Evet, şimdi karşınızda Lys belasından kurtulmuş, tercihini yapmış şimdi ise tercihin açıklanması için siteye giriş yapmaya çalışan bir Ezra ve bir Selin var. İyi okumalar. *Bu arada geçen bölüm eklemeyi unuttuğum ayrıntı: Hazar, Ezra'yla sözlü olma meselesini Buğra'yla konuştu.*
EZRA
"Şimdi ben gözlerimi kapatayım, sen benimkine bak ve bir kağıda yaz. Sonra sen gözlerini kapat, ben seninkini bir kağıda yazayım. En son da aynı anda okuruz. Allah'ım inşaAllah aynı tercihtir ya lütfen!" deyip elini yüzüne sürdü Selin. Dediği aklıma yatmıştı. Kafamı aşağı yukarı salladım.
"O zaman ilk sen yaz." dediğinde tekrar kafamı salladım ve bilgilerini boş alanlara yazışını seyrettim.
Kendini geriye atıp ayağa kalktı ve bana arkasını döndü. Ayağını yere vururken tırnaklarını kemiriyor, bir yandan da volta atmaya çalışıyordu. "Hadi girsene." diye sızlandığında giriş butonuna tıkladım. Ekran tosba hızında bir giriş sergileyerek gözümün önüne geldiğinde kalbim tekledi.
İstanbul Marmara İlahiyat Fakültesi.
Selin'in son tercihi tutmuştu, öyle mi? Tercihlerimiz neredeyse aynıydı. İkimizin de ilk sırasında Psikoloji vardı. Onunla aynı üniversitede, aynı bölümde olmayı çok istiyordum. İnşaAllah bir aksilik çıkmazdı.
Defterime uzanıp kenarından bir ağıt parçası kopardım ve üzerine okulun adını yazıp katladım. Kağıdı cebime atıp ayağa kalktım.
"Sıra sizde güzel bayan." dediğimde heyecanla sandalyeye oturdu. Kimlik numaramı ve diğer bilgileri zaten girmiştim.
Birkaç dakikanın ardından yanıma geldiğinde konuştu.
"Üç deyince aynı anda söyleyeceğiz. Okey midir?"
"Tamam hadi." derken heyecanımı bastırmaya çalışmamıştım bile.
"Üç..
İki..
Bir!"
"Marmara İlahiyat!"
"İstanbul Teknik, Psikoloji!"
Gözlerimi utana sıkıla Selin'in gözlerine çıkardım. Gülüşü yüzünde söndüğünde hemen yanındaki yatağıma attı kendini. Kafasını yere eğdiğinde dudağını dişliyordu. Hedefimi tutturduğuma dahi sevinememiştim.
"Sen hedefini tutturdun. Bense.." dediği sıra lafını böldüm.
"Ah keşke ilk sıraya ilahiyat yazsaydım! Aptal kafam! İlahiyat daha da yararıma olurdu. Okul değiştirme şansımız var mıdır acaba?" Onun üzülmesine dayanamazdım ki! Nasıl teselli edecektim şimdi?
"Şimdi kara kara beni nasıl teselli edeceğini düşünüyorsun değil mi? Öyleyse, boşver gitsin. Dünyanın sonu değil ya! Hem ilahiyat kazandık kızım, boru değil bu!" deyip sırıttığında hayran kalmıştım. On saniyede ben daha doğru düzgün tesellimi dahi yapmadan ortadaki tüm olayı anlamış, kendini rahatlatacak cümleleri söylemiş, benim yapmam gerekeni kendi kendine yapmıştı.
Tebessüm edip ileri doğru atıldım ve dostuma sarıldım.
×××
Akşam namazını da kıldıktan sonra, sahile gitmeye karar vermiştik. Kapıyı son hamleyi yapıp çektim ve anahtarı dışarıya takıp iki kere çevirdikten sonra, çantamın içine attım. Selin usul ve kısık bir sesle "Ezra..." dediğinde, yine bir şeyler olduğunu sezmiştim. Artık olay kaldıramıyordum. Arkama dönmese miydim acaba? Ah, ne saçmalıyorum?
