Böyle tanımıştı işte Mehmet Deniz' i. Karanlıkta gökyüzünde kendin için tuttuğun yıldız sana doğru uzanır da tutmak istersin ya hani öyle imkânsız başlamıştı her şey. Birbirine benzemeyen iki kalbi ne yakınlaştırabilirdi ki aşktan başka. Deniz zamanla alıştı Mehmet' e ve hatta sevdi hem de çok. Ah şu kader, kahpe dedikleri kadar vardı. Ansızın olurmuş kötü şeyler ve sindirinceye kadar bırakmazmış peşini peki ya mutluluklar? Uzun zaman bekleyip çabucak kaybetmek de nesi? Tüm bunları düşünerek elindeki taşı bir kez daha savurdu engin denize Mehmet. Hep hayaller gerçek olsa diye geçirirdi içinden oysa şimdi tek dileği yaşadığı gerçekliğin hayal olmasıydı. Artık yoktu Deniz ve bir daha olmayacaktı. Oysa daha dün gibiydi bu sahilde el ele yürüyüşleri. Muzurluğu üstündeydi yine her zamanki gibi.
" Beni sevmekten korktun mu hiç?" dedi Mehmet' e dönerek.
" Bu nasıl bir soru şimdi?"
" Düşünmek için zaman kazanıyormuşsun gibime geliyor. Gayet düz bir soru işte. Benim gibi birine aşık olmak hiç korkuttu mu seni?".
Bu kez daha bir ciddi çıktı sesi. Şaşırmıştı Mehmet. Deniz' le birlikteyken çok fazla ciddi şeyler konuşamıyorlardı bir türlü. Çok fazla sıkıntıya gelemediği için işi hemen espriye vurup dalga geçmeye başlardı her zaman Deniz. Mehmet onun bu yüzünü görmeye alışık olmadığı için zaman kazanmaya çalışıyordu şimdi, evet bu doğruydu.
" Başka seçeneğim yoktu. Kimse almayınca beni evde kalırım korkusuyla hop atlayıverdim kollarına." dedi Mehmet.
" Aptal şey. Ciddi soruyorum sana bilmiyorum artık bende ne bulduysan?"
" Aslında bir şey aramadım desem."
" Ne yani hop kara düzen diyerek mi sevdin beni?"
Zor tutuyordu Mehmet kendini güldüğünü belli etmemek için. Deniz farklı bir cevap hayal etmişti aklında bunu biliyordu. Kadınlara istediğini vermediğinde, almak için ne yapar eder yine kazanırdı sonunda. Bunu geç de olsa anlayacaktı Mehmet.
" Olur mu canım. Çaresiz kaldık dediysek o kadar da değil yani. Senin de az biraz albenin vardı tabi benim için."
" Nasıl bir cevap şimdi bu? Biliyor musun bazen gerçekten hangi ağaçtan yontulduğunu düşünmüyor değilim. Ben sana ciddi bir şey soruyorum aldığım cevaba bak. Tamam Mehmet. En iyisi ben hiç sormamış olayım sende duymamış tamam mı?"
Mehmet gerçekten Deniz'in ciddi olduğunu şimdi anlamıştı ama biraz geçti sanırım geri dönüş için. Yine de son bir hamleyle şansını denemek istedi.
" Sevmek korkulası bir şey olsaydı eğer anlamına ters düşerdi bu bir, ikincisi böylesi bakan bir çift gözü sevmekten değil ancak kaybetmekten korkar insan bilmem yeterince açık olabildim mi?"
" Seni anlayamıyorum. Madem cevabın hazır niye iki saat kıvrandırıyorsun beni? Hoşuna gidiyor değil mi beni sinirlendirmek?"
Mehmet sıkıca ellerinden kavrayıp kendine doğru çekti Deniz'i. Dudaklarında ki taze papatya kokusunu içine çekip yüzündeki kızıl saçlarına dokundu usulca ve devam etti.
" Sevmekten değil de kaybetmekten korkuyorum her zaman. Tüm değer verdikleri birer birer gidince insanın elinden kalanlara bir şey olmasın diye dua ediyorsun. Sen hayatımda kalanların içerisinde en kıymetlimsin. Seni ilk gördüğümden bugüne değişmeyen tek şeydi şu gözlerim. Baktığında eğer için titriyorsa, kaybolmak istiyorsan derinliklerinde ve bulmaca çözmekten sıkılmıyorsan orada işte aşk vardır. İnsan sığındığı, dinlendiği, huzur bulduğu yerde korkabilir mi hiç Denizim?"
Gözleri doldu Deniz' in. Boğazında düğümlenen kelimeleri anlatamamıştı ama gözlerinde dolanı Mehmet zaten anlamıştı.
Anılarda kaybolup gittiği zamanlar, hep bu sahilde kendini unutmaya çalıştığı anlardı Mehmet'in . Derken bir el dokundu omuzuna, irkildi. Elin sahibini görmek için hafifçe yerinde doğruldu. Gözleri hala ıslaktı ama saklamaya gerek duymuyordu artık.
" Erkan. Ne işin var senin burada? Nerden buldun beni?"
" Deniz birkaç kez bahsetmişti bana buradan yani birlikte kaçamak yaptığınız gizli yerinizmiş öyle söylemişti."
Konuşurken kelimeleri özenle seçmeye çalışıyordu. Mehmet kadar en az o da yaralıydı ama alışmak demek unutmak mı demekti yani? Deniz' in ölümünden sonra Mehmet' i son kez cenazede görmüştü. O günden sonra kimseye bir şey söylemeden çekip gitmişti. Onu bulmak da kolay olmamıştı ama kardeşiyle ilgili hayatında bir yeri vardı. Bu yüzden bazı şeyleri paylaşmak belki de onu da rahatlatacaktı kim bilir?
" Seninle konuşmamız gereken bir şeyler olabilir diye düşündüm." dedi Erkan.
Mehmet ıslak gözleriyle gözlerine baktı.
" Kelimeleri boşluğa savuralı çok oldu Erkan. Deniz' den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak benim için o yüzden boşuna vaktini harcama benimle derim."
" Senden daha fazla yanıyor benimde içim. O benim kardeşimdi, hayattaki tek varlığım unutma. Çok mu kolay sanıyorsun? Hayattayken onunla ölüp canlı canlı gömülmek çare olsaydı eğer tüm gidenler gibi kalanlar içinde farklı bir yer ayarlamak gerekirdi tamam mı? Acıya alışmak da bir erdemliktir. Unutmak sadece içine kazınmayan şeyler için mümkün. Deniz' i hiçbir zaman unutmayacağını biliyorum ama hayatına yeni bir yön vermek onu unutmak değil ki. Şimdi bizi bir yerlerden izliyor biliyorum ve benim kardeşim eminim sana şöyle demek isterdi: " Hey aptal aşık, kalk artık yerinden. Sığındığın, dinlendiğin, huzur bulduğun yer artık içinde, yüreğinde. Bitti desen bile bitmeyecek biliyorsun bende inatçıyım senin kadar. Şimdi kalk ve kendine gel çünkü sana bir şey olursa işte o zaman ben ölürüm."
" Sus artık yeter. Seni dinlemek istemiyorum. Hem sen nerden biliyorsun tüm bunları, Deniz' le konuşmalarımızı." Mehmet irkilmişti duydukları karşısında. Sanki konuşan Erkan değil de Deniz' di. Onun sesiydi sanki kulaklarında çınlayan. Gözlerine baktı. Gidenlerin en çok gözleri kalırmış geride böyle demişti bir gün Deniz. Sözlerde dokunurmuş ruha elbet ama gözler onu sahipleninceye kadar bırakmazmış bedeni. Ayağa kalkıp doğruldu Mehmet. Yüzündeki tatsız hüzün yerini anlamsız bir tebessüme bırakıyordu yavaş yavaş.
" İyi misin?" dedi Erkan endişeli gözlerle ona bakarak.
" Tamam. Ben gidiyorum. Anlaşılan yalnızlık günlerinin henüz sonu gelmemiş. Bir ihtiyacın olursa mutlaka ara beni. Nerde bulacağını biliyorsun. Hoşça kal." Yavaşça uzaklaştı Erkan ama kendi canından, kanından bir parçayı ondan daha çok sahiplenen bu adama baktıkça çabuk mu tükettim bazı şeyleri diye düşünmeden de edemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğin Bende Kaldı
Roman d'amourAşk... Kendi sesini duyar en çok. Doğru ya da yanlış kimin umurunda. Büyük hatalar yaptıran ve aslında hatalarıyla bile en çok var olan tek duygudur aşk. Kırıp, döküp giden, ardında bir enkaz bırakan tayfunları kim sever? Aşk sever sadece ve yürek...