Babasıyla ilk ve son ciddi konuşmasını yaparken bile yine son noktayı koyamamıştı. Annesi araya girmese aslında nasıl toparlayacağını da bilemeyecekti. Sonraları daha hızlı gelişti her şey. Mehmet ve Deniz gittikçe birbirlerine bağlanırken ailelerde tanışıp kaynaştılar. Sevim Hanım nişan hazırlığında babasının yokluğunu hissetmesin diye Deniz' in üzerine titriyordu. Senem Hanım' da bu konuda azami derecede hassas davranıyordu Deniz' e karşı. Artık o aileden biriydi ve gelini değil kızı gibiydi. Denizlerin evinde sade ama anlamlı bir nişan düzenlediler. Mutluluk dedikleri şey o kadar yoğun bir duyguydu ki gözlerde hem gülüş hem de yaş biriktirebiliyordu aynı zamanda. Mehmet ve Deniz birbirleri içinde kaybolurken Sevim Hanım ve Senem Hanım ıslak gözlerle onları izliyorlardı. Burak Bey bile o ciddiyetini bir kenara bırakmış oğlunu bakıyordu hayranlıkla. Erkan ise konfeti yağmuruna tutmuştu herkesi.
Uzun ve yorucu bir gecenin sonunda mutlu yüzlerle uğurlanma vakti gelmişti artık. Senem Hanım ve Burak Bey arabalarına doğru ilerlerken Mehmet ve Deniz' i arkada baş başa bıraktılar. Deniz avuçlarının içerisine aldı Mehmet' in yüzünü ve gözlerine baktı uzun uzun.
" Hala inanamıyorum. Ne yani biz şimdi nişanlandık mı?"
" Evet."
" Ama sen hala bana doğru düzgün bir teklifle gelmedin. Unuttum sanma."
" Ona ne şüphe. Bu geceyi burnumdan getirmediğine şaşıyorum aslında."
" Merak etme. Gece daha bitmedi. İstediğin buysa zevkle yaparım bilirsin."
" Bilmez miyim? Kadınların en iyi kullandıkları silah değil mi bu?"
" Daha ilk dakikalarımızda mı şikâyete başladın sen. Unutma bir ömre imza atacağız ama şimdiden pes ediyorsan söyle."
" Tamam, tamam. Yalnız söyleyeyim çok konuşan kadınların kocaları erken yaşta ölüyormuş."
" Şapşal şey, böyle güzel bir günde bana sevmediğim ölüm şakaları yapma lütfen. Elbette ki Allah ne kadar nasip ettiyse o kadar seveceğim seni. Yoksa çabuk bırakıp gitme niyetinde misin sen?"
" Gitmek mi dedin? Aslında hiç fena fikir değil." dedi gülerek.
" Baksana babam arabanın içinde huzursuzlanmaya başladı bile."
" Neyi kast ettiğimi biliyorsun."
" Gidebileceğim en uzak yer yine gözlerinin içi olacaksa eğer senden fazla kaçamayacağım kesin. Sen beni bırakıp gitmediğin sürece ben kalbinde konaklayacağım hırsızın gibi. Hoş bırakıp gidersen de bir gün senden çaldıklarımla yine seni yaşayacağım kaçarım yok."
" O kadar farklısın ki, işte bu yüzden seviyorum seni. Seni bırakmayacağım. Yaşlı bir nine olup bastonumla kafana vuracak gücü kendimde buluncaya kadar hayatı zindan edeceğim sana. Sevgim sana verebileceğim en büyük cezam olacak. Ne yapalım artık. Kendi müebbedimde seni esir ettiğime pişman olmazsın umarım bir gün."
" Bakalım, göreceğiz. Yalnız şimdi eve gitmezsem ilişkimizin geleceğini tehlikeye atacağız gibi geliyor. Baksana sizinkiler yukarıdan bizimkilerde arabadan nasıl da bakıyorlar bize."
" Evet. Bu -önünüzde koca bir ömür olacak konuşacak, dertleşecek. Bırakın da artık gidip evimize yatalım.- bakışı. Bence de gidelim artık. Unutma sen benim değerlimsin. Öptüm."
" Sen de benim."
Mevla'm insanı yarattığında tüm sınırları zorlayacak güçte bir yürek ve aslında her şeyin bir sonu olduğunu bildiği halde bunu kabullenmeyecek kadar da saf duygular bahşetmiş ne tuhaf. Güzel olan her şey çabucacık olup bitiverir de acı şeyler niçin daha uzun süre hissedilir bilinmez. Belki de bedene değil de ruha işleyen duygular kalıcı oluyordur kim bilir?
O yemek masasında tüm bu duygular aklından geçerken Mehmet'in birden içini delen bakışlarıyla karşılaştı Deniz' in.
" Ne o? Daldın yine gözlerindeki o derin ormana. Yoksa hain bir plan peşinde misin?". Deniz' in sorusuyla irkildi birden Mehmet.
" Sen varken yanımda ben nasıl gizli bir plan peşinde olabilirim söyler misin?"
" Yani o da doğru ama gözlerinde farklı bir ışık var sanki bugün."
" Hadi ya o kadar belli oluyor mu?"
" Ne belli oluyor mu?"
" İçimde büyüyen aşkının gözlerimdeki yansıması." dedi gülerek.
"Aptal şey. Bırak şimdi zevzekliği de söyle bakalım. Ne saklıyorsun benden?".
" Özlemişim bu sıcak aile ortamını. Babam ile annem geldi aklıma daldım gittim işte. Üzerinden iki yıl geçti ama sanki hala seslerini duyuyorum bazı geceleri. Annem adımı haykırıyor aşağıdan. -Hadi oğlum yemek hazır, gel otur artık seni bekliyoruz.- diyor. Babam her zaman ki duyarsızlığıyla gazetesini okuyor yine koltuğunda. Tabi ona da bir fırça atıyor güzelce. – Haydi Burak. Kaldır artık şu kafanı gazeteden de bir kez olsun zamanında oturalım sofraya. Baksana her şey soğumaya başladı bile. Şu oğlana bir örnek olmadın gitti. O da seni görüp vaktinde gelmiyor bak. Mehmet hadi oğlum. Of çıldıracağım şimdi.- Ne kadar garip. Sevdiklerini kaybettikten sonra bile dayanabilecek büyük bir gücü var insanın. Adına ne dersen de ama ölümün adı bile yetiyor kalanı korkutmaya."
Usulca kavradı masada duran elini Mehmet' in Deniz. Gözlerinde dolan yaşları hissettirmeden bıraktı onun avucundaki toprağına. Biliyordu ki bazen kelimeler yan yana iken değil boşlukta dağıldığında anlamlaşıyordu.
" Neyse canım." dedi Sevim Hanım.
" Biz yanındayız artık oğlum. Hem bak en az Erkan kadar değerlimsin benim. Unutma."
" Biliyorum. İşte bu yüzden başka hiçbir sevdiğimi kaybettirmeyecek kadar alacaklıyım hayattan. Boş verelim böylesi güzel bir günde bunları konuşmayı. Benim aslında bir sürprizim vardı size yani Deniz'e."
" Öyle mi? Senin mizacına terstir böyle şeyler ama nasıl oldu anlamadım?" dedi Deniz alaycı gülümsemesiyle.
" Görüyor musunuz? Ağız tadıyla bir sürpriz bile yapamıyorum, hep taş hep taş."
" Yok canım yanlış görmüşsündür sen. Pamuk onlar pamuk."
" Haydi Deniz. Rahat bırak da söyleyeceğini söylesin çocuk." dedi Erkan lafa girerek.
" Olur mu Erkan. Yemekten kalan midemde ki boş yerleri dolduramadı henüz. Buldu mu boşluğu hiç kaçırmaz. Bilmiyor musun sanki kardeşini?"
" Tamam, tamam sustum. Neymiş bakalım sürprizin gerçekten merak ettim."
Kapı çaldı o sırada.
" Allah Allah. Kimseyi beklemiyordum ama bir bakayım kimmiş." dedi Sevim Hanım.
" Sen otur annecim, ben bakarım" .
" Merak etmeyin. Sanırım sürprizim geldi." dedi Mehmet.
Deniz şaşkınlıkla baktı Mehmet' in gözlerine.
" Bugün sende bir şeyler var ya haydi bakalım hayırlısı." deyip kapıyı açmak için koridora yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğin Bende Kaldı
RomanceAşk... Kendi sesini duyar en çok. Doğru ya da yanlış kimin umurunda. Büyük hatalar yaptıran ve aslında hatalarıyla bile en çok var olan tek duygudur aşk. Kırıp, döküp giden, ardında bir enkaz bırakan tayfunları kim sever? Aşk sever sadece ve yürek...