EZRA GENCER :
Kimden: +90546768...
"Buğra merhaba. Ben Barış. Beni tanıyor sayılmazsın ama, birkaç kez karşılaşmıştık. Ezra'yla lisedeyken aynı sınıftaydık, düğüne de uğramıştım bir ara.
Her neyse, tanışalım diye atmadım mesajı. Ezra'ya atacaktım ama seni sinirlendirmemin yersiz olacağına ve ona atmamla sana atmamın aynı anlama geleceğine karar verdim. O yüzden şimdiden rahatsız ettiğim için çok özür diliyorum ama eminim mesajı Ezra'ya atsaydım bu seni sinirlendirmekten başka bir işe yaramazdı..
Lafı daha fazla dolandırmadan küt diye giriş yapmak istiyorum. (Biraz saçma ve beklenmedik olacak ama) Ben konunun evlilik olduğu bir meselede seni aracı yapmak istiyorum kardeşim. Selin, lisenin son gününden beri bir kere bile aklımdan çıkmamasıyla birlikte, son zamanlarda istisnasız her uykuya dalışımda rüyalarıma geliyor.. Bazen bu civarlarda karşılaşıyoruz, kalbim ağzımda atıyor. Uzun süredir bunları yaşıyorum ve artık bir şeyler yapmak istiyorum. Yani bu öyle cümlelerle anlatabilecek kadar basit bir şey değil, anlatamıyorum. Ben aşığım Selin'e abi. Ve onu biraz daha göremezsem sırtıma roket takıp kendimi evine ışınlayacağım. Ama evini bilmiyorum, orası ayrı bir mevzu. Neyse onu geçelim. Muhtemelen şu anda da bunları bana niye söylüyor bu çocuk, diyorsundur. Ya da daha kaba olacağını varsayarsak 'banane lan bundan' diyor da olabilirsin.. her neyse açıklayayım, öncelikle bunu araya aracı koymadan direkt Selin'e söylersem onu kızdırabilirim gibime geliyor. Ayrıca bir abisi olduğunu biliyorum ama onunla da konuşamam çünkü Selin'in yüzünü son kez görmeden morga kaldırılmak istemiyorum. Onu tanımasam bile sonuçta bir Türk abisi. Bi şeylerin başlamadan bitmesini istemem. Selin'in başka kardeşi de olmadığı için ve diğer samimi arkadaşlarını tanımadığım için sana, yani dolayısıyla Ezra'ya yazmak istedim bunu. Umarım samimiyetime inanmışsındır. Bak benim gerçekten niyetim ciddi ve senin aracılığınla Ezra'ya, Ezra'nın aracılığıyla da Selin'e ulaşmak, onunla görüşmek ve ciddiyetimi onunla da paylaşmak, yoluma onunla devam etmek istiyorum. Lütfen bana yardım et kardeşim. Allah'a emanet ol."
Gözlerim pörtleme halinden birkaç saniye boyunca çıkamadığı için elimle biraz gözlerime şaplak attım.
Yaşasın platonik aşkların onurlu mücadelesi!
Selin'e talip çıkmıştı ve talip olan çocuk lisede sevdiği çocuktu. Şu ciddiyete bak Allah'ım! Bugünleri de mi görecektim ya Rabbim!
Yukarıda yarım bıraktığım Hindistan yerel dansıma yeni figürler ekleyip devam ederken, elim Buğra'nın kafasına çarptı. Kafasından çıkan ses hoşuma gittiği için az önceki figürü tekrar ederek bir kez daha kafasına vurdum.
Gözümü telefon ekranından ayıramazken ve mesajı tekrar tekrar okurken, bir yandan da Buğra'nın kafasını dürtmeye devam ediyordum.
"Buğra!"
Kalkmamakta ısrar ediyordu. Ay olmaz, bu sefer kaldıracaktım.
"Buğra görüldü oldu çocuğa!"
Kaşlarını çatıp kafasını kaldırdı ama gözleri hala kapalıydı. Ağzının içinde yuvarlayarak;
"Ne çocuğu lan?" diye sorduğunda elimdeki telefonu masaya bırakıp ayağa kalktım ve çeşmeye doğru ilerledim. Çeşmeyi açıp elimi ıslattıktan sonra az önceki yerime tekrar geçip parmak uçlarımla elimdeki su damlacıklarını Buğra'ya sıçrattım.
"Kalk da kendin bak."
Kafasını istemeye istemeye doğrultarak yüzünü buruşturdu. Gözlerini açmakta zorlandığı belli oluyordu. Bu yüzden parmaklarımın birer tanesini gözlerinin üstüne, birer tanesini de gözlerinin altına yerleştirip çekiştirdim. Ellerini kaldırıp bileklerimden tuttu ve beni durdurdu.