~32~

3.4K 244 0
                                    

Mert, arabayı bir arka sokağa park etmek için yeltendiğinde, Yağmur'un çığlıklarını duymuştu. Eli ayağına dolaşmış, hemen arabayı durdurmuştu. Genç kız arabadan kendini attığında, Eda da ardından geliyordu.

Mert onu arayıp haberi verdiğinde iç çamaşırlarıyla televizyon karşısında oturuyordu. Eda'nın ısrarlarına rağmen üzerine bir şey giymek istememişti. İzmir'in havası serinlese de, Yağmur içten içe yanıyordu. O an sadece hiçbir şey umursamadan, içinden geldiği gibi davranmak istemişti. İç çamaşırlarıyla oturmak bunlara dahil..

Mert'in çağrısıyla eline geçen ilk kotu ve tişörtü giymişti. Kapıdan öyle bir fırlamıştı ki, Eda onun telefonunu ve çantasını almak zorunda kalmış, çıplak ayaklarına da birer terlik kapmıştı.

Şimdi hastane bahçesinde koşmaya çalışırken terlikleri ortama hiç uymayan komik sesler çıkarıyordu. Kaldırıma sağ ayağını atarken terlik ayağından fırlayıp otomatik kapının onun için açılmasını sağladı. Ne terliğe minnet duyacak ne de bu olaya gülecek hali vardı. Sadece içeri girdi ve durdu. Nereye gitmesi gerektiğini kestiremeden etrafına bakınıyordu. Sonunda Eda nefes nefese onun kolunu yakaladı.

"Koşmayı kes! Hamilesin, bebeğe bir şey olacak."

Yağmur boş bakan gözlerini ona çevirdi. İçinde bir can vardı öyle ya.. Halbuki bunu henüz kabullenememişti bile. Çünkü bebeğinin babası buna bir türlü izin vermemişti. Eli karnına her gittiğinde, varlığını hissettiğinde gözlerinden akan yaşlarla boğulmak istiyordu. Bu çocuğu tek başına nasıl doğuracağını düşünürken, Mert'in evlilik teklifiyle sarsılmıştı; fakat yapabileceği pek bir şey yoktu. Kabul etmişti.

Mert yanına gelip, onu ameliyat bölümüne doğru sürüklerken aklını nerede kaybettiğini düşünüyordu. Doğal bir şey gibi Kenan'la yaptıkları çocuğu kabullenmeden, ona bir baba mı seçmişti? Hem de sevdiği adamın en yakın arkadaşı.. Bir trajediye imza atmak üzere olduklarını henüz fark etmişti.

Yürürken terliğini ayağına geçirdi ve korkarak ameliyathaneye doğru yürümeye başladı. Kenan'ı kaybetme korkusu o kadar büyüktü ki, Mert onun koluna girip endişelenmesi gereken hiçbir şeyin olmadığını söylerken bile endişesi artıyordu.

Biraz daha yürüyüp, sağa döndüklerinde karşılarına uzun bir koridor çıkmıştı. Koridorun sonunda ise koca harflerle yazan ameliyathane yazısını görmüştü. Bir yanında Mert, diğer yanında Eda dururken üşüdüğünü hissetti ve bir elini kaldırıp diğer koluna yasladı.

Kapının önünde Selim Bey, Selma Hanım ve Aslı duruyordu. Yağmur, gelinliğiyle diye düşündü.. Ve Eda onu kolundan tutup çekiştirirken, genç kız ardını döndü ve hızla çıkışa doğru yürümeye başladı.

Hastaneden çıkıp bir köşeye geçtiğinde gözyaşları da sicim gibi akıyordu. Eda onun sırtını ovalarken duyguları sanki daha çok acı içine giriyordu. Kolay olmuyor, sakinlemiyor ve kendisine daha çok üzülüyordu.

"İyileşecek, kendini harap etme. Sadece omzuna gelmiş. Bu konuda şanslı bir pislik."

Yağmur dönüp ona baktığında, Eda kendini savunmaya başladı.

"Seni ortada bırakıp o kızla dolanmasaydı bunlar başına gelmeyecekti. Tamamen onun suçu. Bırakta cezasını çeksin."

Genç kız gözlerinden akan yaşı sildi ve bir eliyle yüzünü yorgunca sıvazladı. Kenan'ın suçlu olduğunu elbette biliyordu, ama onun omzuna giren bir kurşunla imtihan edilmesini de istemiyordu.

Kaldırıma doğru yürüdü ve oturdu. Bacaklarını kendine çekip başını dayadı. Kendini tutamıyor, gözyaşlarına engel olamıyordu. Kenan'ın içeride olmasından çok yaşadıklarına ağlıyordu.

AŞKIN KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin