İnsan dünyaya geldiği gibi yine aynı ihtişamla terk edemiyordu maalesef alıştığı bu yeri. Hüzün sahiplenen bedenlere yakışıyordu en çok ve kalan gidenin acısını ezberlemek için zaman denen soyutluğa sığınıyordu ne tuhaf. Bazen susmaktı her şeyin ilacı kim bilir? Deniz gittiğinden beri Mehmet susmuştu çünkü. Sevim Hanım perişan olmuş, Erkan' da günün çoğunu onu teselli etmekle geçiriyordu. Bir kocadan sonra bir kız ve bir babadan sonra bir kız kardeşi kaybetmiş olmak bir aile için ne kadar dayanılası bir kaderdi bilinmez.
Ölüm unutulmazdı ve yokluk alışılmazdı kendini kandırdığın anları saymazsak. O hastane koridorlarında canından bir can bırakıp gitmek hiç kolay olmamıştı kimse için. Üstelik doktorlar kötü haberi verip gitmekle kalmayıp daha da fazlasını istiyorlardı bazen acılı bedenlerden. Elbette her şey yine bir başka insanın sağlığı ve mutluluğu için ama bazen bazı soruların ne yeri ne de zamanı oluyordu acıyı yaşayan için. Elinde kâğıt, kalemle yaklaştı hemşire Erkan ve Sevim Hanım' ın yanına.
" Başınız sağ olsun."
Erkan'ın omzunda ağlamaktan şişmiş gözleriyle başını kaldırıp sesin geldiği yöne doğru baktı Sevim Hanım. Hemşire devam etti konuşmasına:
" Biliyorum acınız henüz çok taze ama kızınız öldükten sonra da başka bedenlere hayat vermesi için organlarını bağışlamayı düşünür müydünüz?"
" Daha biz öldüğünü kabullenmeden siz bize organlarını bağışlamak istediğimizi mi soruyorsunuz. Söyler misiniz bu nasıl bir vicdan?" dedi Erkan.
" Sizi anlamaya çalışıyorum ama ne yaparsak yapalım Deniz Hanım' ı geri döndüremeyeceğiz artık ama sizin ağzınızdan çıkacak tek bir kelimeyle kim bilir kaç canı, gözü yaşlı bekleyen ailelerine kavuşturabileceğiz."
" En azından şimdilik acımızı doyasıya yaşayabilmemiz için bizi biraz yalnız bırakamaz mısınız?" dedi Sevim Hanım titrek sesiyle.
" Elbette. Bu formu buraya bırakıyorum. İstediğiniz zaman imzalayabilirsiniz. Allah sabır versin."
Bazen bekleyen dilekler kadar sabırlı olmuyordu bekleyen yürekler. Hatırına katlandığın hatıralar da olmasa çekilesi değildi ya hayat neyse. Demek ki hakkı olmayan çok şeyi sığdırmak istiyordu insan kaderine ve en sonunda yer kalmadığında cepkeninde başka hayallere, işte o zaman ölüm denen şey ziyarete geliyordu. Oysa yeni başlamıştı Mehmet ile Deniz' in hikayesi ve bir hikayeyi daha ölümsüz kılan yine ölümün kendisi olmuştu ne tuhaf. Bir hayat genellikle kaybedildiğinde sorgulanırdı. Yaşananlar neyse de hep yaşanamamışlar gelirdi ilk önce gözlerinin önüne. En ağır yüktü aslında yürek yorgunluğu ve hissettirmeden çıkarırdı acısını. Sevim Hanım yorgun gözlerinde farklı bir acıyla baktı son kez kızının gözlerine. Erkan doktordan izin alıp yanına götürmüştü onu. Bazen son nokta ya hiç koyulamadığı için bekliyordu ya da virgüller o kadar bölmüştü ki hayatı yeni nefesler hep bir ümit vermişti heyecanlı başlangıçlara kim bilir? Sevim Hanım soğuk yüzüne dokunduğunda Deniz' in, boğazında düğümlediği kelimeleri de çıkmayı bekliyordu yavaşça.
" Hatırlıyor musun baban öldüğünde nefret etmiştin bu gerçeklikten. Hatta şakasını bile sevmezdin. O öldüğünde acımı da yaşayamamıştım doyasıya sırf sen üzülme, ağlama diye. Geceleri kokuna sığınırdım çoğu zaman sen uyurken. Sakinleştirirdin beni. Hayat var olanlarla yok olanları unutturacak kadar zalim aslında ve alışmak da unutmak kadar ağır bazı zamanlar. Bu yüzden yokluğuna alışmayacağım gül yüzlüm. Gördüğün rüyalarını bile ezbere bilirken elbette unutmayacağım. Sende gittiğin yerde huzurla kal. Merak etme yanına geldiğimde huzuruna ihtiyacım olacak en çok. Senden kalan her parçayı şuracığımda taşıyacağım sana gelene kadar. Şu buz gibi yüzünü görmeseydim eğer kızın başka yüzleri güldürecek şimdi dediklerinde inanmazdım doktorlara. Bana ait her parçanı vermemi istiyorlar başka acılar son bulsun diye. Anlayabiliyor musun başka acılar dinsin diye kendi acını unutturacak kadar vefasız bir dünya işte. Ama biliyorum ki bunu sende isterdin çünkü gülen her yüz seni hep mutlu etti yaşamın boyunca. Sakın bana kızma olur mu? Anne yüreği uzun gecelerde gündüzü, bitmek bilmeyen günlerde de pusulası olmuştur tüm evlatların. Seni sarıp sarmalayamasam da bunu hissedeceksin biliyorum. Bu sana son tavsiyem giderken, unutma gittiğin yer değil kaldığın yer senindir. İşte sen buradasın bir tanem ta yüreğimin içinde."
Sessizce bir öpücük kondurdu yanaklarına son kez Sevim Hanım. Gözünden akan damlalar soğuk yüzüne değdiğinde Deniz' in son cümlesi de düşüvermişti ağzından.
"Umarım bu ayrılık uzun sürmez."
O soğuk yerden ayrılırken gözlerini bıraktığı yere bir daha dönüp bakmadı. Hastane koridorunda anlamsızca ilerlerken ileride ki bankta oturan Erkan' ı gördü Sevim Hanım. Elinde buruşturduğu kağıdı yavaşça uzatıp,
" Bunu doktora ver. Deniz' de böyle olsun isterdi." dedi.
" Anne, emin misin?"
Gözlerine baktı Erkan' ın.
" Şu an ne hissediyorsun?" diye sordu.
" Onu bir daha göremeyecek olmak beni kahrediyor anne. Sen ve Deniz' den başka tutunacak kimsem yok ki benim."
" İşte bu kağıtta kaybetmekten korktuklarına tutunabilmek için bir dal o yüreklere. Haydi gidelim. Yarın uzun ve yorucu bir gün olacak herkes için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğin Bende Kaldı
RomanceAşk... Kendi sesini duyar en çok. Doğru ya da yanlış kimin umurunda. Büyük hatalar yaptıran ve aslında hatalarıyla bile en çok var olan tek duygudur aşk. Kırıp, döküp giden, ardında bir enkaz bırakan tayfunları kim sever? Aşk sever sadece ve yürek...