-10-

15K 724 276
                                    

Medya: Hazar Seyhan.

Buğra'dan:

"Aa yeni komşu sendin demek. Seni tanıyorum." Kapıyı açan Hazar hoşgeldin beş gittin, faslından sonra sonunda bana bakabilmişti. Sahte bir gülümsemeyle;

"Hadi ya, nereden?" diye sordum. Hatırlatmasaydı o günü daha da mutlu olurdum ya, neyse.

"Ezra ablamla konuşuyordunuz da ben seni kovalamıştım ya." Tamam fazla şey yapma.

"Ha evet." diye geçiştirdim.

Sonunda kapıyı iyice açıp "Buyrun." dedi. Murat'la birlikte içeri geçtik ve ayakkabılarımızı çıkardık. Hazar'ın önümüze koyduğu terlikleri giyerek içeri doğru yürüdük. Gözüm hapsini arıyordu fakat bulamıyordu. Neredeydi benim zümrüt yeşilim?

Karşımda Ayşe Teyze, Hasan Amca ve yanımda Hazar vardı. Nerede bu evin genç kızı ey ahali!

"Hoşgeldiniz. Ben Hasan." Biliyorum babacığım. Evet. Ehi. Sağ elini uzattı.

"Ben de Buğra. Memnun oldum efendim." Uzattığı elini sıktım.

"Ben de." Hasan Amca Murat'a bakıyordu. Tabii ki de tanışmamışlardı. Sevgili Buğra, şu an onları tanıştırmalısın, where are you?

"Ha bu Murat. Benim çok yakın arkadaşım. Bir kaç gün bende kalacak."

"Öyle mi? Memnun oldum. Bu Ayşe, benim kız kardeşim." deyip eliyle gösteridiği yerde Ayşe Teyze vardı. Gülümseyip kafamı salladım.

"Bu Hazar. Yiğenim." Hazar'a da kafamı eğdim. Japon muyum neyim? Eğilip duruyorum.

"Bir de kızım var ama, o odasında. Hasta biraz." Anında yüzüm düşmüştü. Ezra hastaydı ha? Vücuduma bir burukluk gelmişti.

"Buyrun biz kahvaltıya geçelim." Dediğini yaptık ve masaya oturduk.

-
Çayını şöpürdetip, 'çat' gibi bir sesle tabağına bıraktıktan sonra bana döndü.

"Çok severim ben Ali Hoca'yı. İlgilenir Ezra'yla sağolsun. MaşAllah seni de yetiştirmiş böyle. O niye gelmedi seninle? Beraber yaşamıyor musunuz?"

"Abim evlendi de. Yani henüz resmi nikah yok ama, dinen evli. Düğün falan da düşünülmeyince nikahları kıyıldı. Bizim kaldığımız evde onlar. Ben de buraya taşındım." Yüzümdeki gülümsemeyi Hasan Amca'ya gönderdim.

"Öyle mi? MaşAllah. Allah mesut etsin. Darısı başınıza artık gençler. Var mı birileri?" He var. Kızın hatta. Allah'ın emri Peygamber Efendimizin kavliyle de istiyorum. Kızını bana verir misin Hasan Amca?

Ben soruya kahkaha atarken Murat'ın yüzü düşmüştü. Sanırım o kızı gerçekten seviyordu. Ve dostum bunu benden saklıyordu. Umursamıyormuş gibi gösteriyordu. Hasan Amca cevapsız bırakmak istediğimizi anlamış olmalı ki, bir daha sormadı.

"Sen ne işle meşgulsun evladım?"

"Ben tıp okuyorum, dördüncü senem." Bekle sen Murat'ım daha 'Açılın ben doktorum' demene iki sene var. Seni zeki çocuk.

"Sen Buğra?"

"Efendim ben de Görsel Sanatlar okuyorum." Benimki neden Murat'ınki kadar havalı olmamıştı ki. Yüzüm buruşurken Hazar kıkırdadı.

"Ne olunuyor onun sonunda?" diye alaylı bir şekilde sordu Hazar. Hayır bir kere öğretmen olacağım ben! Küçümsenmemesi gerek. Ama ben dahi kendimi Murat'la karşılaştırsam ben de dalga geçerdim. Kendimle. Çünkü o tıp okuyor. Neyse, tamam.

KuleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin