Medya: Buğra Gencer.
Ezra'dan:
Ekmek almak: Dünyanın en gıcık işi. Gençlerin baş düşmanı. Bir kere ekmek almaya evin en küçük ferdi gitmelidir! Peki nerede bu evin küçüğü? Okulda. Ben neden okulda değilim? Lys yüzünden! Ahh, ekmek almaya gönderilmemden bile sorumlu bu sistem!
Feracemin fermuarını da iyice çektikten sonra konverslerimi giyip kapıyı açtım ve evden çıktım. Karşı evin kapısına öylesine bakmışken, çakma sarışın bir kız elinde bir kapla evin önünde bir sağa bir sola gidiyordu.
Kaşlarım otomatikman çatılırken kendimi kızın yanında bulmamak için sola döndüm ve o tarafa bakmadan yürümeye başladım.
"Bakar mısın?" Az önceki sarı kızın konuştuğuna emindim. Sesi fazla inceydi. Umursamaz bir tavırla arkamı döndüm. Tek gözümü kırpıp kafamı sağa sola salladım. 'Kardeş sen hayırdır?' hareketimdi bu.
"Şey, ben Buğra'ya gelmiştim de. Evi burası değil mi? Yani yanlış gelmedim?" Sağ gözüm Neriman İplikçi'ninki gibi seğirirken gülümsemeye çalıştım. Kıza "Evet." diye cevap verdikten sonra aynı şekilde arkamı dönüp bir iki adım attım. Sonra durup tekrar arkamı döndüm. Kız bıraktığım gibiydi. Bana bakıyordu. Birkaç adımda yanına varıp önünde durdum. Giydiği topuklu ayakkabı sayesinde benden uzundu. Şu ayakkabılardan ne anlıyordu bilmiyordum. Konvers candır! Ne gerek var kendine eziyet etmeye?
"Sen Buğra'nın nesi oluyorsun?" diye bir soru sordum. Kollarımı göğsümün üzerinde birleştirmiştim. Sağ ayağımla yerde ritim tutuyordum. Tek kaşım da kalkıktı. Bir dakika, ben hesap soruyordum. Kimdim ki ben hesap soruyordum? Hemen 'öhüm' şeklinde ses çıkarıp duruşumu düzelttim. Kız bana sırıtarak bakıyordu. Sorum havada kalmıştı. Tekrar ettim.
"Diyorum ki, Buğra'nın neyisiniz?" Kollarımı kavuşturmamak için ellerimi ceplerime yerleştirdim.
Kız küçük bir kahkaha attıktan sonra gözlerini kısıp otuz iki diş gülümsedi. Aman, güzel olmasaydın şaşardım.
"Ben..." dedikten sonra birkaç saniye bekledi. Sonra gülümseyerek "Buğra'nın sevgilisiyim." dediğinde kalkık olan kaşlarım yuvalarına dönmüştü. Sevgilisi?
Kalbimde bir şeyler oluyordu. Allahım, neydi bu?
Kız aynı şekilde bana bakarken, benim nutkum tutulmuştu. Çakma sarışın, dudaklarını büzüp kaşlarını kaldırdı. Kafasını sola doğru yatırıp iğrenç bir tınıda konuşmaya başladı.
"Tatlım, hayallerin balon olup uçtu. Ah, zaten o balon uşmasaydı, ben patlatırdım." Kız bir kahkaha daha atarken ben kendime gelmiştim. Ben bu değildim. Ben hiçbir insanın önünde aciz olmazdım! Bu kızın önünde de olmayacaktım. Burnumu çekip omuzlarımı dikleştirdim. Kız da gülümsemesini yüzünde dondurdu ve tek eliyle saçlarını karıştırdı. Kulağıma doğru hafifçe eğildi.
"Buğra. Benim." dedi ve geri çekildi. Kıza tek yanağımla gülümseyerek baktığımda tek kaşını kaldırdı. Bu sefer hafif kıkırtılarla gülüyordum. Kırkırdamam küçük çaplı bir kahkaya dönüşürken kendimi durdurdum. Kıza tebessüm edip aynı şekilde ben de onun kulağına yaklaştım ve,
"Şu eve bir bak bakalım. Buğra neden bir anda taşınma kararı aldı, bir düşün. Sonra gel ve bana fikrini söyle." Geri çekildiğimde kız anlamamış bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu. En nefret ettiğim şeyi yapıyordum.
Elimi kızın omzuna koyup gülümsedim ve "Kolay gelsin." deyip göz kırptım. Ben kesinlikle bu değildim. Fakat hiçbir insanın beni küçük düşürmesine dayanamazdım.
