Bölüm 27

74 7 6
                                    

Sevmek bir meziyet aslında yalnızlığı kabullenmeyenler için. Öylece çekip gidemediğin için kalıyorsun işte bazen. Oysaki her gidişin, her kalış gibi ağır bir anlamı oluyor ve bunun izlerini ise yürekte kalabilen görüyor ancak.

Bir göç yeri misali hayat. Gelenler, gidenler, günü birlik konaklayanlar, sadece bir nefes almak için mola verenler, hiçbir yere bağlanamayanlar teker teker geçiyor üzerinden. İzleri kalıyor elbet kalmasına, tıpkı bir günün tüm sırlarını geceye taşıması gibi saklanıp duruyor kendi içinde yine. Her duygu kendi sırrını taşıyor özünde, özüne bir şeyler dokununcaya kadar. Her duygu kendini bulduğu bedende konaklıyor aslında ve yalancı kimlikler masum gözlerde okunuyor en çok.

Aşk –ı nizam...

Bir nefesin bir ömre eşit olduğu o eşsiz an.

Kim değiştirebilmiş ki hayatın düzenini aşktan başka. Göçen de bir, kalan da bir nasıl olsa her nefeste. Her duygu kendi özüne hapis olmuşsa eğer ne dokunabilir ki bu öze ondan başka. Böyle sihirli bir dokunuşla yeniden nefes vermişti aşk işte Mısra ile Mehmet'e. Kalmayı tercih etmişlerdi gitmek yerine. Birbirlerinde konaklarken, yeni izleri de yeniden keşfetmek istemişlerdi kalmayı seçerek.

Ertesi gün bambaşka bir başlangıca uyanmıştı her ikiside. Mısra günün yorgunluğunu tatlı bir uyku ile atmıştı üzerinden. Annesinin merakla onu beklediğini biliyordu aşağıda ve sırf bu yüzden ağırdan alıyordu her şeyi. Yavaşça doğruldu yerinde. Pencereden sızan gün ışığı saçlarını okşarken derin bir iç çekişle kalktı ayağa. Mutluluk muydu bu hissettiği yoksa aşık olduğu için mi mutluydu anlayamamıştı. İçi içine sığmıyordu. Dolabındaki her giysi güzel görünüyordu gözüne ve aynadaki yansıması hiç bu kadar etkileyici olmamıştı daha önce. Saçlarını gelişi güzel toplamış olsa da huzursuz hissetmemişti kendini. Kapıyı açıp merdivenlere doğru yöneldi. Güneş sanki evin içine doğmuştu bugün. Her yer o kadar aydınlıktı ki duvardaki tüm resimler gülümsüyordu Mısra' ya. Bahçeye doğru ilerledi. Annesi çoktan masadaki yerini almış, kahvesini yudumluyordu. Arkasından ilerleyip boynuna sarıldı ansızın.

" Günaydın annecim."

Beklemediği bir ana denk gelmiş olacak ki ufak bir çığlık attı Esra Hanım.

" Korkma benim. Başka kim sarılabilir ki sana böyle, tabi ki babamın dışında." dedi gülerek Mısra.

" Ödümü kopardın kızım. İnsan öyle sessiz gelir mi hiç? Az kaldı kahvemi döküyordum."

" Güne güzel başlayınca demek ki ayakları yerden kesiliyor insanın, yere bastığını bile hissetmiyorsun."

" Demek öyle. Neymiş bakalım kızımın ayaklarını yerden kesen bu güzel şey?"

" Nasıl anlatsam bilmem ki?"

" Sen hele bir dene. Merak etme ben anlarım seni yormam." dedi Esra Hanım kızının gözlerinin içine gülerek bakarken.

" Hani bazı anlar vardır söze nasıl başlarsan başla anlamı olmaz hiçbir zaman anlatılacakların. Gözlerini kapatıp hayal edersin sadece ve o hayallerin gerçek olması için dua edersin. Bazen de papatya fallarındaki o son tanesindir koparılmayı bekleyen ve aslında hiç koparılmak istemeyen. Sonucu değiştirecek olmanın ağırlığıyla ezilirken, dudaklardan dökülen tek bir kelimeyle ayrılıp bedenden, yere doğru süzülüverirsin yavaşça. İşte böyle hissediyorum annecim."

" Hım, kısaca aşığım, seviyorum desene kızım. Ne diye kendini kelimelerle böyle yoruyorsun?" dedi şuh kahkahası bahçeyi inletirken.

" Bilmem, belki de sadece aşığım demek az geliyor kim bilir?"

" Demek daha fazlası o zaman durum ciddi desene."

" Dalga geçme anne bak yoksa hiçbir şey anlatmam sana, sende merakından çatlarsın bunu biliyorum."

" Tamam, tamam şaka yaptım. Anlat bakalım neler oluyor?"

" Hayatımda biri olduğunu biliyorsun daha önce bahsetmiştim."

" Evet."

" Biz hayatımızın geri kalanı ile ilgili bir karar aşamasındayız. Bu yüzden bazı şeyleri ilk seninle paylaşmak istedim."

" Ne gibi bir kararmış bu?"

" Mehmet ile biz evlenmeyi düşünüyoruz."

" Demek adı bu."

" Anlamadım."

" Daha önce bahsetmemiştin. Mehmet demek sevdiğin adamın adı."

" Evet."

" Peki, nasıl tanıştınız ve ne kadar zamandır tanıyorsunuz birbirinizi?"

" Küçük bir trafik kazasıyla aslında ama sonradan yaşadıklarımıza bakılırsa daha öncesinden tanışıyormuşuz."

" Nasıl yani?"

" Biraz karışık bir hikaye ama tesadüfün böylesi ancak filmlerde olur denecek cinsten bir hikaye. O kadar karışık yani."

" Bu kararı verebilecek kadar iyi tanıdınız mı birbirinizi?"

" İkimizin de yaşadığı ve aslında birçok yönde de çakışan o kadar çok noktası var ki bunlar bile yetiyor, fazlasını aramaya gerek yok."

" Bence biraz fazla acele ediyormuşsun gibime geliyor. Böyle ciddi kararlar ortak noktalardan ziyade olmayanları tartmakla başarıya ulaşıyor çoğu zaman. Sonuçta aynı zevkler ve duygular yürütmüyor evliliği, ters düştüğünüz noktaları da öncesinde biliyor olmak hayal kırıklıklarınızı azaltıyor. Tecrübe konuşuyor diyelim."

" Belki haklısın ama umarım hikâyemizi dinleyince sende bize hak vereceksin."

" Hım, oldukça merak ettim doğrusu ama anlatacaklarınla ilgili ön yargılı olmamam için öncesinde Mehmet' i kendim görüp tanımak istiyorum. Belki de daha sonra ikinizin ağzından dinleriz tanışma hikâyenizi. Neden bu akşam yemeğe davet etmiyorsun onu?"

" Bu akşam mı?"

" Neden olmasın?"

" Bilmem. Önce onunla bir konuşayım belki başka bir planı vardır."

" Varsa da böyle önemli bir gelişmeden daha mühim olamaz bence öyle değil mi? Hem ben babanla da konuşurum akşama daha erken gelir, hep birlikte oturur konuşuruz."

" Babam daha hiçbir şey bilmiyor ya olumlu karşılamazsa?"

" Merak etme. Hayatında biri olduğundan bahsetmiştim ona senin bana anlattığın kadarıyla tabi. Madem bu kadar ciddi şeyler var ortada bence onu tanımamızın vakti geldi diye düşünüyorum."

" Haklısın galiba. Tamam o zaman ben Mehmet' i arar akşam yemeğe beklediğimizi söylerim. Şimdi odama çıkıyorum. Hazırlanmam gerek ve daha çok işim var."

" Dur nereye? Akşama kadar dünya kadar vaktin var."

" Olsun, konu hazırlanmak olunca hiçbir şey yetişmiyor. Hem akşama büyük gün baksana ailem sevdiğim adamı tanımak istiyor, o yüzden bende layıkıyla hazırlanmalıyım öyle değil mi?" derken yanağına bir öpücük kondurup çoktan uzaklaşmıştı bile annesinin yanından Mısra.

" Umarım öyledir." dedi arkasından Esra Hanım biraz endişeli ama Mısra bunu duymayacak kadar mutluydu o an.

Bakalım yemek nasıl geçecek ve gün sonunda herkes mutlu ayrılacak mı bu buluşmadan? Yorumlarınızı bekliyorum.

Yüreğin Bende KaldıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin