Bu günü çok farklı planlamıştı Mehmet ama kazadan sonra bu ruh haliyle Sevim Hanım' ın karşısına da çıkmak istemiyordu doğrusu. Erkan' a söz vermemiş olsa hiç düşünmeden geri dönerdi fakat şu saatten sonra iptal etmek pek mümkün gözükmüyordu. Hem sonra Erkan sabahtan beri en az beş kez aramıştı gelip gelmediğini sormak için. Tüm bu ikilemler arasında gidip gelirken arabayı servise bırakmış sonrasında da gitmenin en doğru karar olduğunu düşünüp taksi çevirmek için yola çıkmıştı. Biliyordu ki Sevim Hanım onu karşılamak için bütün hazırlıkları tamamlamıştı bile. Taksiciye adresi verip yolu seyretmeye koyuldu pencereden. Tatlı rüzgar yüzündeki tebessümü okşarken usulca neye güldüğünü kendi de anlayamamıştı. Tuhaf bir kazaydı bugün olan. Üstelik sinirlenen kendisi olması gerekirken üste çıkmaya çalışan bir karakter karşısında kendi sakinliğine de şaşırmıştı. Kadın tuhaftı ve bir o kadarda komik. Uzun zamandan beridir yüzünü güldürmemişti hiçbir şey ve bu oldukça karmaşık geliyordu şu an ona. Cebinden kadının kartını çıkardı.
Mısra Karan.
İç mimar.
Çok tuhaf. Karta ilk baktığında bu ayrıntı dikkatini çekmemişti hiç. Önemli miydi, değildi belki de ama Deniz' i hatırlatan her nokta yeni cümleler başlatıyordu içinde. Kadının anlamsız kararlılığı hoşuna gitmişti ve tüm bu karmaşa da bile yüzündeki panik sözlerine hiç yansımamıştı. Hazır cevap kadınları seviyordu Mehmet öyle ya Deniz' de ona az çektirmemişti. Taksicinin adrese geldiğini belirtir uyarısıyla sıyrılıverdi düşlerinden. Ücretini ödedikten sonra yavaşça sokak kapısına doğru ilerledi. Çok uzun zaman olmuştu buraya gelmeyeli. Sokağa baktı önce. Çocukları hatırladı ve o kara günü tekrar. Balonların gökyüzüne yükselişi bir ruhu çağırmak içinmiş meğerse diye geçirdi içinden. Planladığı her şey bir anda alt üst olunca plansız yaşamaya başlamıştı o günden sonra. Tam zile basacakken kapı açılıverdi kendiliğinden. Yukarı baktı, Erkan el sallıyordu ve saati gösteriyordu nerede kaldığını belirtir sitemini göstermek için. Yavaşça kapıyı araladı. Merdivenleri tırmanırken her adımın hatırası vardı sanki onun için. Şimdi kapıya yaklaşacak ve Deniz her zamanki hazır cevaplılığı ile karşılayacaktı onu. Yüzüne gülümseyerek bakacak ne o gelip ile gelmemek arasında tereddütte misin hala diye soracaktı ona. Son basamağı çıktığında bu rüyanın gerçek olmasını o kadar çok istemişti ki içinden. Maalesef Erkan karşıladı onu ama benzer bir cümle ile.
" Ne o? Gelip ile gelmemek arasında tereddüttün mü var hala? Kaç saattir seni bekliyoruz. Neredesin ya?"
" Geciktiğim için üzgünüm ama kendimce haklı sebeplerim var inan."
" Neyse bunları içeride konuşuruz artık. Annem bizi bekliyor."
Her hatıra bir parçasını bırakırmış da geride tek hatırlanan nedense en kötüleri olurmuş sebepsizce. Kimse kendine itiraf edemese de kaybolan parça hep yerinde dururmuş aslında ve baktığın göz içinden geçeni görmedikçe aynı yerde kalırmış gizlice. Koridordan salona uzanan yol boyunca Mehmet' in gözlerinde kim bilir kaç hatıra canlanmıştı yeniden. Erkan önde Mehmet arkada yavaşça ilerlediler salona doğru. İçeri girdiğinde düzen hiç değişmemiş gibi geldi. Masa her zamanki yerinde, sandalyeler etrafına dizilmiş her ayrıntı sanki bıraktığı yerdeydi. Bir tek şey hariç ve o şey ömrüydü zaten birazını alıp götüren kalanını da ödünç veren. Uzun zamandır bakmamıştı gözlerine, korkmuştu belki ve şimdi tam karşısında duruyordu. Yaklaştı duvara doğru. Soğuk duvarı ısıtan gözleriyle tekrar buluştu gözleri. Sicim gibi akan yaşlara aldırmadan dokundu defalarca yüzüne.
" Deniz." diyebildi sadece tuttuğu nefesini dışarı verirken sessizce. İçinde kaldıysa giden ne ilk sancısı biterdi anıların ne de başlangıcı unutulurdu eskimiş sonların. Yumru gibi düğümlenen kelimeleri seçip de çıkarmak öyle zordu ki o an. Erkan omuzuna dokundu yavaşça. Sevim Hanım mutfağın kapısından Mehmet'i izlerken o da tutamamıştı göz yaşlarını. Ona baktığında kızını da görüyordu aslında. Zaman geçiyordu geçmesine de değişmeyen yalnızlıklar hep aynı acıyla yakıyordu içini. Avcunun içiyle sildi gözyaşlarını öyle ya bugün maaile birlikteydi uzun zamandan sonra. Mehmet' in yanına yaklaşırken tüm içtenliği ile seslendi.
" Oğlum, hoş geldin."
Sevim Hanım' ın sesiyle sıyrıldı düşlerinden Mehmet. Gözyaşlarını saklamaya çalışarak,
" Hoş buldum." diyebildi yavaşça.
" Ne tuhaf öyle değil mi?"
" Nedir tuhaf olan?"
" Yüzündeki her anlamı saklayabildiğinde kendinle övünürken dışa vurumuyla gerçeğe dönüşen duyguları fark edildiğinde nedense kendinden utanıyor insan. Halbuki kadınlar kadar erkeklerde gerçek tadı veren duyguları özgürce yaşasalar eksik parçalarını tamamlayacaklar içerisinde ama nafile olmuyor işte."
" Anlayamadım."
" Sıkma artık kendini be oğlum. Boşalt içinde biriktirdiğin acıları. Biz senin aileniz unuttun mu? İnsan ailesine yakın olamayacaksa kime olacak söyler misin? Deniz gitti ve benim canımdan can gitti. Onsuz her gece yokluğuna sarılıp uyudum geceleri. Yastığını, yorganını hala yıkamadım biliyor musun? Kokusunu kaybedersem sanki onu tamamen kaybederim sanıyorum geceleri. Bu evin her köşesinde hatırası var ve ne yazık ki hatıralar olmuyor çoğu zaman yaşatan insanı. Hastanede onu öylece bıraktığımda sanıyor musun ki parçalanmadı içim? Her insan kendi acısını yaşar ve acıyı değerli yapan ölesiye yaşamak değil yaşamak için unutmaktır. Unutmak silmek değil ki her şeyi. Unutmak aslında istediğin her an yeniden hatırlayabilmeyi engellemek için verilmiş bir güçtür insana. Vazgeçmek, bitirmek değil içindekini unutmak. Yüreğine işleyeni gözlerinde görmek hiç de zor değil oğlum. Sen kızımın emanetisin bana. Gidenlere adanmış bir hayat değil hiçbir insanın kaderi buna inan. Ben kocamı kaybettiğimde dünyam yıkıldı sanki. Çırılçıplak kaldım hayatta. Yapayalnız, savunmasızdım ama sonra aileme sarıldım. Onlarla dindirdim acılarımı. Biliyor musun Allah eğer unutabilme gücünü vermeseymiş insana hatırlamanın değerini bilemezmişiz. Kaybettiklerimi hatırladığım her an onların bana kattıkları her şey için şükrediyorum Rabbim' e. Artık senin içinde tekrardan hatırlayabilmek için unutma zamanı geldi. Deniz yanında değilse bile içinde olacak hep biliyorum ama eminim ki yeni hayatında onu daha çok hissedeceksin. Kendine bir şans ver aslında hepimize bir şans ver. Seni tekrardan mutlu görmek beni hayata daha çok bağlayacak ve yaşamak için sebeplerin hala var olduğuna beni inandıracak. Şimdi şöyle sıkıca sarıl bana da özlemimi gidereyim doyasıya."
Gözlerinde birikeni artık tutamıyordu Mehmet. Sevim Hanım' ın söyledikleri yıllarca içinde birikeni dışarı çıkarmıştı bir anda. Sarıldılar birbirlerine. Gözyaşlarını kimse saklamıyordu artık çünkü konuşamadıkları cümlelerdi onlar ve birbirlerini daha iyi anlıyorlardı şimdi.
" Bende senin oğlun değil miyim? Kıskanıyorum ama." diyerek ortamda ki havayı yumuşatmak istedi Erkan.
" Gel buraya aptal şey. Sen hiç büyümeyecek misin?"
" Ne bileyim bende sarılmak istedim size bir anda."
" Gel sarıl o zaman. Ne bekliyorsun?" dedi Mehmet.
" Sıramı."
" Tamam sıra sende."
Birbirlerine sıkıca sarılıp hasret giderdiler ve aslında fark etmedikleri bir şey daha vardı. Duvardaki resim onlara gülümsüyordu uzaktan sanki bir şeylerin yeni başladığını hatırlatmak ister gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğin Bende Kaldı
RomanceAşk... Kendi sesini duyar en çok. Doğru ya da yanlış kimin umurunda. Büyük hatalar yaptıran ve aslında hatalarıyla bile en çok var olan tek duygudur aşk. Kırıp, döküp giden, ardında bir enkaz bırakan tayfunları kim sever? Aşk sever sadece ve yürek...