En cesur yüreklerde yenilir bazen. Olmaz dediğinde olur, gelmez dediğinde gelir, gitmez dediğinde gider. Galibi olmayan zaferlerin tutsağı olsan ne yazar ki içinde yanan ateş kül olmayınca. Günden geceye, geceden güne öyle çok şey değişir ki yoksa sadece göz açıp kapatışlarında mı değişiyor sanıyorsun hayat. Ait olmadığın yerde durmak kadar zordur bazen yaşamak ve dayanmak asil yüreklerin işidir sadece.
İçten içe bilmediği ve tatmadığı heyecanlara düşüyordu Mısra' da yavaş yavaş. Tüm bu karmaşada unuttuğu bir şey vardı aslında. Hoş buldum demeyen tek misafirdi aşk ve geldiğinden haberin olduğunda çoktan yerine yerleşirdi bile. Çok tuhaf bir gündü bugün. Amacı farklıydı yola çıkarken. Yüreğinin sahibini tanımak isterken bir anda vaz geçmiş ve sonrasında derin düşüncelerin içindeyken kaza yapmıştı. Ne ilginçti ki sinirli yapısı ilk defa yumuşatmıştı onu. Elindeki karta takılı kaldı gözleri.
Mehmet Karayel.
Pratisyen hekim.
Neden bırakmıştı mesleğini acaba diye geçirdi içinden. Türlü türlü sebepleri olabilirdi ama neydi en önemlisi? Kibar biriydi, nazik üstelikte o kadar bağırış çağırışına sakince karşılık verecek kadar da anlayışlı. Tuhaf bir aurası vardı. Acaba sorun çıkmış mıydı kasko işinde diye merak etti Mısra. Meraklarla beslenirdi bahaneler ve istekler amaçsız da olabilirdi bazen. Telefonunu aradı odada. Anlam veremediği bir heyecan vardı içinde. Sakin ol Mısra dedi iç sesini bastırmak için. Şarjda duran telefonunu bulabildi nihayet. Numaraları çevirirken yaşadığı gelgitlerin sebebini de anlamaya çalışıyordu. Çalıyordu telefon.
" Efendim."
" Şey Mısra ben, Mısra Karan."
" Buyurun Mısra Hanım. Bir şey mi oldu?"
" Arabanın kaskosundan emin olamadım da bir sorun çıktı mı diye aradım."
" Ben servise bıraktım arabayı ama takip etmedim açıkçası ama bir sorun çıkarsa ben size dönüş yaparım."
" Yok bu şekilde içim rahat etmeyecek. İsterseniz serviste buluşalım ben size masrafları nakit olarak ödeyeyim."
" Rica ederim. Dediğim gibi acelesi yok. Biraz daha bekleyelim isterseniz."
" Aslında bu tarz bekleyişler rahatsız ediyor beni o yüzden bir an önce halletmek istiyorum. Ne de olsa hatalı olan benim."
Güldü Mehmet.
" Ne oldu? Ne için güldünüz? Hatalı olduğumu kabul etmem hoşunuza gitti öyle değil mi?"
" Hayır desem yalan söylemiş olurum ama olgunluğunuza hayran kaldım diyebilirim."
" İyi bir şey mi bu?"
" Kötü bir şeyi size nasıl yakıştırabilirim ki?"
Mehmet de şaşırmıştı ağzından çıkanlara. Uzun zaman sonra ilk kez bir kadına iltifat ediyordu. Biraz rahatsız oldu yaptıklarından ama içten içe bir ses yanlış bir şey olmadığını da söylüyordu ona. Mısra da gülmüştü aralarında geçen bu diyaloğa ve devam etti.
" Tamam o zaman çirkef yüzümü görmek istemiyorsanız teklifimi kabul edin derim bence."
" Aslında o yönünüzü de merak ediyorum ama teklifi kabul etmek daha cazip geliyor şu an."
" Şansınızı zorlamayın bence."
" Mesaj alındı merak etmeyin. Peki o zaman ben size konumu gönderirim orada buluşuruz."
" Bekliyorum."
Telefonu kapatırken yüzündeki gülümsemeye engel olamıyordu Mısra. Odanın kapısı çalındı o an. Gelen annesiydi. Kızındaki anlamsız telaşa bakılırsa önemli bir şeyler vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğin Bende Kaldı
RomanceAşk... Kendi sesini duyar en çok. Doğru ya da yanlış kimin umurunda. Büyük hatalar yaptıran ve aslında hatalarıyla bile en çok var olan tek duygudur aşk. Kırıp, döküp giden, ardında bir enkaz bırakan tayfunları kim sever? Aşk sever sadece ve yürek...