Hayal içinde umudu, umut içinde sonsuzluğu, sonsuzluk içinde hayatı barındırabiliyorsa neden bir beden iki ruhu taşıyamasın ki içinde? Dünya bile terslikler ekseni etrafında dengede duruyorken içinde olmak yetmeli bu düzenin, hangi tarafında olduğunun bir önemi yok. Yaşanan tüm duyguların, karşındakine göre şekillendiği bir gerçeklik içerisindeyken bencil olmak suç olmasa gerek bu anlamda. Sırası geldiğinde yaşanacakları engellemeye kimsenin gücü yetmiyor zaten, işte bu sebepten kabul etmek bir erdemlik belirtisi aslında korkaklık değil.
Kabul edişlerinin cesareti ile bindi arabasına Mısra. Yol bilgisayarına yüklediği adresin bulunmasını beklerken heyecanını yatıştırmaya çalışıyordu belli etmeden. Onu izleyen ailesine el sallayarak verilen adrese doğru ilerlemeye başladı. Yol boyunca gözlerinin önünden geçen düşünceleriydi aslında ve kulağına gelen komutlardan başka bir sese kapalıydı bilinci nedense. Kafasında toparlamaya çalışıyordu söyleyeceklerini. Başlangıç en önemlisiydi. Sakin olmalıydı çünkü kontrolsüz heyecanı, geri dönüşü olmayan hatalar yaptırabilirdi. Kulağına gelen son sesle sıyrıldı düşüncelerinden.
" Hedeflenen varış noktasına ulaşıldı."
Yol boyunca etrafına hiç bakmamıştı sanki çünkü gözleri her şeyi ilk defa algılar gibi etrafta dolaşıyordu. Her ayrıntısını inceledi sokağın. Ağaçları, binaları, kaldırımları. Kalbi hızlıca çarpmaya başladı istemsizce. İçinden fırlayıp gidecek gibiydi sanki. Kapı numarasını kontrol etti elindeki kâğıttan. Yavaşça arabasından dışarıya çıktı. Sabah güneşi sıcacık vuruyordu yüzüne. Temiz havayı içine çekerek kapısını kilitledi. Hafızasına kazıdığı numarayla eşleştirmeye çalıştı binaların kapı numaralarını kontrol ederken tek tek. İçindeki çarpıntı hızlandıkça yaklaştığını hissediyordu daha çok. İşte burası, dedi içinden. Zillerdeki isimleri inceledi ilk önce aradığı ismi görene kadar.
" Sevim Doğan."
Elleri titriyordu zile doğru uzanırken. Toparlamaya çalıştığı düşünceleri birbiriyle yarışıyordu sanki. Geri dönüşü yoktu bundan sonra, buraya kadar gelecek cesareti bulmuşken devamını getirmeliydi. Zile bastı ve bekledi bir süre. Kapı açılmadı. Belki duyulmamıştır diyerek ikinci kez denedi. Bir anda açılan kapının sesiyle irkildi. Evdelerdi demek ki. Yavaşça aralayıp merdivenlere doğru ilerlemeye başladı. Asansör olup olmadığına baktı. Yok anlaşılan deyip merdiven tırabzanlarına tutunarak yukarı doğru çıkmaya başladı. Dördüncü kata geldiğinde sağdaki kapının açık olduğunu fark etti ama kimse yoktu bekleyen. Bu galiba diye geçirdi içinden. Peki ama niye kimse yok. Kapıya doğru ilerledi. Çok gür çıkmayan sesiyle seslendi içeriye.
" Kimse yok mu?"
Ses gelmedi. Bir daha denedi.
" Kimse yok mu içeride?"
Sevim Hanım mutfakta bir şeyler hazırlıyordu. Mehmet' in geldiğini düşünerek kapıyı açık bırakıp tekrar mutfağa dönmüştü. Nasıl olsa gelince içeri girip kapıyı kapatır demişti kendince. Aradan dakikalar geçmesine rağmen henüz onun sesini duymamıştı. Kapı açılmadı mı acaba diye meraklanıp tekrardan kapıya doğru yöneldi. Bir yandan da Mehmet' e sesleniyordu sitemkâr bir şekilde.
" Ne zamandır izin alır oldun oğlum artık buraya gelirken? Bak cevap da ver..." derken sustu birden kapıda bekleyeni gördüğünde. Şaşırmıştı. Tanımıyordu geleni ve kadın anlamsız bir şekilde baştan aşağıya süzüyordu Sevim Hanım'ı.
" Şey başka birini bekliyordum da sizi görünce karşımda o yüzden şaşırdım." dedi Sevim Hanım.
" Özür dilerim rahatsız ettiğim için vaktiniz var ise biraz konuşabilir miyiz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğin Bende Kaldı
RomanceAşk... Kendi sesini duyar en çok. Doğru ya da yanlış kimin umurunda. Büyük hatalar yaptıran ve aslında hatalarıyla bile en çok var olan tek duygudur aşk. Kırıp, döküp giden, ardında bir enkaz bırakan tayfunları kim sever? Aşk sever sadece ve yürek...