Bölüm 18

103 16 4
                                    

Görebildiği kadar sever insan. Sadece gözlerini, güzelliğini değil özünü ve içini görebildiği kadar. Bir olayın en önemli anıdır başlangıcı ve etkili hisler ruhun ezberindedir sadece. Yağmurda ıslanmak gibi bir şey bu. Sağanak altında kaldığında ya korunursun şemsiyenle ya da saklanacak bir yer ararsın. Hiç biri olmazsa da ıslanırsın sırılsıklam. Korunduğunda görürsün yağmuru ve hissedersin. Saklandığında yine görürsün ama hissedemezsin. Peki ya ıslandığında? İşte o zaman büsbütün değişir her şey. Sen ne olduğunu anlayamadan tümüyle içine işler gerçek olan. Engel olmaya çalışsan da iş işten geçmiştir artık. Ya aşkın içindesindir ya da aşk senin içinde. Aşkın içindeyken seçebilirsin belki rolünü ama aşk içindeyse eğer neyse senin için biçilen sahneye koyduğunda o olacaktır, kaçamazsın.

Güzel bir gece olmuştu ikisi içinde. Hayata dair gizlenenler dışında konuşulmuştu her şey. Birbirlerini tanımak için güzel bir bahane olmuştu bu. Mısra memnundu halinden ama Mehmet' in kafasında aydınlanmayan soru işaretleri vardı hala. Kendini suçlu hissetmiyordu eskisi gibi evet ama yine de Deniz' ine ihanet ediyormuş gibi geliyordu. Mısra farklı bakıyordu sanki gözlerine ve bu bakışlar nedense yabancı gelmiyordu Mehmet' e.

" Peki, neden mesleğini yapmıyorsun?" dedi Mısra.

" Aslında pek başladığımda söylenemez."

" Sevmiyor musun?"

" Yok, çok seviyordum hala da seviyorum ama yaşadıklarım engel oldu nedense bana. Bilemiyorum."

" Sen yapıyor musun?" dedi Mehmet, gözlerini gözlerinden kaçırmayan Mısra' ya bakarak.

"Evet hem de çok severek ama birkaç zamandır ara vermek zorunda kaldım sağlık nedenlerimden dolayı. Bu aralar tekrar başladım."

" Umarım önemli bir şey değildir."

" Önemliydi. Ölümü yaşadım sanki desem yalan olmaz ama şimdi tutundum hayata hem de eskisinden daha sıkı."

" Sevindim hayata yeniden dönüşüne çünkü her şeye rağmen yaşamak güzel öyle değil mi?"

" Senin içinde böyle mi gerçekten?"

" Bilmem ama şu an yaşanacakların önüne geçemediğini anlıyorum." derken Mısra ' ya bakıyordu sessizce.

Temiz hava ikisine de iyi gelmişti. Uzun zaman sonra aslında birbirine yabancı olarak sıcakça paylaştıkları rahatlatmıştı sanki onları.

" Kalkalım mı artık." dedi Mısra.

" Tamam, nasıl istersen."

" İstersen seni evine kadar bırakayım."

" Gerek yok. Servise kadar gidelim zaten benim arabada orda kaldı. Sen oradan devam edersin."

" Tamam o zaman. Haydi gidelim."

Ilık bir nefesin ensende bıraktığı his gibidir zamanın geçişi. Geldiğini hissettiğin ama geriye dönmeye korktuğun. Tüm duyguları içinde barındıran bu büyük soyutlukta belki de tek isimlendirilemeyendir böyle askıda kalanlar. Birini ya seversin ya da sevmez, ya hoşlanırsın ya da nefret edersin, ya eğlendirir seni ya da canını sıkar. Peki arada kalana ne denir? Tüm bu duyguların arasında kalana ne denir? Tek bir cevabı var aslında. İşte aşk dedikleri şey tam da böyle bir şey. Bazı anlar gelir delicesine seversin bazı anlar vardır ki göresin gelmez yüzünü. Hoşlanırsın her şeyinden, her yaptığından ama bazen öyle bir kızdırır ki seni nefret edersin tümüyle. Eğlencelidir çoğu zaman sanki tüm anlar onunla var olmuş gibi sonra öyle bir şey yapar ki sana kayboluverir tüm neşen. Arada kalır yani tüm hislerin. Her şeyden biraz biraz tadarsın da iş adını koymaya geldi mi kararsız kalırsın. İşte tam da bu kararsızlıktır aşk. Cevabı ezberlenmiş soruları sormak kadar cesaret ister ve aslında aşk böyle yürekleri sever en çok.

Yüreğin Bende KaldıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin