En büyük gücüymüş insanın umutları. Yaşamın sonu şu koskocaman dünyada kaybolduğunda başlarmış ancak. Bir yere ait olmak nedir deseler seven yüreğe sorun bunu derdim. O yüzden korkmamalı insan. Hangi coğrafyasında yaşarsan yaşa şu yalancı dünyanın, yalnızca büyük yürekler kaybolmazmış ve nefes alıyorsan hala, bir hikaye yalnızca küçük bir cümle ile başlarmış.
Seni seviyorum.
Mehmet o kapıdan girerken bir tek şeyden emindi, yüreğindekinden. Korku aslında bazen cesaretten daha fazla koruyordu insanı. Kaybedeceğinden korkarak ama kaybetmemeye yemin adımlarla ilerliyordu Mısra'ya doğru. Gözleri kapalı solunum cihazına bağlı sevdiğini gördükçe içi içine sığmıyordu ve hissedileni söylemek en çok bu anlarda zordu. Bekledi önce ve yavaşça yaklaştı yanına. Saçlarını okşadı. Ellerine uzandı elleri. Boğazında düğümlenen aslında hem geçmişi hem geleceğiydi. Oturdu yanına usulca ve öylece döküldü kelimeler gözyaşlarından süzülerek.
" Beni duyduğuna eminim. Belki senle değil ama yüreğinle bu ikinci sınavım. O yüzden iki kez anlatacağım sana hikayemizi. Yüreğinle ilk kez tanıştığımda, aşkın bir masal olabileceğine inandırmıştı beni. Bir insanı sevmenin yalnızca onu anlamakla başlayabileceğini öğretmişti bana. Filmlerde, hikayelerde gördüğümüz hani o ulaşılamayan aşklar vardı ya işte onun gerçekte yaşanabileceğini öğretti. Yağmurdan kaçarken yağmur olup ıslatmayı ve aldanmayı öğretti hem de hiç aldatmadan. Öyle sevdirdi ki kendini yanıma yakışan en güzel yanım oldu zamanla. Sonra bir gün ansızın, her şeyim ona ait olduğunda çıkmak istedi hayatımdan. Öylece kala kaldım. İşte o zaman anladım, kendi bedeninde olmayan bir yaranın canını ne kadar acıtabileteceğini. Ben yüreğini yüreğimde sevdim ve en çok onun yanına yakıştırdım kendimi her zaman. Beklenmeyen ayrılıklar kabullenmeye alışmış yüreklerin işidir, bu yüzdendir ya zaten seni hep var kabullenişim. Hiç gitmediğini düşünüp her gün daha çok sevişim. Şimdi bana böylesi bir aşk da ikinci hikayenin nasıl başladığını soruyorsun içinden biliyorum. Bunun cevabını bende bilmiyorum ama senin ve benim bunu zaten bildiğimizi hissediyorum. Yüreğinle ikinci kez tanışmamız tamamen bize verilen bir şanstı sanırım. Sen oradaydın ve belki de ben seni bekliyordum sonu çoktan yazılmış bir romanla. İlk önce gözlerin değdi gözlerime sonra kayboldu zaman sanki yağmurda silinmiş kaldırımlar gibi. İşte böyle başladı hikayemiz kaldığı yeri hatırlatmak ister gibi sanki.
Aşkı yaşanası bir oyun sananlara gülüyorum sadece çünkü biliyorum ki yanmazsan ne külün değeri bilinir ne de ateşin. Hayattaki her şey bir tarafa ama en acısı kimsesiz olduğunu hissetmek ve gidersen eğer kimsemi alıp gideceksin benden. Biliyor musun senden önce ki boşluğumda hiçbir rüyamı hatırlamıyordum ama senle tanıştığımız o günden sonra rüyalarım oldu benim. İçine aşkı sığdırdığım düşlerim oldu. Deniz ile kaybettiğimi senle bulduğum doğru ama kaybolmuşluğumu seninle bulduğum gerçeğini değiştirmez ki bu. Evet, şimdi savaşmak istemiyorsun belki ama Sen gidersen diyorum bende giderim. Hani beni çıkarttığın o boşluk vardı ya o boşluğa döner ve biterim anlıyor musun? Şu an ellerine uzanmış şu ellerimi hissediyor musun? Bundan ötesi yok işte. Tek bir dokunuş değil midir insanı yaşatan, tenine değen kalbine değer elbet. Gitme bir tanem, gitme sevdiğim bunu yeni başlayan hikayemiz için tekrar söylüyorum. Gitme ne olursun unuturum sanıyorsan aldanırsın. Şu ellerini belki koparabilirler benden ama ya şu yüreğimi. Unutma ayrılığın adı yüreğin durduğu yerde biter ve yüreğin bende kaldığı müddetçe ne seni koparabilirler benden ne unutturabilirler anlıyor musun?"
Kelimeler göz yaşlarına karışıp akarken Mısra nın yüzüne doğru, gelecek tek bir hamleyi bekledi Mehmet büyük bir ümit ile çünkü onu duyduğunu ve hissettiğini biliyordu. İstemeden kalktı yerinden. Avuçları içinde tuttuğu elini usulca yatağa bırakıp tam çıkmaya hazırlanıyordu ki kalp parmağı ile yakaladı Mısra onu bir anda. Gitme dedi sesli dile getiremese de. Bırakma beni dedi belki de. Mehmet gözlerine inanamıyordu. Sevinçten mi hüzünden mi bilinmez sel olup akıyordu gözlerinden yaşlar. Beklediği cevap gelmişti ve şu an bu en büyük hediyeydi ona verilen. Telaşla dışarı doğru koştu. Kapının arkasında onu bekleyen ailesi onun bir hışımla odadan çıktığını görünce korkuya kapıldılar birden.
" Neler oluyor Mehmet? Her şey yolunda mı?" dedi Şahin Bey omzundan tutarak. Gözlerine bakıyordu ama kelimeler bir türlü çıkmıyordu ağzından.
"Doktor" dedi sadece.
" Ne oldu? Kızıma bir şey mi oldu yoksa" diyerek kapıya doğru koşturdu Zeynep Hanım. Mehmet kollarından tuttu onu ve sıkıca sarıldı.
" Hayır. Mısra, mısra kendine geldi. Bizden vazgeçmedi ve tekrar aramıza döndü"
Duyduklarına inanamamıştı Zeynep Hanım. Mehmet' in gözlerine baktı emin olmak için ve evet yalan değildi. Kızı, sevdiği, biriciği onları bırakmamıştı. Tüm bu bağrışmalara doktorda çıkıp gelmişti. Neler olduğunu sordu Mehmet' e.
" Tam odadan çıkarken parmağıyla elimi tuttu. Gitme dedi sanki bana. O yaşayacak doktor bey bunu istediğini biliyorum"
"Tamam sakin olun şimdi. Bunun refleksi bir hareket olup olmadığını anlamamız gerekiyor. Eğer öyle değilse onu burda tutmak için elimizden geleni yapacağımıza emin olabilirsiniz. Şimdi burada oturup sakince bekleyin lütfen. Biz gerekli müdahaleleri yapıp sizi bilgilendireceğiz." diyerek hemşirelerle birlikte içeri girdiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğin Bende Kaldı
RomanceAşk... Kendi sesini duyar en çok. Doğru ya da yanlış kimin umurunda. Büyük hatalar yaptıran ve aslında hatalarıyla bile en çok var olan tek duygudur aşk. Kırıp, döküp giden, ardında bir enkaz bırakan tayfunları kim sever? Aşk sever sadece ve yürek...