydi. Elinde fazladan bir bilet olduğunu ve satmak istediğini söyledi. Hem de film beş dakikaya kadar başlıyordu. Bileti isteyip istemediğimi sordu. Saatlerce sırada beklemişken üstelik de beş dakika sonra başlayacak bir filme bilet bulmuşken kaçırmak istemedim tabi. Kalabalığı göstererek bilet bulmanın kolay olmadığını söyleyerek e derinden fazla isteyeceğini ima etti doğal olarak.Çaresiz kabul ettim ve bileti alarak içeriye girdim. Karanlıkta yerimi bulmaya çalışarak yavaş yavaş ilerledim. Görevli yerimi gösterdi. Zaten başka da boş yer görünmüyordu. Oturdum ve oturmamla yanımdaki kişinin koluma girmesi bir oldu. Ne olduğunu anlayamadım. Bana nerde kaldığımı sordu. Pardon anlayamadım dedim ama susmamı film bitince konuşacağımızı söyledi. Arada anlatmaya çalıştım bir yanlışlık olduğunu çünkü sürekli abi diyordu bana ama şu an olduğu gibi bir türlü konuşmama izin vermedi. Film bitti. Işıkların yanmasıyla çığlığı basması bir oldu. Bir anda herkes etrafımıza toplandı. Ne fırsat düşkünlüğümüz kaldı ne terbiyesizliğimiz. Görevliden yediğimiz laflar da cabası. Durumun özeti bu yani anlayacağınız."
Erkan gülmeye başladı. Deniz sinirle abisine bakıp,
" Hikaye benimkinden daha çok ilgini çekti galiba?" diye sordu manalıca.
" Hayatta tesadüflere inanırım ama bu kadarına rast gelmemiştim hiç. Ben biletimi kaybediyorum bir başkası bulup benim lise arkadaşıma onu satıyor. O bu biletle içeri geçip kardeşimin yanına oturuyor. Kardeşim onu ben sanıp sarılıp film izliyor. Film bitiminde kavga dövüş ortalık karışıyor sonra ben kardeşimi beklerken dışarıda lise arkadaşımı görüp bir çay içmeyi teklif ediyorum ardından kardeşim de bize katılıyor ve tesadüf budur ki kardeşimin içeride kavga ettiği kişi benim dışarıda birlikte oturduğum aynı kişi oluyor. Sizce de komik değil mi?"
Deniz abisine bakarak,
" Aslında bu açıdan bakınca evet biraz garip ve komik doğrusu." diyerek gülümsedi.
" Sonunda kendimi ifade edebildiğim için mutluyum en çok." dedi Mehmet' de gülerek.
" Neyse en azından sorunu çözebildiğimizi düşünüyorum konuşarak öyle değil mi Deniz?" dedi Erkan.
Deniz çok fazla istekli durmuyordu bu teklife ama anlatılanlar mantıksızda değildi hani. Daha fazla uzatarak abisini de üzmek istemiyordu. Mehmet, Deniz' den önce davranıp hemen cevap verdi.
" Tamam ben Deniz'i afettim ve tüm yaptıklarını unuttum bile. Hem bunca yıl sonra birbirimizi böylesi tesadüflerle tekrar bulmuşken boş yere üzülmenin de bir anlamı yok. Hadi unutalım artık tüm olanları, lütfen."
" Beni afettin demek, tövbe estağfurullah. Çocuk avutmayı bırakalı çok oldu ama neyse yine de teşekkür ederim Mehmet. Allah razı olsun senden ne büyük bir kalbin varmış karanlıkta bunu göremediğim için üzgünüm."
Erkan ile beraber Mehmet de kahkahayı bastı bu sözlerin üzerine.
" Hep böyle sivri dilli miydin sen. En son hatırladığım kadarıyla bir iki cümle yan yana getirip konuşmakta zorlanıyordun. Maşallah geçen zamandan pek bir şey çalmışsın anlaşılan."
" Ne yapalım hırsızlık kimsenin canını yakmayınca iyi bir meziyet gibi geliyor sanırım oradan bakınca. E senin ne gibi meziyetlerin var Mehmet? Boş vakitlerini sinemada geçirmenin dışında tabi!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğin Bende Kaldı
RomanceAşk... Kendi sesini duyar en çok. Doğru ya da yanlış kimin umurunda. Büyük hatalar yaptıran ve aslında hatalarıyla bile en çok var olan tek duygudur aşk. Kırıp, döküp giden, ardında bir enkaz bırakan tayfunları kim sever? Aşk sever sadece ve yürek...