Medya: Karakterler. (Mete ileri bölümlerde dahil olacaktır.)
Ezra'dan:
"Ya şaka yaptığını söyle bana. Lütfen."dedim. Bu, olmamalıydı.
Grip olmamak çabaları sayesinde odamın köşesindeki pufa sinmiş olan Selin konuşmaya başladı.
"Arkadaşıyla telefonda konuşuyordu. Ben de duyunca gidip konuşayım dedim ama, tolofonomo mo donloyorson demesin diye daha konuyu açmadım." Taklidine dahi gülemeyecek hâldeydim.
Güven abinin bana aşık olma ihtimaline kahkahalar atardım ben. Evet, çocukken 'Ben büyüyünce onunla evleneceğim' dediğimi hatırlıyorum ama, birazcık ciddi olduysam serçe parmağım buzdolabının kenarına çarpsın!
"O zaman ben artık sizin eve oturmaya falan da gelemem." diye kesin bir dille konuştum.
"Saçmalama! Abim sana dün aşık olmadı ki! Eskiden nasıl davranıyorsa, şimdi de öyle davranır. Sonuçta bizim bildiğimizi bilmiyor." diyerek tersledi beni. Ama olmazdı ki. Zaten ben genellikle abisi evde yok diye giderdim Selin'lere. Denk geldiğinde de köşe bucak kaçardım. Selamlaşmalarımız olurdu ama mesafeyi korurdum hep.
"Düşünsene, Buğra bunu öğreniyormuş, sonra da abimle kavga ediyorlarmış falan." deyip kahkaha attı.
"Buğra niye kavga etsin ki canım? Allah Allah, hangi sıfatla yani?" diye sorduğumda,
"O çocuk seni sevmiyorsa Galatasaray forması giyer derbi zamanı Kadıköy'de tek başıma dolaşırım." dedikleri bana az önceki konuyu bir anlığına unutturmuştu. Evet belki bazı insanlar aşık olduğunu belli ederdi ama, sonuçta Buğra yıllardır tanıdığım birisi değildi. Bu gidişle karşıma geçip bana ilan-ı aşk etse de inanmazdım herhalde. Nedeni hakkında bir fikrim yoktu. Benimle dalga geçme ihtimali olağandı. Belki bu ihtimal ona yakışmazdı ama, yine de bilmiyordum işte.
"Ya çıldıracağım ama ben!" diye bağırarak odama comburlop dalan Hazar'a baktım merakla. Acaba yine niye çıldırıyordu?
"N'oldu ablam?" diye sordum. Selin de merakla Hazar'a bakıyordu.
Hazar sinirle soluyarak gelip yatağıma oturdu. Sırtını duvara verip bağdaş kurdu. Tırnaklarını ağzında gezdirirken,
"Ben ki, okulda nam salmışım! Hem de daha ilk yılımda! Ben içinde çıkmak kelimesinin geçtiği cümlenin üçüncü şahsını döven veya dövdüren bir kızım!" Anlaşıldı. Yine birisi Hazar'ın damarına basmıştı.
"Yahu ben anlamıyorum. Şu yaşıma kadar hep kız arkadaşlarım yanıma gelip bir isim söylüyorlardı. Seninle çıkmak istiyormuş diyorlardı. Ben de dövüyordum. Bu devir çok değişti çok!"
Araya girmemeye karar vermiştim. Birkaç kez daha sertçe soluk verip sözlerine devam etti.
"Çocuk gelmiş diyor ki 'Bonomlo çoksono.' Ulan sen kimsin? Daha önce ben bana bu sebeple gelen tipleri beş metre yanıma yaklaştırmamışım, gelmiş bana dediğine bak! Bir de bizim sınıfta! Cesaret hapı içmiş herhalde." İçten içe gülmüştüm. Hazar güzel bir kızdı. Ve günah nedir bilmeyen ergenlerimiz bu çıkma olayıyla kafayı bozmuşlardı. Yahu, sen o çıktığın(!) kişiyle ileride evlenmeyeceğine eminsin değil mi? Peki sen şu an ona evet diyerek, ilerideki eşini aldatmış olmuyor musun? Bu durumda çok doluydum. Fakat patlamam gereken kişi Hazar değildi.
Ona baktığımda gözleri bir yere kilitlenmişti. Hâlâ tırnağını kemiriyordu.
"Zaten yakışıklı. " Son dediğiyle dönüp Selin'e baktım. Gözleri hafif açık, gülerek Hazar'a bakıyordu. Hazar Selin'i farkedince kaşlarını çatıp söylendi.