Bölüm 20

116 16 10
                                    

Hoyrat sözlerin çarptığı yüzler daha bir korkar geceden. Karanlıkta sığındığını sandığın cesaretin var ya, yeri gelir tek bir nefesle sıyrılıverir bedeninden. Çıplaklığı doğuştandır insanın. Üzerine ne giyersen giy, ne ile donatırsan donat kendini çıplaklık baki kalır. Bu yüzdendir işte, hiçbir duygunun ham bedenlere tutunamayışı.

O sabah her sabahtan farklıydı Mısra için. İçindeki gerginlik davranışlarına da yansıyordu ister istemez. Üzerine giyeceği şeyi seçmek için dolabının karşında oturuyordu saatlerdir. Kapısı çalındı. Gelen annesiydi.

" Ne o? Bakıyorum yine erkencisin. Bana neler anlatacağının provasını mı yapıyordun yoksa?" derken şuh bir kahkaha attı.

" Sana da günaydın annecim. Hoş geldin." dedi Mısra soğuk bir tonda.

" Hım. Anlaşılan önemli bir karar eşiğindesin çünkü ne zaman böyle olsan, ya böyle dolabının ya da aynanın karşısında oturursun saatlerce. Söyle bakalım, neymiş güzel kızımı böylesi düşündüren şey?"

" içimde taşıdığım şeyin sahibini tanımak istiyorum artık."

Esra Hanım, kızının bu isteğinin çoktan sönmüş olduğunu düşünmüştü ta ki bugün kendi kulağı ile işitene dek. Onun kötü etkilenebileceğini düşünerek sert bir tepki verdi istemeden.

" Nereden çıktı şimdi bu? Bu konuyu konuşup hallettiğimizi sanıyordum."

" Hayır anne. Hiçbir şeyi halletmedik, sen böyle olsun istedin ve bende buna saygı gösterdim. Artık bunun vaktinin geldiğini düşünüyorum."

" Aradan geçen bunca zamandan sonra ne için aklına düştü ki şimdi bu? Hem sonra hastane sana kayıtları vermez ki, verse bile adres ve iletişim bilgileri güncel değildir ki. Öğrenince ne değişecek kızım senin için, lütfen bana bunu söyler misin?" diyerek arka arkaya sıraladı tüm düşüncelerini Esra Hanım.

" Kendini boşuna yorma annecim çünkü bu sefer kesin kararlıyım ve fikrim değişmeyecek. Sadece ne giyeceğime karar veremiyorum. Sence kırmızı gömleğimle siyah pantolonum iyi bir kombine mi?"

" İnanamıyorum sana Mısra. Ben burada ne diyorum sen bana giysiden bahsediyorsun. Bu yaptığın şey doğru değil. Hem sonra kurumuş yaraları kaşımak onu kanatmaktan başka bir işe yaramaz. Kendini değil onları da düşün biraz. Bazı şeyleri yeniden hatırlayınca daha da mutsuz olmazlar mı kızım?"

" Belki ama içimden bir ses bununla yüzleşmem gerektiğini söylüyor. Hayatıma kaldığım yerden devam edebilmem için bununla yüzleşmeliyim anlıyor musun?"

" Hayır, anlamıyorum. Babana söyledin mi bunu?"

" Daha bahsetmedim ama nasıl olsa sen söylersin birazdan." derken gülerek baktı annesine.

" Aman ne komik. Kızım bu çok ciddi bak, ya seni huzursuz ederlerse, ya üzülüp daha da mutsuz olursan? Bizim kaybedecek çok şeyimiz var ama onlar kaybettiklerinin yokluğuna alışmışlardır zaten. Bir anda karşılarına çıktığında onlar için daha da yıkıcı olabilir. Bir de bu tarafından bak olaya."

" Nefesini boşa tüketme anne. Tamam, bunları giyeceğim. Karar verdim. Şimdi müsaade edersen hazırlanmam gerek." derken dolabından elbiselerini çıkartıp yatağın üstüne atmıştı bile.

Yüzleşmenin en zorudur kendinle olanı. Çoğu zaman kaçtığında olur, çünkü teslimiyet hür iradeye aykırı bir harekettir. Korku da bir duygudur aslında. Tıpkı mutluluk gibi, heyecan gibi, aşk gibi. Nedense bir tek, bu duyguya soğuktur insan oysaki korkuyla beslenen her yürek gerçeğe fazlasıyla yakındır herkesten. Yara bir yüreğin ilacıdır ve hatasız kalpler yabancıdır geçmişine. Kaçtığın her ne olursa olsun uzağında olamadığın tek şey vardır aslında, o da itiraf edemediğin korkuların. Yürek kendine düşman bellediğini, dost bildiğinden daha yakın tutar ve işte bu yüzdendir çoğu zaman doğru kararlar veremeyişi. Yine de her gün, boğuluyorsa gecenin içinde ve her gece boyanıyorsa yine günün rengine, her zaman bir ümit var demektir. Kabullenmektir aslında, en çok olgunlaştıran insanı.

Yüreğin Bende KaldıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin