Medya: Ali Gencer, Esen Gencer.
BUĞRA:
"Ne yani, senin kurtulacağın kesin miydi?"
"Evet. Abin de ben de bunu biliyorduk. O adam birini kaçıracak kadar zeki ve güçlü değil. Para istiyor o kadar. Zaten aynı evde yaşıyoruz. Kapıyı kitleyip anahtarı saklamak gibi bir şey. Uğraşır sizinle. İstediğini alamayınca da pes eder. Önemseme yani."
'Güçlü değil' mi? Anlamıyordum, adam şu an içinde olduğumuz eve kadar girmişti. Ezra'yla benim konuşmamızı dinlemişti. Tehditler savurmuştu...
E abim biliyordu, o zaman neden bana söylememişti. Doğru, abim bana ne zaman bir şey söylemişti ki?
Kapıdan girenin Esen olduğunu öğrendiğimde çenem ayrılmaktan parkeye değecekti. Abim hiç bir şey olmamış gibi davranınca, benim şaşkınlığımı gidermek için her şeyi anlattılar. Yani abim Esen'in aslında kaçırılmadığını, sadece alıkoyulduğunu biliyordu. Ama arabada verdiği tepkiler? Siniri, ağlaması..?
"Ağabeyim bunları biliyorsa niye ağladı ki?" dediğimde Esen hemen yanında oturan ağabeyime kaşlarını kaldırıp baktı. Ağabeyim ise gözlerini ayırmış bana bakıyordu. Bir anda öksürmeye başladı. Esen onun sırtına vururken ben zafer sırıtışımı yapıyordum.
Sonunda öksürüğü durduğunda Esen abime şefkatle bakıp;
"Sen ağladın mı?" diye sordu. Bir yandan gülümsüyordu. Abim de ona bakıp güldüğünde derin bir nefes alıp verdim. Vıcık vıcık bir romantizm yaşayamazlardı değil mi gözlerimin önünde? Olan var, olmayan var. Bu olaya el atıyordum. Hem de şu an.
"Esen!" diye bağırdığımda ikisi de irkilip bana baktılar. Esen merakla bana bakarken çok alakasız bir konu attım ortaya.
"Ben şimdi sana ne diyeceğim? Esen mi diyeyim, abla mı diyeyim, yenge mi diyeyim?"
Abim 'bu muydu' der gibi bakarken Esen tebessüm etti.
"İstediğin gibi."
Ali Abim lafa bodoslama daldı ve;
"İstediği gibi falan değil, yenge diyecek," dedi. İkimiz de abime bakınca abim Esen'e bakıp gülümsedi. Tabii ki de Esen diyecektim. İşin ucunda abimi sinir etmek vardı.
Onlar bakışırken aklıma Ezra'nın sözleri gelince yerimde dikleştim. Ne demişti? 'Gözlerine bakmak bile haram.'
E şu an karşımdaki aşıklar gayet de bakıyorlardı. Hem de yan yana oturuyorlardı. Abim farkında olmadan günaha mı giriyordu şimdi? O zaman, ben de bunu engellerdim. Uygun bir zamanda da abimi uyarırdım.
Aklıma gelen fikirle sırıttım.
"Evlensenize." İkisi de aynı mekanik hareketle bana döndüler. Sözüme devam ettim.
"Yarın."
Esen "Ha?" diye bir ses çıkarırken abim kaşlarını kaldırmıştı. Onlara söz hakkı tanımadan konuşmaya devam ettim.
"Yıldırım nikahı. Hem belki evlenirseniz sen Esen'e bakmakla yükümlü olacağın için Ercümend vazgeçer bizle uğraşmaktan. Üvey de olsa kızı sonuçta. Mirastan pay almış olur."
Aniden kafama yediğim kırlentle koltukta geriye doğru düştüm. Kırlenti kafamdan çektiğimde bana kurşun sıkan gözlerle karşılaştım. Ali'nin gözleri. Vuhuv korkunç. Tam bir film ismi. Konu da kardeş katili olmuş bir adamın dramı. Dırrımm sinemalarda.
"Ulan it!" diye söze başladı abim. Eyvah, bugün dayak yemezsem iyi.
"Ben Esenle evlenecek olsam Ercümend'den kurtulmak için mi evlenirdim?!"