BUĞRA
Kulağıma hücum eden zil sesiyle yataktan kalktım. Muhtemelen Murat'la Elif gelmişti. Normalde olsa uyanmak hoşuma gitmezdi, ama işte normalde olsa. Ezra ciddi anlamda, resmen hayatıma girdikten sonra pollyanna olup çıkmıştım.
Kız istememiz, dini nikahımız ve nişanımız yapılalı bir hafta olmuştu ve o günden bugüne geçirdiğim her gün birbirinden güzeldi. Bunun için Allah'a şükrediyordum.
Öte yandan Hasan Babam birkaç kere fenalaşmıştı. Her seferinde yanlarındaydım. Ezra'nın gözündeki endişeyi gördükten sonra, her namazın arkasından ettiğim tek dua Hasan Babamın iyileşmesi yönündeydi. Hâla hasta olduğunu ve ameliyat olması gerektiğini Ezra bilmiyordu. Daha doğrusu, Selim Ağabey ve ben dışında kimse bilmiyordu.
Ama sıkı durun. Asıl bomba şimdi geliyor.
Hasan Babamın acele etmek istemesi sonucu, nikah tarihini almıştık. Ve yine sıkı durun, üç gün sonra, yani cuma günü resmi nikahımız kıyılıyordu. Ertesi gün kına, ertesi gün ufak bir düğün.
Evet, vuslata az kalmıştı.
Düşüne düşüne kapıya varmıştım. Açmamla eş zamanlı olarak ufak çaplı bir cırlama kulağıma doluştu.
"Buğra!"
"Gizem!"
Birkaç saniye o şekilde durduktan sonra, konuşmasını bekledim. Ne alakaydı da gelmişti?
Sarılmak için adım attığı sırada geri çekildim ve ensemi kaşıdım. Ne demem gerektiğini bilmiyordum henüz.
Gizem bozulmuşa benzemiyordu. Sadece ben geri çekilince bir-iki saniye duraksayıp, ardından "Haa," diye mırıldandıktan sonra gülümsemişti.
"Ezra Yengemiz kural koydu demek ki.." dediğinde ben de gülümsedim.
"Kuralı ondan önce Allah koydu. Ben farkına yeni varıyorum," dediğimde arkadan buram buram Takva Life müziği çalıyor gibi hissetmiştim.
Anladım, dermişçesine kafasını salladıktan sonra etrafına bakındı.
"Ee beni içeri de mi almayacaksın?"
"Aslında-"
"Biliyorum biliyorum, ama Elif'le Murat'ın kahvaltıya geleceğinden haberim var. Elif'le konuştum da, ona gitmek için. O da buraya geleceklerini, yolda olduklarını söyledi. Ben de, yani, annemle bayağı tartıştık. Evden kovdu beni. Ali'yle Esen de evde değiller zaten, ay her neyse işte Buğra! Kıvrandım resmen! Elif'le Murat da gelecekler zaten, ben kahvaltılık poğaça falan aldım. Yine davetsiz misafir konumundaymışım gibi görünüyor ama orası öyle değil, Murat buraya gelmemi söyledi. Burdan sonra da onlara gidermişiz. Öyle yani."
Murat'ın benden habersiz iş yapmasının bedelini ağır ödetecektim, ama kıza da şimdi git diyemezdim ki. Ah, bu huyum bazen başıma iş açıyordu. İnsanlara hayır demeyi ne zaman öğrenecektim.
"O zaman ben biraz daha kestireceğim ve tüm kahvaltıyı sen hazırlayacaksın, anlaştık mı?" dediğimde gülümsedi ve kafasını salladı.
"Anlaştık."
EZRA
"Hayırdır, sen pek uğraşmazdın bunlarla?"
Börekleri spatulayla çıkarıp tabaklara koymaya devam ederken, Hazar'a cevap verdim.
"Tı, sen beni pek tanıyamamışsın belli. Gayet de uğraşırım yani."
"He canım he. Buğra için uğraşıyorum, demiyor da," dediğinde arkamı döndüm spatulayı kaldırdım.
