'erkekler de ağlar, sev gözyaşını'
EZRA
"Neyin var cüce?" deyip sırıttığında gözlerimi devirdim ve ayağa kalktım.
Benden bir şeylerin saklanması düşüncesi bile beni sinir ediyordu. Serkan'a inanmam mantıksız gelebilirdi, yalan söylüyor olma ihtimali vardı elbette, ama yine de hassas olduğum bir meseleydi ve içime kurt düşmüştü. Serkan'ın mesaj attığını söylemek istiyordum, ama çekiniyordum. Yine de çekinsem bile söylemeliydim çünkü tek başıma bazı şeylerle uğraşmaya gücümün yeteceğini sanmıyordum. Özellikle Serkan gibi şeylerle...
"Cüce sensin," diye karşılık verdim. Ardından söylediğim lafla Buğra'nın uzaktan yakından alakası olmadığını anımsayıp, yüzümü buruşturdum.
"...demeyi çok isterdim. Ama boyun gözüme gözüme girdiği için diyemiyorum. Boyun kaç senin?"
Ukalaca sırıtıp sorumu cevapladı.
"1.89"
Aman, sanki bana Lebron James.
"Ezra, neyin var?"
Gözlerimi kaçırdım ve mağazalardan birine doğru yürümeye başladım. Şu an için söylemek istemiyordum.
"Hiçbir şeyim."
Parmaklarını saçlarından geçirip saçlarının arasını havalandırdı. Şu hareketi yapmasından nefret ediyordum. Sadece kendisinin olduğu yerlerde istediği kadar yapabilirdi ama etrafta radar gibi gezinen kızların olduğu AVM gibi ortamlarda bu şekil havalı hareketler yapamazdı. İzin vermeyecektim.
"Yapma şunu," dedim sinirle.
"Anlamadım, neyi yapmayayım?"
"Sen benim dışarıda gülmemi yasakladıysan, ben de senin dışarda saçlarını karıştırmanı yasaklıyorum. Ve kahkaha atmanı da. Bana bile olsa göz kırpmanı ve dik yürümeni ve kaşlarını çatmanı ve-"
Onu havalı gösteren her hareketi sıralarken -ki bitmek bilmiyorlardı- elini ağzıma kapatıp beni susturdu.
"Öleyim ben o zaman?"
Elini tutup indirdim.
"Süper olur."
Ters ters baktı.
"Seni almadan gitmem ama."
Kaşlarımı kaldırıp ellerimi iki yanıma açtım.
"Onu Allah bilir."
Kafasını iki yana salladı. "Tamam, her neyse. Şimdi ilk olarak düğünün son eksiklerini öğreneceğiz. Onları hallettikten sonra da gelinlik işlerini falan halledeceğiz. Tamam mı?"
Gözünün içine bakıp kafamı aşağı yukarı salladım. Düşünmeye bile fırsat bulamıyordum. Her şey çok mu hızlı gelişiyordu, yoksa bana mı öyle geliyordu? İstemiyor değildim, ama içimde bir yerlerde sürekli bana telkin veren birisi vardı. Bana yaşımın daha on dokuz olduğunu hatırlatıp duruyordu. Gerçekten, bu acelemiz niyeydi? Yangından mal kaçırır gibi evlenmeye çalışıyorduk.
Düşüncelerim zincirleme bir şekilde devam ederken kafamın içinde laf lafı açtı. Buğra'nın sakladığı şeyle bu acelemizin bir ilgisi olduğunu düşünüyordum.
××××××××
Serkan'ın mesajından beri benden ne sakladığını söylesin diye kırk takla atmıştım ama söylememeye and içmiş gibiydi. Meraktan çatlayacaktım, kendim sormaya karar verdim.
