Ertesi sabah Yağmur, masalardan birine geçmiş resmen uyukluyordu. Bedeni sadece iki saatlik bir uyku görmüştü ve kafe dolmadan bulduğu ücra masalardan birine oturdu. Elini çenesini altına dayadı ve birkaç dakika da olsa kendini uykunun kollarına bıraktı.
Genç kız farkında olmasa da, uykuya daldığı şu birkaç dakika onun bedeni için gerçek bir nimetti. Bunun huzurunu anlamış olacak ki, başını yavaşça masaya yatırdı ve homurdandı."Günaydın!" Duyduğu yüksek sesle olduğu yerden resmen zıpladı ve hızla etrafına bakındı. Kenan elleri cebinde gülerek ona bakıyordu.
"Hayırdır dün gece iyi uyuyamadınız mı küçük hanım?"
Yağmur oflayarak kaşlarını çattı ve gözlerini sinirle ona dikti.
"Yeterli uyuduğumu düşünmemiş olacağım ki, iki dakika kestirmek istemişimdir değil mi Kenan Bey? Gerçi sayenizde artık hiç uyuyamayacağım. Bundan sonraki on yıllık uykum sizin kalın ve yüksek sesinizle kaçtı!" diyerek ayağa kalktı ve "Size de günaydın." diyerek hızla yanından geçti.
Kenan şaşkınlıkla ağzı açık vaziyette onun gidişini seyretti. Genç kız merdivenlerden indiğinde, o da kasanın yanındaki masaya oturdu kaldı. Ne olduğunu kavrayamasa da, yüzüne bir gülümseme yerleşmişti.
Yağmur merdivenlerden hızla inip kendini lavaboya attı. Yüzüne baktı ve yüzünde kolundaki bilekliğin izi çıkmıştı. Gözleri de uykusuzluktan kahverengiden kırmızıya dönmeye çalışsa da, kırmızı ve turuncu arasında tuhaf bir renk olmuşlardı. Uyumaya devam etseydi, kırmızı badisinin üzeri salyalarla dolu olabilirdi. Kenan'ın karşısına böyle çıktığı için kendi kendine küfretti. Sonra da ona bu kadar kaba davrandığı için üzüldü, ama iş işten geçmişti. Hem belki böylesi daha iyiydi. Kenan'ın nasıl biri olduğunu bilmiyordu. İstediğinde sessizce arkasında belirebiliyor, istemediğinde tüm gün bir saniyede olsa ona bakmıyordu..
Kafe dolduğunda hızla sipariş almaya başladı. Elinden geldiğince Kenan'ın olduğu tarafa bakmadı. Sipariş alıyor, mutfağa inip tepsiyi kapıyor, hızla siparişleri geri dağıtıyordu. Yani daha önceden karar verildiği gibi, işini profesyonelce yapmaya çalışıyordu. Bir ara Levent Bey'in seslenmesiyle yanına gitti.
Yağmur, bu adamı gerçekten seviyordu. Kibar ve tatlıydı. Kendisiyle de çok yakından ilgileniyordu. Eğer cinsel tercihini bu denli açık bir şekilde göstermese, belki kendisine iltifat edip dokunmasına izin vermezdi, ama onun niyetini biliyordu. Onunla şakalaşıyor, arada ondan kızlarla ilgili taktikler alıyordu. Belki bu istediği taktiklerden de şüphelenebilirdi, ama söylediği bir şeyi ertesi gün Levent Bey'in uyguladığını görüyordu. Mesela bir gün, kızların gerçekten hoşlandıkları ve elde etmek istedikleri erkeklere gözlerini süzerek baktıklarını söylemişti. 'Göz süzme' deyimini bir süre aralarında tartıştıktan sonra, Yağmur yan masadaki adama, Levent Bey'in deyimi hakkıyla verdiğini görmüştü. Yani, endişelenmesi gereken bir şey yoktu. Bu durumda sadece eğlenip, mutlu olabilirdi..
"Yağmurcum günaydın. Naber?"
"Günaydın Levent Bey. Teşekkür ederim, siz nasılsınız bugün?"
"İyiyim tatlım, kırmızıları giymişsin yine. Sana çok yakıştığını söylemiş miydim daha önceden?"
Yağmur keyiflenerek gülümsedi ve başını salladı. "Evet, söylemiştiniz. Birçok kez. Bende birçok kez teşekkür etmiştim."
"Sevindim o halde. Bana bugün kahve getirmeni istiyorum. Bir de şu kadın dergilerinizden birini. Yalnız en yenisini ve dikkat çekmeyeni istiyorum. Anladın mı?" Gülerek kıza göz kırpınca, Yağmur'da elinde olmadan gülmüştü.
"Tamam hemen getiriyorum." diyerek çekiliyordu ki, adamın sorusuyla döndü.
"Bu arada şu kasanın yanında oturan yakışıklı kim? Onu daha önceden buralarda görmemiştim ve Selim Bey'in yerinde oturuyor. Onu da son zamanlarda hiç görmedim. Kafe mi satıldı? Eğer öyleyse, böyle genç ve yakışıklı insanlara ihtiyacımızın olduğunu söylemem gerekir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN KOKUSU
Romance1.KİTAP ->> AŞKIN KOKUSU 2.KİTAP->> ÇOCUKLUĞUMUN KOKUSU Çocukluğumun Kokusu'nda ki Kerem ve Yekta'nın ailesinin hikayesi... Kerem'in annesi Yağmur ve babası Kenan'ın nasıl bir araya geldiğini okumak istiyorsanız bu hikayeye bu...