EZRA
"Elimi ağzından çekeceğim. Ve sen bağırmayacaksın."
Güven'in fısıltısına içimden gözlerimi devirip kendimi geriye doğru çekmeye çalıştım. Ama hayvan oğlu hayvan, bir eliyle dirseğimi tutarken diğer eliyle de ağzımı kapattığı için hareket edemiyordum. Ağzımı kapatırken fazla baskı da uygulamıyordu, incitmemek için kendini kasıyor gibi görünüyordu. Baskı uygulamamasına rağmen nasıl hâla elinden kurtulamıyordum, anlamıyordum.
Tekme atmak için ayağımı kaldırdığım sırada ayağıyla benim ayağımı ittirdi ve sırtımı duvara yasladı. Sanırım hızını alamamıştı, çünkü sırtım vuruşunun etkisiyle anında sızlamıştı. Eli hâla ağzımı kapatıyordu.
Gözü dönmüş gibiydi. Saçları birbirine girmişti. Üstü başı dağınıktı. Yüzünde garip bir yorgunluk vardı.
"Sadece.. beni dinleyeceksin. Buraya seninle konuşmak için geldim. Sadece susacaksın.. ve dinleyeceksin.. Anladın mı?"
İnatçı biriydim. Eğer karşıdaki bana emir veriyorsa ve ben bunu yapmak istemiyorsam, yapmazdım. İnadına tam tersini yapmak isterdim. Bu huyumu bir türlü düzeltememiştim. Ama şimdi, herhangi bir seçeneğim yoktu. Bana olan temasını ve zorla kurduğu iletişimi kesmek için itaat etmek zorundaydım.
Kafamı aşağı yukarı salladığımda elini yavaşça ağzımdan çekti. O elini çeker çekmez ben elimi sızlayan çeneme götürüp ovaladım.
"Bak.. Başkasıyla evlenmeni istemiyorum. Hele o çocukla evlenmeni hiç istemiyorum."
Sessizce söylediklerinden sonra derin bir nefes alıp verdi.
"Sen istemiyorsun diye ben de hemen sana itaat ederim ve evlenmekten vaz geçerim, değil mi? Aklını mı yedin?"
Gözleri seğirdikten sonra yumruklarını sıktı.
"Benimle şöyle konuşma."
"Nasıl konuşayım?"
"Sanki çok, iğrenç bir şeyle muhattap oluyormuşsun gibi konuşuyorsun.. Beni böyle görme," dedi yalvarırcasına.
"Nasıl göreyim seni Güven?"
Normalde olsa ağabey derdim, ama empati kurmuştum ve sanırım bu kadar olayın üstüne bir de ağabey demem canını daha çok yakardı.
Derin bir nefes alıp verdi ve dolu gözlerini bana dikti. Gözümü kaçırdım ve omzuna bakmaya başladım.
"Onu gördüğün gibi gör... Onu sevdiğin gibi sev. Onunla nasıl konuşuyorsan, benimle öyle konuş. Onu bırak. Ezra dayanamam.. yemin ederim dayanamam. O kadar gücüm yok. Bunu kaldıramam."
Derin bir nefes alıp verdim. Konuşacaktım, ama izin vermeyip kendisi konuşmaya başladı.
"O herifin sana dokunmasını kaldıramam. Ben sana ait olan her şeyi kıskanırken, onunla geçirdiğin vakti de kıskanmaz mıyım? Onun gülüşünü görmesini istemiyorum. Onu sevmeni istemiyorum ben... kaldıramam."
Bu sefer bir şey demeye yeltenmedim. Ayak uçlarına bakıyordum.
"Tamam, beni sev demeyeceğim. Bu senin elinde olan bir durum değil. Sevseydin, dünyanın en mutlu insanı olurdum, evet. Ama beni sevmeyeceksen eğer, benden başkasını da sevme. Bunu bana yaşatma... O seni hak etmiyor."
Derin bir nefes alıp verdim ve elimi kaldırıp yüzünün önünde tuttum. Sussun istemiştim.
"Bak gerçekten... boşuna konuşuyorsun. Kimsenin içini bilemezsin ki. Şu an benim onunla evlenmemi istemediğin için beynin onu direkt kötü biri olarak ilan etmiş. Ama alakası yok."